Son dönemde siyasette çok kullanılan bir kelime olarak “Beka” nın ne anlama geldiğini bir kısmımızın bildiğini sanmıyorum . Ama konuşmalarda bir tehlikeyi veya başımıza gelebilecek olumsuz bir olayı kastettiğini algılayabiliyoruz.
Sözlük anlamı ; Kalıcılık, ölmezlik. Ölümsüzlük..
Kısaca “devletimizin varlığı büyük tehlike altında” anlamında kullanılıyor.
Eğer söylendiği gibi beka sorunumuz varsa bu yakın veya uzak büyük bir tehlikeyi ifade ediyor demektir. Nedir bu tehlike ? Bilmediğimiz bir şey mi var yoksa ülkemizin başında olan bildiğimiz belalar mı kastediliyor ? Devlet adamları açık, şeffaf ve anlaşılır olmalıdır. Yeri geldiğinde bilmediğimiz bir şey varsa ikide bir “aman beka sorunumuz var” demek halkı tedirgin etmekten başka bir şeye yaramaz. Politikacılar karnından konuşmamalı Devletin kalıcılığı ile ilgili bir bildikleri varsa bunu kendilerine saklamamaları gerekir. Ülkede halkın temsilcileri olan kurumlar var. Bu kurumların başında yöneticiler var. Devlet her şeyin, her politikanın, her ideolojinin, her idealin üstünde bir varlıktır. Bu kurumları temsil edenler çağrılır toplanılır bu tehlikenin boyutları, karakteri ve riskleri masaya konup hep birlikte değerlendirilir ve topyekün karşı konulur. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözü başımızın üstünedir.
Ama aynı şeyi sürekli olarak demoklesin kılıcı gibi halkın üzerinde sallayarak meydanlarda söylev vermek, “beka sorunumuz var, bana oy verirseniz çözülür” imajı yaratmak çok da inandırıcı olmuyor. Dolayısı halkı bilemediği bir şeyle korkutarak siyaset yapmak fazla ucuzluktur. .
Yok eğer bildiğimiz şeylerse mesela PKK mesela FETÖ mesela Suriye, Ortadoğu, mesela Amerika, Kürt meselesi gibiyse çok uzun süredir tüm imkanları elinde bulunduranlar hala çözememişse o zaman beka sorununa kendileri de çare bulamayacak gibi düşünebiliriz. O nedenle açık konuşmakta yarar var. Eskiden Milli Güvenliğimiz söz konusu olduğunda parti liderleri Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanır, brifingler verilir, istişareler yapılır ve ortak bir bildiri yayınlanırdı. Bu bildiri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve tüm dünyaya deklare edilir, kararlılığımız ve çözüm konusundaki topyekün birlikteliğimiz dosta düşmana bildirilirdi. Şu an bunun tam tersi var. Kafa karıştırmak ,kendi aramızda bölünüp, kendi insanımızdan kendimize düşman ve hedef yaratmak.
Aslına bakarsanız “beka” sorunu sadece millet olarak değil kişisel olarak hepimizin var. İş bulamıyorsanız kendi beka sorununuz vardır, pahalılık ve enflasyona eziliyorsanız beka sorununuz vardır. Çocuklarınız eğitim alamıyorsa, alsa bile iş yoksa beka sorununuz vardır, adalet duygularınız dumura uğramışsa beka sorununuz vardır.. Çalışır nüfusun yüzde 14’ü sigortasız çalışıyorsa, işsizlik genel nüfusta yüzde 13, gençler arasında yüzde 24’se, doğu ve güneydoğuda nüfusun yüzde 50 si işsiz ve genel sağlık sigortasını devlet ödüyorsa, gıda enflasyonu yüz 30’lardaysa, 18 yaşını doldurmuş ve öğrenci olmayan ve aylık geliri asgari ücretin altında 8,2 Milyon kişi varsa beka sorununuz vardır.
Çok daha önemlisi uyguladığınız ekonomik politikalar küresel sermayenin saldırılarına karşı koyamıyorsa, üstüne birde zengini daha zengin yoksulu daha yoksul hale getiriyorsa, devlet bunu sosyal yardım adı altında vergi verenlerin sırtına yüklüyorsa, sık çıkardığı vergi ve prim aflarıyla çoğunluğu artık vergi ödemez, prim vermez hale getirip açıkları akaryakıt, elektrik, sigara, ÖTV vs gibi dolaylı vergilere zam yapa yapa kapatmaya çalışıyorsa beka sorununuz vardır. Dış ve iç politikalarınızı borçlarınız yönetiyorsa beka sorununuz vardır..
Beka sorunu meydanlarda çözülmez. “Biz varsak yaşarsınız, yoksak ölürsünüz” demek o ağızlara sakız, kafalara çekiç yaptığınız milli iradeye güvenmemektir. . 1950 den beri hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuç bekliyoruz.
Bizim beka sorunumuz tam anlamıyla bilim ve eğitim alanında cehalete , vasıfsız ve çıkarcı politikacıya ve de buna razı kitlelere esir olmaktır..