Biz Davulcu ile şenlik yaşardık…

Biz Davulcu ile şenlik yaşardık…
Abone Ol

  Ramazanı ramazan yapan güzelliklerden biri de davulculardır, ama bu günün o elinde küçücük davuluyla teneke çalar gibi, hızlı hızlı safurdan iki saat önce gezen davulcular değil tabii…

     Bizim çocukluğumuzda iri yarı, yaşlı, hiç değişmeyen bir davulcumuz vardı. Ramazandan ramazana değil, gerçek mesleğiydi davulculuk. Ramazan sonrası çarşıda pazarda gördüğümüzde “Bizim davulcu” derdik. Saygıyla bakardık yüzüne…

      Bizim davulcuyu “Bizim davulcu” yapan yapan, önce kocaman davulu vardı, zor taşırdı onu. Sonra davulunun tek tarafında güm güm tokmağını vururken, davulun ikinci tarafında da  ritim tutmak için bızbız kullanarak ara ses katardı ve düz davul çalmanın dışında sanatsal duygu da verildi. Bir özelliği de safurda, tam zamanında yavaş, yavaş uyandıra uyandıra gezerdi. Büyükler çocukları oruç tutsada tutmasa da davulcuyu görsünler diye uyandırırlardı. Pencerlerde üst üste onu görmek isterdik. Hatta büyükler bile çocuklar gibi görmek, dinlemek için heyecan duyarlardı. Arada bir de bahşiş için kapıya gelirdi. Gelirdi ama, kapı çalıp “Davulcu” diye bağırmaz, her evin kapısının önünde, başka maniler söylerdi. Bazen komşular perdenin arasından bakar, birkaç mani söyletmek için kapıyı geç açarlardı. O zaman, onlara “Beni fazla bekletme, gezecek daha çok kapı var” gibi gördüğünü de anlatan maniler de söylerdi. Bahşışı da evler en küçük çocuğa verdirirlerdi. Davulcuyu yakından görsün diye.

     O güzelim ramazan davulcularımız, manileri hep yok oldu. Ramazanlar devam ediyor. Davulcu geleneği de devam ediyor. Ne eski davulcular, ne de o maniler... Kahvehanede bizim Kör Hasan’a sordum:

     -Nerede o eski davulcular? dedim.

     -Davulculuk, babadan oğla geçen meslekti. Şimdi meslekten çıktı, dedi. Devam etti:

      -Eskiden bahşişi hak ediyorlardı. Yani, hakkı diyerek verilirdi. Bayağı eline bir şey geçerdi. Ya şimdi öyle mi? Bu devirde kırıntı parayla geçinilir mi? Sonra ne davulcu, davulcu. Ne de biz biziz. Adam safurdan bir iki saat önce çıkıyor. Uyandırma gibi işlevini düşünmüyor ki. Çaldı mı çaldı…

      Geçen gün sokakta, iftar saatinde komşular konuşuyorlar. Davulcuya “ Ya zamanında geç, ya da uykumuzu erken geçip de bölme” diye ikaz etmişler. O da “Her sokağa yetişemiyorum” demiş. Biri de “Uzaktan geç pencerenin önünden geçme, çocuklar korkuyor” demiş.

      Değiştik, öyle değiştik ki, geleneksel diye hiçbir şeyimiz kalmadı. Gelenekler toplumların temellerinde birbirine bağlayan harçtır. Toplumun bir aradalığını, aynı duygu ve düşünce birliği içinde yaşaması nda önemlidir. Geleneklerimizden uzaklaştığımız için kimimiz ak’a kara, kara’ya ak diyor. Herkes aynı olmamalı ama bizim de ortak beğenilerimiz olmalı. Yoksa bir birimizden uzaklaşıyoruz. Birbirimize zıt oluyoruz.

      Bir davulcu geleneğimizi sürdürememişiz, oysa davulcu ile şenlik yaşıyorduk…