Erişilebilirlik mevzuat açısından 1997 yılında imar kanununda ilk defa yer alarak gündeme geldi. 2005 yılında da adını Özürlüler Kanununda kendini gösterdi. “Kamuya açık tüm alt üst yapı ile toplu taşıma araçları engelli bireyler bakımından 7 yıl içinde erişilebilir hale getirilecektir. “Herkesin bildiği gibi yasal sürenin sonunda ilgili bakanın sürenin uzatılmayacağını söylediği halde 1+2 yıl şeklinde süre yeniden uzatıldı. Uzatılmasının nedeni de “7 yıl boyunca erişilebilirlik konusunda çalışma yapmayan belediye başkanları ve kamu görevlilerini halka karşı korumak.”
Yıl 2014 ve geldiğimiz nokta…
Yine toplu taşıma araçlarına binemiyoruz (sonradan çalışmayan ranpalar yapılmasına rağmen). Kaldırımlardaki ranpalar şehir merkezlerinde var, kenar semtlerde yok. Olan ranpaların önünde de araçlar park etmiş (hatta polis arabaları bile park ediyor) kullanılamıyor. Eski kamu binaları erişilebilir değil ranpa yok, asansör yok hatta tutamak bile yok. Alışveriş merkezlerinin girişlerine mağaza sahipleri ranpa yapmamakta ısrar ediyor (mağazanın süsü bozulur çünkü). Engelli sivil toplum örgütleri erişilebilirlik konusunda sessiz ve dişini göstermiyor. Çünkü belediyelerle arasını bozmak onlarla ters düşmek istemiyor.
Eskişehir’de toplu taşıma da tek erişilebilir taşıma: TRAMVAY…. Ama birde halkımız tranvaya inip binmeyi bir öğrense. Tramvayın engelli kapısından lütfen sadece Tekerlekli Sandalyeli ve Bebek arabası olan vatandaşlarımızın binmesine özen gösterelim. Yürüyebilen vatandaşlar diğer kapılardan inip binerse inanın ki tramvaylar daha rahat kullanılabilir olur.
Türkiye’de erişilebilirliğin çok başındayız. Bununda sebepleri şunlardır:
- Ülkemizin gündemine engelli bireyler ve yaşadıkları sorunlar henüz girememiştir.
- Engelli bireylerin önemli bir kısmı sokağa çıkamamaktadır.
- Tüm ülke nerdeyse 18-40 yaş arası atletik vücutlu erkeklere göre dizayn edilmiştir.
- Erişilebilirlik meselesi engelli bireylerin değil, şehirleri herkes için tasarlamayanların meselesidir. Çünkü engelli bireyleri engelli hale getiren yeti yitimi değil, önüne fiziki ve yapısal engelleri koyanlardır.
- Ülkemizde eğitim hem nicelik hem de nitelik bakımından zayıftır. (Ortalama eğitim 4-5 yıl).
- Erişilebilirlik meselesi bir düşünüş devrimi ile başlamalıdır.
- Engellilik meselesi değil halk, onların haklarını savunan bireyler tarafından bile iyi bilinmemektedir.
- Teknik kadrolar (Mühendis, mimar ve teknisyenler) erişilebilirlik ve standartları konusunda bilgi sahibi değiller.
- Erişilebilirlik konusu bir kültür olarak yerleşmemiş halkımıza. (Düzgün eğimle yapılmış bir ranpanın önüne bile otomobil park edilebilmektedir.)
- Engelli bireyler halen toplum içinde 3.sınıf vatandaş muamelesi görmektedir.
- Erişilebilirlik denilince akla; tuvalet ve ranpa gelmektedir. Aslında erişilebilirlik çok geniş bir konudur. (Kapı kulpundan, zemine döşenen taşlara kadar…)
- Değişimi sevmiyoruz ve farkındalığımız zayıf…
- Engellilerin haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarının çoğu “hak” değil “kendine yardım” temelli çalışmaktadır.
Erişilebilirlik sadece engelli bireyleri ilgilendiren bir konu değildir. Küçük çocuklu kadınları, geçici sakatlık yaşayan bireyleri, hamileleri, 0-5 yaş çocukları ve 65 yaş üstü bireyleri de ilgilendiren bir konudur.
Erişilebilirlik engelli bireyin tüm temel haklardan yararlanabilmesi için mutlaka hayata geçirilmesi gereken bir kavramdır.
Erişilebilirliğin çözümü; Çok iyi plan ve program yapmak ve kaynak aktararak sorunların üzerine gitmektir. Engelli haklarını savunan kurum ve kuruluşlar iyi bir izleme mekanizması kurmalı ve her fırsatta tüm demokratik hakları sonuna kadar kullanmalıdır.
Erişilebilirlikle ilgili ilginç diyaloglardan örnekler;
- Buraya engelliler gelmiyor zaten,
- Kaç tane engelli var ki,
- Güvenlik yardım ediyor,
- Buraya kadar gelip de ne zahmet edecek canım,
- Sahibin yok mu yanında (Mübalağa etmiyorum, gerçek ve yaşanmıştır genelde görme engellilere söylenen bir cümle)
- Refakatçın nerede senin,
- Ben de kafadan sakatım (asansörleri kullananlardan gelen cevaplar)
- Bi müsaade edin şu özürlü arkadaş binsin (asansörün önünde bekleyen bir centilmen)
- Madem sakatsın niye çıktın ki sen dışarı,
- Dışarıya hizmetimiz yok ama (binaya giremediğin kapıdan iş halletmek isterken aldığınız cevap)
- Biz bile (yani normal insanlar, o da ne demekse) zor biniyoruz sen nasıl bineceksin,
- İlerleyemiyoruz şoför bey, özürlü var otobüste (çok yer kapladığını söylemeye çalışıyor)
- Şuna bak biz burada yaşlı insanlar ayakta gidelim beyefendi keyif yapsın (engellinin oturduğu tekerlekli sandalyeyi otobüsün koltuğu sanan bir hanımefendinin eleştirisi)
- Alamam, yer yok (otobüse almak istemeyen şoförün tavrı)
- Bedavacılar geldi gene (Otobüse almak istemeyen halk otobüsü şoförünün tavrı)
- Bu otobüse akülü sandalyelerin binmesi yasak, otobüsün beynini bozuyor,
- İşitme ve görme engelli bireyler yalnız gelmiyor ki ne lüzumu var bunca düzenlemeye,
- Acımak, merhamet ve yardım etmek bizim milli duygularımız neden rahatsız oluyorsunuz ki (bir büyük şehrin vali yardımcısı, birde sonuna ekledi “Vallahi Avrupa’da bulamazsınız”)
Traji komik değil mi?
Erişilebilir bir yaşam dileğiyle….