Bayram, sevdiklerinizle bayramdır. Anneniz, babanız hayatta ise bir yerlere gitmeyin. Annenizin ve babanızın pamuk ellerinden, pamuk yanaklarından öpün. Yaşlandıkça küçülen gözlerini ortaya çıkartın ve sevinçten parlatın. Bembeyaz saçlarını okşayın. "Canım annem, canım babam" deyin ve sarılın. Bayramın kokusu, sarıldığınızda içimizi dolduran anne baba kokusudur. O kokuları içinize çekin. Çünkü o kokuları bir daha duyamayabilir, yumuşacık yanaklarından, ellerinden öpemeyebilir, saçlarını okşayamayabilirsiniz. Belki de bu, son bayramları olabilir. Şu an benim kokularına hasret olduğum gibi... Yıllarca görev nedeniyle hasretken, tam artık bir araya geleceğiz diye heyecanlanırdım ki çok aceleleri varmış gibi koşarak gittiler.

En azından bir gününüzü onlara ayırın. Bayramın huzuru, anne babanın eli öpülüp de alına götürüldüğünde hissedilir. Sonra tüm sevdiklerinize zaman ayırın. Çünkü hayatın zorlukları ve koşuşturmalarından dolayı çok az zamanımız oluyor. Bayram tatili, koşulsuz kuralsız bir arada olmamız için bir neden oluyor. Aileniz yoksa bile sevdiklerinize, değer verdiklerinize zaman ayırın. Kurban kesmeseniz de olur. Birinin gönlünü iyileştirmek bana göre daha üstün. Laf olsun diye değil, içinizden gelerek güzel dilekler dileyin. Her ne pahasına olursa olsun bize öğretilen güzel duyguları kaybetmeyelim. Etrafımızda kötü, çıkarcı, negatif insanlar yeterince bizim güzel duygularımızı köreltiyor.

Bu ülkenin yöneticisi ben olsaydım, yokluk, sıkıntı, ölümler ve haksızlıklar hepimizi çok yordu. Tüm ülkeye talimat verir, herkes 9 günlük tatil yapsın diye ciddi bir miktar bayram ikramiyesi verirdim. Yıllardır boğulan halkım artık nefes alsın derdim. Tabii ki ötekisiz, kayırmadan, herkese eşit verirdim. Tüm borçlarını temizlerdim. "Yeter sizin çektikleriniz" derdim. Bak o zaman bayram nasıl bayram olurdu...

Kutlayanlarınızın ve kutlayacaklarınızın hiç eksilmeyeceği mutlu bayramlar...