Hikaye bu ya… Padişahın birisi -geçtiğimiz yılın son çeyreğine girilirken tartışılan tebdili kıyafet- edip veziri vüzerası ile memlekette ne olup bittiğini anlamak için dolaşmaya çıkmış. Epey yer gezip dolaştıktan sonra akşam yakın saatlerde bir bahçe yakınlarından geçerken bir ihtiyarın bahçesinde çalıştığını görünce selam verip ihtiyara ne yaptığını sormuş. İhtiyar da fidan diktiğini söyleyince padişah takılmış, “Sen diktiğin fidanların meyvesini yiyebilecek misin?” diye takılmış… İhtiyar gayet sakin karşısındakinin padişah olduğunu bilmeden, “Ben dedemin diktiği fidanların meyvelerini yedim, torunlarımda benim diktiğim fidanların meyvelerini yer” cevabını vermiş. Padişah ihtiyarın sözünü çok beğenmiş ve yanındakilerden bir kese altın alıp ihtiyara vermiş. Bunun üzerine ihtiyar, “Bak evlat benim diktiğim fidanlar şimdiden meyve vermeye başladı” diye takılmış. Daha da hoşuna giden bu söz üzerine padişah ihtiyara bir kese altın daha verir…

2021 yılının son çeyreğinde ekonomideki gelişmeler gündemin bir numaralı maddesine dönüştü. Döviz kurundaki artış, hayat pahalılığının artması, asgari ücret ve emekli maaş artışları tartışmaların göbeğinde yer aldı… Sonuçta özellikle asgari ücrette hatırı sayılır bir artış gerçekleşti… Böyle olunca ücretli kesimin en mağdurlarından emeklilerin durumları ile ilgili ciddi iyileştirme beklentisi de doğal olarak arttı. Sonuçta emekli taban aylığında rakam Bin 500 TL’den iki bin 500 TL’ye yükseltildi. Diğer emeklilerin durumlarında dillendirilen seyyanen artış beklentisi ise boşa çıktı…

Emeklilik öyle kolay bir şey değil… On yıllar boyu çalışıp yaşlılığında rahat etmeyi uman insanların ekip diktiği fidanlar anlayacağınız eskisi gibi meyve vermiyor. Milyonlarca emeklinin geliri ne yazık ki  asgari ücretin altında kaldı.Bu ücretler ile değil rahat etmek yaşamı devam ettirmek bile öylesine zor ki!...

+++

Eskiden samimiyet vardı, samimiyet…

Merhum Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy son günlerinde hasta yatağında yatarken yine merhum Süleyman Nazif ziyaretine gider. Sohbet ederken Akif, Süleyman Nazif’e, “Biliyor musun Nazif artık ikiyüzlü insanlardan hoşlanır oldum” der. Zira Mehmet Akif çevresinde hayatı boyunca ikiyüzlü insanlardan, sözünü tutmayanlardan nefret etmesiyle bilinir. Süleyman Nazif öyle şaşkın, öylesine hayret içindedir ki öylece bakakalır ve sorar Akif’e; “Hayırdır üstat?” Nazif’in şaşkın bakışları arasında Akif şöyle cevap verir soruya: “Zira artık yirmi yüzlü insanlar çıktı!”

Bazı özel anlar vardır 10 Ocak’ta gazeteciler ve özellikle de çalışan gazeteciler için çok özeldir… Ama aktif olarak çalıştığımız dönemde zaten pek çok kişi ve kurumun samimiyet testinde gösteri kısmını ön plana çıkarttığını bilirdik. Ancak bu yıl ne yazık ki durum daha da vahim görünüyor.   Bizi bilen bilir… Bizim bir beklentimiz yok, geçmişte de olmadı. Sahadaki arkadaşlarımız açısından durum öyle değil galiba…

Şimdi bazıları salgın hastalık vesaire mazeretlerini ileri sürebilir… Her neyse çok önemli değil… Tam bu noktada köşe komşum Gürol Yer’in  “Eskişehir’in kurumları vardı!” yazısı aklıma geldi.  Çok yerinde bir yazı idi o satırlar ama bir eksikle… “Eskiden Eskişehir’in hem kurumları vardı, hem de o kurumları yöneten yöneticileri, bürokratları da vardı…” desem… Yani eskiden samimiyet vardı, samimiyet… Her şey o kadar erozyona uğradı ki…