ATATÜRK VE ÇOCUK SEVGİSİ

Abone Ol

Atatürk ile çocuklar arasındaki sevgi hiçbir zaman tek yönlü olmadı.

Çocuklar da onu çok sevdi.

Bir gün İzmit’te okul gösterisine gitmişti. Küçük bir oğlan çocuğu Atatürk’e hayran hayran baktıktan sonra kucağına atılıp onu öpmeye başlamıştı. Onu gören öbür çocuklar da öğretmenlerinin elinden kaçarak Ata’ya doğru koşuştular, onunla bir yumak haline geldiler. Onu öpücük yağmuruna tuttular. Atatürk çevresindeki büyük insanlara döndü: “Görüyorsunuz ya, onlarla aynı kuşaktanız” dedi.

Tarih 17 Ekim 1922…Atamız Bursa’ya geldiğinde kendisini karşılayan okul çocuklarına şöyle seslendi:

“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!”

Atatürk sevdiği çocukları sevindirmek de isterdi.

Dolmabahçe sarayında oturduğu günlerde bir akşam yazarlarla birlikte Boğaziçi’nde motor gezintisi yapıyordu. Kanlıca yalılarının birinde sünnet düğünü yapıldığını görmüş, yalıya çıkarak Atıf ve Saha isimli çocuklarla ilgilenmişti. Yanında armağanlarla gelmediğine üzülmüş, onlara bankadaki özel hesabından para ödenmesi için mektup yazmıştı. Ancak çocukların babasının Ata’nın mektubunu bankaya vermeyip değerli bir anı olarak saklayacağını öğrenince ikinci bir mektup yazarak çocuklara paranın mutlaka ödenmesini sağlamıştı.

Lider işte…

Mustafa Kemal’in milli egemenlik ilkesini Milli Mücadele’nin ve kurulan devletin temeli olarak ortaya koyduğunun, yani Türk Milletinin kendi kaderine hakim olduğunun, kendi geleceğini tayin edeceği ilkesinin de hayata geçirilmesinin simgesidir.

Örneklere devam edelim…

Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk; bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu bu durum Atatürk'ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:

- ''Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın?'' dedi.
Çocuk:
- ''Bir şeyim yok efendim'' dedi. Arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi.

Atatürk: - ''Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum'' dedi.
Küçük çocuk,o vakit yaşlı gözlerini Atatürk'e çevirdi:

- ''Atam,seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik.

Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum.'' Atatürk oradaki çocuklara baktı:

- ''Beni ne zaman görmek isterseniz, aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin'' dedi.

Evet…Tam 100 yıl önce bugün dualarla açılan TBMM, herkese bir sevinç haberi olarak müjdelendi. Sevinç çığlıkları ülkenin dört bir yanından yükseliyordu.

Atam 23 Nisanı, hiç çocuğu olmamasına rağmen dünyada eşi benzeri olmayacak şekilde ülkenin geleceği olarak gördüğü çocuklara bayram olarak hediye ediyordu…

Takvimler 23 Nisan 1995’i yani çocuk bayramının 75.yılını gösteriyordu. Gümüşhane Devlet Hastanesi koridorlarında çocuk bayramının coşkuyla kutlandığı bir günde aldığım müjdeli haberle o gün, çifte bayram yapmıştım.

O gün bugün 23 Nisanlar evimizde hep duyguyla kutlanır.

Ailemizin ilk üyesi oğlum Enes’in bugün doğum günü. Böyle bir bayram gününde geldi dünyaya. Ebeveynleri olarak çocuk bayramında çocuk sahibi olmanın güzelliğini yıllardır yaşıyoruz. Allaha şükürler olsun.

Zaman su misali akıp gidiyor. Çocukların en büyük bayramı 100 yaşında.  Buruk kutluyoruz. Okullarının bahçelerinde baharı müjdeleyen kuş cıvıltıları altında, arkadaşlarıyla birlikte şarkılar,şiirler marşlar eşliğinde değil. Virüs nedeniyle okula gitmeyip öğretmenleri ve arkadaşlarından uzakta.

Yalnız başlarına ama ilk öğretmenleri olan anne/babalarının yanlarında evlerinin odalarını balkonlarını sınıf gibi süsleyerek…Kutlu olsun hepsine…