İnsanların tek tek, topluca katledilen coğrafyamızda şimdi ‘Kurban Bayramı’nda hayvanlar ‘kurban’ edilecek.
Sanki yer gök, kan olacak.
Bugün bunu tartışacak değilim, sadece çocukluğumuzda yaşadıklarımızı bugüne getirmeyi hedefleyen bir yazıyı kaleme almak istedim.
Biz paylaşmayı severdik, paylaşmayı öğrendik çocukluğumuzda. Böyle çok katlı evler yoktu. Bahçeli evler olurdu. Hatta bir bahçede iki-üç hane otururdu.
Annelerimiz bir yemek ya da hamur işi yaptığında muhakkak bir tabak içinde komşuya verilirdi. Bunlar hep karşılıklı olurdu.
Kendilerinden daha yoksul olanlara ise hava karardı mı yardımda bulunurdu, kimse görmeden, kimse duymadan…
Sokaklarda çöplerden yiyecek arayan çocuklar olmazdı veya biz göremezdik.
O zaman sokak başı veya camiler önünde birkaç tane dilenci olmazdı.
Kim namaz kılıyor, oruç tutuyor diye merak etmez, sormazdı.
Velhasıl o dönemlerde ülkenin yüzde 99’ı Müslüman’dı şimdi ki gibi.
O dönemde zor koşullarda pişirilen bir tencere yemeğinden paylaşılırdı komşularla..
Yalan söyleyen kişinin yüzü kızarırdı. Komşunun bahçesindeki ağaçtan meyveyi izinsin almak bile ‘hırsızlık’, ‘günah’ sayılırdı.
Neredeyse herkesin savunduğu ‘bir hırsız’ var…
Hırsızlık ‘günah’da sayılmaz oldu.
O dönemlerde kimin kurban kesildiği pek bilinmezdi sokakta. Düğün-dernek gibi kurban kesilmez, komşulara dağıtılan etler de söylenmezdi.
Şimdi herkes birbirine soruyor; ‘Kurban kesecek misin, dana mı, koyun mu?”
Hatta ‘deve mi’ diye soranlar da çıkıyor.
Bana soranlar da çıkınca ‘Hadi deve’ diye yanıt veriyorum…
Öyle ki, hatta hava atma olayına dönüştü ‘kurban kesme’… Artık sosyal sayfalarda bu görüntüleri de selfi olarak görebiliriz…
Eskiden kesilen kurbanın büyük bir bölümü eş-dost, akrabalara (biz de kurban kestik) diye etler verilmezdi.
Yoksul aranır, yoksula verilirdi, hem de kesilen kurbanın büyük bölümü.
Şimdi ise kesilen kurbanların neredeyse tamamına yakın bir bölümü buzdolabına konulur, sonra afiyetle yenilir. Kalan küçük bir bölümü de eş-dosta dağıtılır.
Dini kurallarını yerine getirdiklerini söyleyenler, dini kurallarından hangilerini yerine getiriyorlar.
Hani derler ya; “Bugün Allah için ne yaptın?”…
Söylemek ile yapmak arasında bir fark var…
Eğer ikisi de kişiliğinde örtüşüyor mu, ona bakın?
Hz. Ömer sözlerini iyice okuyun, sonra bu cümleleri düşünerek aynaya bakın ve kendinize sorun.
"Bir kimsenin kıldığı namaza ve tutuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu, helal ve haram gözetiyor mu, insanlara merhametli davranıyor mu ona bakınız."
Velhasıl, ‘canlar’ ın kurban olmadığı, bayramların ‘barış’ olduğu nice bayramlara diliyorum.