Cuma günü çocuklarla birlikte ufak hasarlı bir trafik kazası yaşadık. Bu sebeple ailece iki gündür Milas Oto Sanayi Sitesi'ndeyiz. Şansımız yaver gitti ve biz oto tamircisi Hüseyin Usta ile tanıştık. Hüseyin yerinde duramayan, bir o kadar da pratik bıçkın bir Anadolu delikanlısı.İki gündür yanında olunca mecburen samimiyeti ilerlettik. Zaten o kadar çok konuşuyor ki kayıtsız kalmaknamümkün.
Habire kendini anlatıyor. Bir taraftan da konuşarak tüketmeye çalıştığı hayatından pek memnun değil gibi. Hüseyin evli ve beş yaşında bir oğlu var. Sohbet ediyoruz:
"Hüseyin biliyor musun? Benim İstanbul'daki ustamın adı da Hüseyin, ismini unutmayacağım."
Gülümsedi.
Ben de devam ettim.
"Kaç yaşındasın sen?"
"28 abla."
Oğlum Utku'dan sadece 3 yaş büyük. O yaştaki bir gencin sorumluluklarını düşününce hüzünlendim birden. Konuşmaya devam ettim.
"Çok gençsin, ne zaman evlendin?"
"Ya hiç sorma abla. Biz eşimle 14 yaşından beri konuşuyoruz, ben de hareketli bir delikanlıyım, ailembenimle başa çıkmakta zorlanıyor. Askerden gelince babam karşıma dikildi. 'Hüseyin sana iki seçenek sunuyorum, ya evleneceksin ya da evi terk edeceksin' dedi. Baktım durum ciddi, nereye gideyim ben. Düşündüm çıkar yol bulamadım. En sonunda, 'tamam baba evleneceğim' dedim. Valla bizimkiler daha cümlemi bitirmeden gidip istediler kızı, onlar da verdiler. Üçüncü gün yüzük taktık. Ağustos'un 15'ine düğün dediler. Altı ay sonra ne olduğunu anlayamadan paketlediler beni. "
"Peki mutlu musun şimdi, Hüseyin?"
"Abla bir şey diyeyim mi? Hani kızlar için derler ya, 'bir evlenilecek kız vardır, bir de eğlenilecek kız.' İşte onun erkek versiyonuyum, eğlenilecek erkeğim ben, evlilik bana göre değil. Yaktılar beni abla."
Gülüyor...
Sanayide işimiz bitince annesinin yanına köyüne gideceğini söyledi.Bizim için o kadar çok koşuşturdu ki onu köyüne bırakmayı teklif ettim. Milas çıkışında Bodrum'a doğru yolumuzun üzerinde bir köy. Kabul etti. Arabamı o kullanıyor, yanında Utku arkada ben, yolda sohbete devam tabi.
"Abla gidelim annemle tanıştıracağım sizi."
"Hüseyin rahatsız etmeyelim."
"Olur mu abla, kahve içmeden bırakmam, siz benim misafirimsiniz."
"Peki o zaman. "
"Abla aslında ben cumartesi pazar çalışmıyorum.Bugün Salim ustanın yanında sizi yalnız bırakmamak için geldim. Buralarda yabancıları kazıklarlar.Hele de 34 plakalı arabayı gördüler mi! "
" Sağol Hüseyin, sen olmasaydın işimiz çok zordu."
" Ne demek abla! "
" Hafta sonları işe gitmiyorsun, neler yapıyorsun peki?"
"Köyde annemlerin yanında vakit geçiriyorum. Evden kaçıyorum bir nevi.Köyde ATV var benim, ona biniyorum. Arkadaşlarla takılıyoruz. Kafam dağılıyor be abla."
Gittik. Hüseyin'in annesinin evini görünce Utku ile bir anda göz göze geldik. Şaşırdık tabii. Meğer bizim Hüseyin'in ailesinin durumu ne kadar da iyiymiş, görünen o ki bizimki sadece keyfekedertamircilik yapıyor. Kapıda bizi annesi karşıladı. Annesioldukça güzel bir kadın, benden de genç. Bir de hoş sohbet ki sormayın gitsin.
Korona önlemleri alınmış bir şekilde bahçede oturduk. Annesi, 'Bizim Hüseyin her şey yapar. Çok beceriklidir. Doğru usta bulmuşsunuz.' deyip kahvelerimizi yapmaya gitmek için ayağa kalktı.
''Bundan sonra bizim buradaki ustamız Hüseyin, hayatımızı kurtardı,''dedim.
Bir taraftan da etrafa göz gezdiriyorum. Bahçe içinde birbirine yakın mesafede ve birbirinin aynısı iki ev var. Sordum.
"Burası kimin Hüseyin? "
"Babaannemlerin abla, ama öldüler. Dedem de babaannem de öldü. Dedem yaşarken hep derdi ki, 'ben bir hasta olayım kendimi vururum.' Biz bunu şaka zannederdik. Sonra dedem kanser oldu. On iki parmak bağırsağı kanseri, İstanbul'a götürdük ameliyat için ama ona durumu hakkında hiçbir şey söylemedik. Buraya gelince anlamış çok hasta olduğunu bir gün evde yalnızken çenesinin altına silahı dayayıp intihar etti. O zaman anladık, meğer ciddiymiş, 'kendimi vururum' derken, dört yıl oldu. Şimdi o ev amcamın."
Ne diyeceğimi bilemedim. O kadar sıradan anlatıyor ki bu hazin hikayeyi.
"Başınız sağolsun Hüseyin. "
"Sağol abla."
" Eh kahvemizi içtik, annenle de tanıştık, bize izin verir misin? "
" Ne demek abla, yine gelin artık evi öğrendiniz."
" Teşekkür ederim Hüseyin, kalın sağlıcakla. "
Yurdumdan insan manzaraları ne güzel değil mi?
Anadolu insanı sımsıcak,hâlâinsana ve insanlığa dair umut, bir taraftan da ipotekli hayatlara örnekler veriyor.
Sevgiyle kalın efendim!
Formun Üstü
Formun Altı