Sağlık Haberleri

Aşı reddi COVID-19’dan daha ölümcül olabilir

Abone Ol

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Uzman Araştırma Görevlisi Merve Çakırlı, aşı reddinin halk sağlığını tehdit ettiğini bildirdi.

Çocukluk çağında yapılması gereken rutin aşılara karşı olumsuz düşüncelerin yaygınlaşmaya başladığını dile getiren Çakırlı, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2019 yılında halk sağlığını en çok tehdit eden faktörlerden birinin aşı reddi olduğunu belirttiğini hatırlattı. Türkiye’de aşıyı reddeden aile sayısı 2013 yılında 193 iken, 2016’da bu sayının 10 binin üzerine çıktığını, 2018’de ise 20 bini geçtiğini anlatan Merve Çakırlı, "Bu artışın bir sonucu olarak DSÖ verilerine göre ülkemizde kızamık vaka sayısı 2017 yılında 84 iken 2018 yılında 716’ya yükselmiştir. 2019’un ilk 8 ayında ise 2.391 kızamık olgusunun ortaya çıktığı bildirilmiştir. Aşı reddinin artışı bu hızla devam ederek 50 binlere ulaştığı takdirde tıpkı COVID-19’a benzer bir salgının ortaya çıkacağı düşünülmektedir” dedi.

Çakırlı, ebeveynlerin aşı reddini savunmalarına neden olan faktörleri şöyle açıkladı:

“Bu faktörlerden biri aşıların içeriğinde zararlı maddelerin bulunduğu düşüncesidir. Ancak aşıların içeriğinde bulunan alüminyum gibi maddelerin günlük yiyeceklerimizde dahi olduğu, hatta bazı yiyeceklerde aşılardaki miktarından daha fazla bulunduğu belirtilmektedir. Tüm aşıların içindeki toplam alüminyum miktarı 4,25 miligram iken besinlerle günlük alınan ortalama alüminyum miktarı 10 miligramdır. Ebeveynlerin bir diğer kaygısı ise aşıların çocukların bağışıklığına ağır geleceği düşüncesidir. Bu inanış da doğru olmamakla birlikte, aşılardaki virüs ya da bakteriler değişime uğratılarak hastalığa sebep olmayacak şekilde vücuda verilmektedir. Ayrıca tüm aşılar farklı yaşlarda yapılmakta olup çocukların bağışıklık düzeyleri dikkate alınarak planlanmaktadır. Yanlış inanışlardan biri de aşıların otizme neden olabileceği düşüncesidir. Çalışmalarla bu düşüncenin de doğru olmadığı aşı ile otizm arasında hiçbir bağlantı bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Aileler aşı takviminde olan bazı hastalıkların ülkemizde artık görülmediğini düşünerek de aşılarını yaptırmayabilmektedir. Ancak küreselleşmenin arttığı bu günlerde Vuhan’da çıkan ve daha sonrasında tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını bu düşüncenin de ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.”

"Aşı reddinin bahanesi olamaz"

Rutin aşıların yapılmaması ile toplum sağlığının tehlikeye atıldığını belirten Çakırlı, şöyle devam etti:

“Aşıyı savunan ailelerin de COVID-19 salgını nedeniyle aşılarını yaptırmadıkları görülmektedir. Hastalık bulaşacağı endişesiyle aileler sağlık merkezlerine gitmeye hatta evlerinden çıkmaya cesaret edememektedir. Bu durum da ailelerin çocukların rutin aşılamasını aksatmalarına neden olmaktadır. Oysaki son ebola salgınında Ebola’dan daha fazla sayıda çocuğun kızamıktan öldüğü düşünüldüğünde; aileler bilmelidir ki rutin aşıların aksatılmasından kaynaklanabilecek hastalık ve ölüm riski, COVID-19’dan çok daha yüksek olabilir. Bu nedenle bu gibi ikincil etkilere dikkat edilmesi gerekmektedir. Salgın günlük hayatımızı kesintiye uğratmış olsa da çocukların aşıları asla ihmal edilmemelidir. Tüm önlemler alınarak mutlaka çocukların aşıları yaptırılmalıdır. Bu önlemlerden bazıları; sağlık hizmetlerindeki kalabalıklaşmayı önlemek için randevu ile gitme, randevu saatinde mutlaka orada olma, maske kullanma, çevre ile en az teması sağlama, elleri sık sık yıkama, eve dönüşte tüm kıyafetleri çıkararak yıkama şeklinde sıralanabilir. Unutmayalım, aşı reddi çok tehlikeli gördüğümüz COVID-19’dan daha ölümcül olabilir.”