Tüm dünyada kadınlarda görülen kanserler arasında dördüncü sırada yer alan rahim ağzı kanserleri, aşı ile önlenebilen ve erken tanı ile tam tedavi edilebilen bir hastalığa dönüşüyor. Özellikle az gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanan rahim ağzı kanserinin erken tanısı için tarama programlarının büyük önem taşıdığını vurgulayan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, “Rahim ağzı kanserinin tedavisi cerrahi ya da radyoterapi ile yapılıyor. Ancak son dönemlerde bağışıklık sistemini devreye sokmayı hedef alan immünoterapi yöntemi üzerine de yoğun çalışmalar gerçekleştiriliyor” diye bilgi veriyor.
Her yıl dünyada 530 bin kadına rahim ağzı kanseri tanısı konuyor, ne yazık ki 270 bin kadın da bu hastalık nedeniyle yaşamını kaybediyor. Bu hastalığa bağlı ölümlerin yüzde 85’i gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde görülüyor. Ülkemizde de yılda yaklaşık bin 500 kadın rahim ağzı kanseri tanısı alıyor. Rahim ağzı kanserinin yüzde 90’ında HPV (Human Popullama Virüsü) virüsünün DNA’sının bulunduğunu ve bunun da kanserin viral enfeksiyon sonucu geliştiğini gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, şöyle devam ediyor:
“Çok sayıda HPV tipi bulunuyor. Ancak özellikle Tip 18 ve 18, tüm rahim ağzı kanserlerinin yüzde 75’inden sorumlu. Aslında HPV enfeksiyonlarının çoğu geçici ve kişinin bağışıklık sistemi ile kendiliğinden düzelir. Ancak bazen enfeksiyon hücresel değişikliklere neden olabilir. Eğer tedavi uygulanmazsa yıllar içinde en basit hücresel değişikliklerden kanser gelişebiliyor. Vakaların yaklaşık yüzde 10’unda 1 yıldan az sürede hastalık ilerliyor. Sigara, doğum kontrol haplarının uzun süreli ve kontrolsüz kullanımı, doğum sayısının fazlalığı ile HSV ve HIV enfeksiyonlarının bulunması, rahim kanserinin ilerlemesini etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor.”
Rahim ağzı kanseri, serviksin (rahmin vajinaya bağlanan boyun şeklindeki kısmı, rahim ağzı) hangi bölgesinde geliştiğine göre isimlendiriliyor, tedavi yöntemi de kanser türüne göre belirleniyor.
Erkek çocuklar da aşılanıyor
Gelişmiş ülkelerde 11-12 yaşlarındaki kız ve erkek çocuklarına, HPV aşısının türüne göre iki ya da üç doz uygulandığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, bu sayede rahim ağzı kanserleri kadar orofarinks, anüs ve penis kanserlerinin de önlendiğini gösteren çalışmalar olduğunu belirtiyor. Aşılama döneminin çocuklukla sınırlı olmadığını, cinsel ilişki öncesinde 13-26 yaş arasında yaptırılmasının da önleyici etki gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, “Aşı çalışmalarının yanı sıra rahim ağzı kanserinin tedavisi için bağışıklık sistemini devreye sokmayı amaçlayan immunoterapi yöntemleri de araştırılıyor. Bu çalışmalar tedavi edici aşılar, T hücre tedavisi ve hedefe yönelik ilaçlar olarak özetlenebilir” diyor.
Belirti vermeden ilerliyor
Rahim ağzı kanseri belirti vermeden ilerliyor. Ancak vajina kanamalar, vajende doluluk ya da kitle hissi, vajinal akıntı ya da ağrılı cinsel ilişki gibi belirtiler bu kanser türünü akla getiriyor. Belirtiler görülmese bile kadınların her yıl PAP smear testi yaptırması öneriliyor. Özellikle 1990’lı yıllarda kanser nedeni olarak HPV’nin tespit edilmesiyle birlikte aşı çalışmalarının hız kazandığına ve yüzde 95 oranında önleyiciliğe sahip aşıların geliştirildiğine işaret eden Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, “Bu nedenle tüm dünyada aşılama programları ile rahim ağzı kanseri önlenmeye çalışılıyor. Aşılama birincil önleme yöntemi olarak kabul edilirken servikal sitoloji (rahim ağzı hücrelerinin incelenmesi) ile tarama ikincil önleme yöntemi olarak kabul ediliyor. Kanser gelişiminde HPV virüsü etken olduğu için HPV testleri ile tarama büyük önem taşıyor” diye bilgi veriyor. Yapılan testlerde HPV testi negatif çıktığında kanser taraması daha aralıklı dönemlerde yapılabiliyor.
Tedavi yöntemi cerrahi ya da radyoterapi
Tarama sonuçlarının normal dışı hücre geliştiğini göstermesi halinde sürecin “rutin tarama, aktif ve sık ek testlerle gözlem, kolposkopi (6-40 kat büyütme özelliği olan kolposkop adlı ışıklı aletle rahim ağzının değerlendirilmesi) ve tedavi” olarak ilerlediğini anlatan Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, “Rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde cerrahi ve radyoterapi yöntemlerinden yararlanılıyor. Kanserin erken döneminde hastalığın yayılımı çok az olduğu için cerrahi tedavi öne çıkarken radyoterapi rahim ağzı kanserinin her evresinde uygulanabilliyor” diyor.
‘Aşılama programı yaygınlaştırılmalı’
İleri evre rahim ağzı kanserlerinde dışarıdan verilen radyoterapiye ek olarak brakiterapi de uygulanıyor. Radyoaktif kaynakların, tümör ve hedef dokuların içine özgün yöntemlerle yerleştirildiği brakiterapide yüksek doz uygulanmasına karşın komşu mesane, rektum ve ince bağırsak gibi organların zarar görmesi de engelleniyor. Brakiterapi kullanımının uzmanlık gerektirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Ahmet Cantuğ Çalışkan, sözlerini “Gelişmekte olan ülkelerde rahim ağzı kanseri tanısı genellikle ileri evrede konulabiliyor ve tedavi olanakları da kısıtlı. Bu da ölüm oranlarının yükselmesine neden oluyor. Tüm dünyada aşılama programları ve tedavide kullanılan olanaklar yaygınlaştırılmalıdır” diye bitiriyor.