Türkiye

Bahçeli çok sert konuştu

Abone Ol

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız” diyerek CHP’yi eleştirdi.

MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı, Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Kurultayda korona virüs ile mücadele kapsamında önlemler en üst düzeyde alınırken, Sağlık Bakanlığının belirlediği mesafe ve hijyen kurallarına tamamen uyuldu. Kurultay öncesinde MHP tarihi boyunca ilk defa bu dönemde 81 il başkanlığı il kongresi tamamlanırken, Türkiye’deki bütün iller üst kurulda temsil ediliyor. MHP’nin 13. Olağan Büyük Kurultayı öncesinde bir ilke imza atılarak, 920 ilçe ve 81 il kongresi yapıldı. Kurultaya AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Erkan Kandemir, Jülide Sarıeroğlu, Mehmet Özhaseki, siyasi parti temsilcileri ve delegeler katıldı.

Bahçeli yaptığı konuşmada, 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 3,5 oranında küçüldüğünü, küresel ticaretteki daralmanın yüzde 10 düzeyinde, uluslararası yatırımlardaki düşüşün de yüzde 42 seviyesinde olduğunu ifade etti. Tarihin en büyük küresel borç miktarının Covid-19 salgını döneminde gerçekleştiğini ve 280 trilyon doları geçtiğini bildiren Bahçeli, şöyle konuştu:

“Bazı ekonomistler 1929’dan daha şiddetli ve büyük bir kayıpla karşı karşıya olduğumuzu iddia etmektedir. Ancak Türkiye ekonomisi 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüme kaydetmiştir. Ne mutlu bizlere ki, G-20 ülkeleri arasında ekonomisi büyüyen iki ülkeden birisi Türkiye olmuştur. Ekonomide yaşanan canlanma ve toparlanma vatandaşlarımızın kesesine, devletimizin kasasına mutlaka yansıyacaktır. Gelecek güzel günler için biraz daha sabırlı olmalıyız. Türkiye istikbalin dirliği amacıyla muazzam bir kalkınma ve demokrasiyi başarmaya şüphesiz muktedirdir. Ülkemizi dünya genelinde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında kusurlu göstermeye çalışan mihraklar, FETÖ’cülerin, Türk ve İslam düşmanlarının teşvik ve tahrikiyle mesafe alanlardır. Diyorlar ki, Türkiye’de totaliter eğilimler güçleniyormuş. Diyorlar ki, demokrasi zayıflamış, düşünce ve ifade hürriyeti kalmamış. İsveç merkezli bir enstitünün ‘2021 Demokrasi Raporu’na göre, ülkemiz Polonya ve Macaristan’dan sonra en fazla otoriterleşen ülke olmuş. Bu çürük çarık iddiaların üç boyutlu hedefi vardır. Birinci boyutunda ülkemize gelen yabancı yatırımları caydırmaktır. İkinci boyutunda, uluslararası camiada saygınlığımızı lekelemektir. Üçüncü boyutunda ise milli çıkarlarımızdan ve egemenlik haklarımızdan taviz beklentisidir. FETÖ’cü hainler Yunanistan’ı, hatta diğer AB ülkeleriyle ABD’yi sığınma limanına çevirmişken hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Gara’da vatan evlatlarının ensesine kurşun sıkılırken, mazlumlar inim inim inlerken hiç kimseden insani ve vicdani bir eleştiri gelmiyor. Terörist başı Gülen’in Pensilvanya’da mukim olması hiçbir uluslararası hukuk ve insan hakları savunucusunu rahatsız etmiyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin Suriye’de işgalci olduğunu iddia etmesi de bir diğer ahlaksız isnat, bir başka ucube ithamdır. Bir an düşünelim, Türkiye’de demokrasi olmasaydı, özgürlükler askıya alınsaydı, gece gündüz Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler, devlete sövenler, millete karşı gelenler, işbirlikçiler, PKK’nın siyaset uzantıları Meclis’te, belediyede, iş aleminde, medyada, üniversitelerde, dahası sokaklarda nasıl gezecekler, nasıl tehditler savuracaklardı? Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin varlığı tüm kazanımlarıyla ortadadır. Türkiye’de demokrasi yok diyenler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar. Tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadı, tiran çıkmadı, yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmedi. Demokrasi ahkamı kesenler, terörizme özgürlük arayanlardır. İnsan hakları konusunda bilirkişi rolüne soyunanlar, konu Türk oldu mu, konu Müslüman oldu mu, insanlık onurunu hiçe sayan vicdansızlardır. Türkiye ekonomisini bir yanda reformlarla güçlendirirken, diğer yanda aslı astarı olmayan iddiaları kaynağında yok etmek gayesiyle hukuk, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları kapsamında yüksek standartlara ulaşmak mecburiyetindeyiz.”

Türkiye’nin bölücü terörün kanlı eylem ve kirli emelleriyle yıllardır mücadele halinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, “Bu mücadelede yalnız olduğumuz ortadadır. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözü defalarca tescil edilmiştir. Çok şükür, devlet-millet kenetlenmesiyle teröre üst üste darbe vurulmuş, bu kanlı döngünün sonu görünmüştür. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe-Kartal harekatlarıyla güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör devleti engellenmiştir. Hükümetimizin kararlılığı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin fedakarlığı, polislerimizin ve güvenlik korucularımızın cesaretiyle ihanetin damarları kesilmiştir. Dördüncü stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın varlığı içinde terörle amansız mücadeleye, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilesiye kadar destek vermek, Türk milletini bu şiddet ve dehşet sarmalından çekip çıkarmaktır” şeklinde konuştu.

"EY CHP YÖNETİMİ, SİZİN NERENİZ TÜRK Kİ ANDIMIZ’A SAHİP ÇIKACAKSINIZ"

Papa’nın Irak’ın kuzeyini ziyareti anısına bastırılan değersiz pulda sözde Kürdistan haritasının resmedilmesinin alçaklık, adilik, ahlaksızlık, organize bir senaryonun parçası olduğunu belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:

“Türk milleti bu kanlı ve hain senaryoya, bölücülüğe ve bölünmeye asla izin vermeyecektir. Terörist sevk ve hazırlık merkezi olan HDP, ayranımızı kabartmasın. HDP, PKK’dır, cinayettir, bölücülüktür, masumlara, çocuklara, gençlere, kadınlara ölüm tuzağıdır. HDP ile yasak ilişki zalimlere diz çökmektir. HDP’yle ittifak kurmak, terörist Demirtaş ile kahvaltı planları yapmak hiç kimseye iyilik ve onur sağlamayacak, bilakis hıyanete ortak edecektir. CHP seçimini yapmalıdır; sözde Kürdistan projesinin yanında mıdır karşısında mıdır? İYİ Parti kararını netleştirmelidir; FETÖ ve PKK’yla kol kola yürümeye devam mı edecektir tamam mı diyecektir? HDP, siyasi kisveye bürünmüş suç örgütüdür. Herhangi bir isimle açılmamak üzere kapatılması tarihe, millete, adalete ve gelecek nesillere namus görevidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılma istemiyle hazırladığı iddianameyi dün itibarıyla Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi hakkın, hukukun ve adaletin sesidir ve bu gelişme milletin yüreğine su serpmiştir. Hiç kimse aklından çıkarmasın ki, siz şehitlerimizin davacısıyız, biz hakikatin tarafındayız. Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Türk’üm deriz, doğruyum deriz, çalışkanım diye sesleniriz, adımızdan, ahlakımızdan, anılarımızdan ve andımızdan şu bu istedi diye asla vazgeçmeyiz. Kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini söyleyen çürümüş CHP sözcüsüne diyorum ki, senin her yerin zift gibi kara olmuş haberin yok, her sözün kendin gibi laçkalaşmış bildiğin yok. İlle de pembe arıyorsan önce kendine bakmalısın, fakat buna bile yüzün yok. Bu arada Kılıçdaroğlu’na da tavsiyem; aklı varsa kendine saklasın, arayacağı varsa durmasın arasın, cesareti varsa, yüreği yetiyorsa bölücü dostlarına rest çekip tüm bağlarını koparsın. Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız. Sizin nereniz doğru ki, Andımızı söylemek size yakışacaktır. Biz varlığımızı Türk varlığına armağan etmişken, sizin kimlerin tutsağı, kimlerin taşeronu, kimlerin hizmetkarı olduğunu bilmeyen kalmış mıdır?”

"BİR YANDA RUSYA İLE KOMŞULUK İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRİYORKEN, DİĞER YANDA ABD’NİN DOSTLUK VE MÜTTEFİKLİK HUKUKUNA SAYGI VE RİAYETİNİ BEKLERİZ"

Türkiye’nin küresel ve bölgesel hesapları bozan bir ülke olduğunu anlatan Bahçeli, “Artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir kuvvettir. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişimini bir milat olarak kabul ettiğimizde, Türkiye’nin milli güvenliğine karşı tehditlerin beka düzeyine varacak bir düzleme kaydığı görülecektir. ABD’nin, Batılı müttefiklerimizin ve NATO’nun bu tehditleri anlamadığı, paylaşmadığı, daha acıklı olanı da bu tehditlere açıktan veya örtülü destek vermeleridir. Türkiye’nin takip ve temin edeceği milli strateji, uluslararası sistemin yapısal dinamiklerinin ortaya çıkardığı fırsat ve risklerle yakından ilişkilidir. Doğaldır ki, milli stratejimiz tasarlanırken, gelecek vizyonumuz, tarihsel misyonumuz, küresel düzenin yapısal dinamikleri doğru kavranmalıdır. Bu stratejiyle Türkiye’nin hedefleri ve potansiyel gücü arasında bir dengelenme, esnek bir planlama ve uluslararası sistemin çıktıları üzerinden dinamik bir revize sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Bugün Türkiye’nin önündeki en önemli stratejik önceliği, dünya düzeninde kendine biçtiği tarihsel rolü oynaması için muharrik şekilde jeopolitiğine yönelmesi olmalıdır. Bu jeopolitiğin ana omurgası, çiftbaşlı Selçuklu kartalıyla simgeleştirilmelidir. Biz, ne doğudan vazgeçeriz, ne batıdan ödün veririz. Biz, ya doğu ya da batı kararsızlığı arasında sıkışıp kalmayız. Kuşkusuz ve kesinlikle hem doğu hem de batı kararındayız. Bu nedenle bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz. Bu konuda da aktif ve ön alan bir diplomasi takip etmeliyiz” diye konuştu.

"MISIR’LA KURULAN SICAK VE YAPICI DİYALOGLAR İSABETLİDİR, BİZE GÖRE ESKİ SEVİYESİNE ÇIKARILMALIDIR"

S-400 hava ve füze savunma sisteminin milli egemenlik konusu olduğunu, bu suretle vatan savunmasının başkalarının keyfine ve insafına bırakılamayacağını söyleyen Bahçeli, “Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır. Unutmayalım ki, devlet, duyguyla değil, akıl ile yönetilir. Devletlerarasında keskin hatlarla ihata edilmiş dostluk ve düşmanlıklar olmaz, bugüne kadar da olmamıştır. Türkiye’nin jeopolitik kodlarının odak noktası, milli kültürü, milli tarihi, milli kimliği ve kucaklaşmayı bekleyen Türk Dünyası ile kuracağı ilişkiler olmalıdır. Karabağ Zaferi ile açılan Nahçıvan Sınır kapısı fiilen ve fikren manevra alanımızı çok daha fazla genişletecektir. Bugün Güney Kafkasya’da vurulan davulun sesi, Orta Asya’dan, Doğu Türkistan’dan, Sibirya’dan, Doğu Avrupa’dan ve Balkanlar’dan duyulmaktadır. Bu durum Türkiye için stratejik bir vizyon olduğu kadar tarihin ve kültürümüzün bizlere yüklediği sorumluluktur. Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Türk Dünyası, dünyadan büyüktür. Milli güvenliğimiz; komşu ülkelerin sayısı ve sınır uzunluklarının değişimi ile sahip oldukları siyasi amaç ve diplomatik araçlara göre güç kazanıp ya da kaybetmelerinden doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle hem ülkemizde, hem de küresel ve bölgesel zeminde diyalog, barış, huzur, sükûnet ve istikrar beşinci stratejik hedefimizdir. Milliyetçiliğimiz, hayatın ve milli arzuların gerçeğini yansıtmaktadır. Milliyetçiliğimizin harcı husumetle değil karşılıklı hürmetle karılmıştır. Türk milliyetçiliği; yükselmek için değil yükseltmek içindir, ilaveten rasyoneldir, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır, kan değil ruh ve kültür arar, millete mensubiyet şuurunu canlı tutmak asıl gayesidir. Bir diğer ifadeyle Türk milliyetçiliği; özgürlükçüdür, demokratiktir, eşitlikçidir, barışçıdır, milletimizin her ferdini bir ve kardeş gören kaynaşma ve kader ortaklığı ahlakıyla bütünleşmiştir. Bizim milliyetçiliğimizi sorgulayanlar, gitsinler aynaya baksınlar” aktarımında bulundu.

Konuşmasının ardından Bahçeli, basın mensuplarının bulunduğu alana gelerek tek tek sohbet etti.

(Mevlüt Hasgül - Engin Yağcı - Yunus Emre Kartal - Nurullah Geylani/İHA)