Günlerdir Eskişehirliler, örgütlü mücadele eden ve ötekisiz herkes Mihalgazi'ye yapılacak siyanürlü altın madeni yapılmasın diye basın açıklamaları ve forumlar düzenliyor. Dün de Mihalgazi ilçesine ve Alpagut'a gittik. Gecenin yarısına kadar halka madenin zararlarının neler olacağını anlattık. İzlenimlerimi yazmak istedim. İnanın arkadaşlar, o doğayı görünce gözyaşlarımızı tutamadık. İncir ağaçları bile orada bir başka güzel, yaprakları Akdeniz'de yetişen ağaçların bile olmadığı kadar güzel ve görkemli.
Yıllardır toplumsal mücadelede yerini alan Ali Paşa Şanlı, elinde megafonla "Duyduk duymadık demeyin" diye başlayarak Mihalgazi'ye yapılacak olanları tek tek anlatıyor. Birçok insan duymamış, duyanlar ise üzgün ve kırgın. Kadınlar çoğunluktaydı. Sadece kendini düşünen ve geleceği düşünmeyen birkaç istisna da vardı. Kadınlardan biri çok ilginç bir şey söyledi: "Başkan bize siyanürle altın aranmaz dedi, siz öyle demiyorsunuz" diyor. Bunu ben kulağımla duydum.
Daha önce Kaymaz'da bildiri dağıtmak istedik, bir kişi bile yaklaşmazken Mihalgazililer güler yüzle alıp teşekkür ettiler. Bizler saat 14'e kadar oradaydık ve sivil toplum örgütleri ile çoğunlukta kadınlar vardı. Siz, orada bir kadın belediye başkanı olarak, orada mıydınız? Halk söyledi: "Bir belediye başkanı seçildikten sonra herkesin başkanı olur." AKP'de bunun çok iyi bir örneği vardı: Burhan Sakallı. Herkesin başkanıydı ve hala konuşulur. Çünkü tek kaygısı halk olan başkanlar, yüreklere yazılır, seçilmeseler de...
Mihalgazi başkanı keşke Burhan Sakallı'dan biraz bir şeyler öğrenip bizlere bir "Hoş geldiniz" deseydi. Sonra da bizlerle birlikte bir kadın ayrıcalığıyla "Müsaade etmeyeceğiz" deseydi. "Ben bu vebale giremem, bu doğaya kıyamam, kıydırtmam" deseydi. Başkan, sen demedin ama Eskişehir çok kararlı. Senin sahip çıkamadığın o verimli topraklara bizler sahip çıkacağız. Bu günahı size işlettirmeyeceğiz. Son bir söz; hadi bir kadın farkındalığı yaratıp bizimle birlikte "hayır" de... Olur mu?