Sağlık Haberleri

Covid-19 kalp kasında iltihap oluşturuyor

Abone Ol

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol, “Covid-19, kalp ve damar sistemini de tutabiliyor. Kalp kası dokusuna zarar verdiği için ciddi ritim bozuklukları yaşanabiliyor. Pandemi döneminde miyokardit (kalp kası enfeksiyonu) vakalarında da ciddi artış yaşanıyor” diye konuştu.

Koronavirüs pandemisi artık hayatın normal seyri haline gelirken, insanlar maske-mesafe-hijyen kurallarına uyarak yaşamaya devam ediyor. Ancak Covid-19 virüsünün yol açtığı sağlık sorunlarına karşı her zaman tetikte olmayı da unutmamak gerekiyor. Korona virüse yakalananlarda özellikle kalp hastalıkları konusunda dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol, “Covid-19, kalp ve damar sistemini de tutabiliyor. Kalp kası dokusuna zarar verdiği için ciddi ritim bozuklukları yaşanabiliyor. Pandemi döneminde miyokardit (kalp kası enfeksiyonu) vakalarında da ciddi artış yaşanıyor” diye konuşuyor. Kalp Haftası’nda özellikle bu konuya dikkat çeken Dr. Utku Şenol, “İyileştiği varsayılan birçok kişide tekrarlayan miyokardit görüldüğü için hastaların 3 yıl veya daha fazla izlenmesi gerekiyor” uyarısında bulundu.

Hayati tehlikeye neden oluyor

Kalbin kas dokusu miyokard olarak adlandırılıyor. Kalp kasında gelişen iltihap ise miyokardit olarak tanımlanıyor. Başta virüsler olmak üzere, bakteri, mantar, bağışıklık sistemi hastalıkları bu iltihaba yol açabiliyor. Kalp kasında meydana gelen enfeksiyonların bazen belirti vermeden hızlı ilerleyebildiğini kaydeden Dr. Utuk Şenol, “Miyokardit bazen kronik bir seyir de izleyebilir. Hastalık genellikle iyi seyirli olup kendiliğinden veya basit destek tedavi ile iyileşiyor. Ancak hastalık karşımıza farklı sonuçlarla da çıkabiliyor; kalp kası etkilense bile bazen zaman içinde tamamen düzelirken, bazen de ağır kalp yetersizliği ve hayati tehlike oluşturabilecek kadar geniş bir yelpazede seyredebiliyor” dedi.

Bu belirtilere dikkat edin!

Akut miyokarditte, kalp ile ilgili şikayetler başlamadan önce üst solunum yolu veya gastrointestinal (sindirim sistemi) yola ait soğuk algınlığı benzeri yakınmalar görülüyor. Günler veya haftalar içinde yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi kalple ilgili belirtilerin ortaya çıktığığını ifade eden Dr. Utku Şenol, şöyle devam etti:

“Koronavirüs enfeksiyonları bazen asemptomatik yani belirti göstermeden geçiriliyor. Bu nedenle hafif geçirilse bile şikayetlerin ortaya çıkması halinde mutlaka bir kardiyoloji hekimine başvurulması önerilir. Ayrıca yapılan çalışmalar, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin yüzde 20’sinde miyokardite rastlandığını gösteriyor. Hastanede tedavi gören hastaların iise kalp enzimleri de yüksek seviyede oluyor.”

Tanı, EKG ve EKO ile konuyor

Kalp hastalığına işaret eden şikayetlerle başvuran kişilerden öncelikle ayrıntılı bir anamnez (hasta hikayesi) alındığını dile getiren Dr. Utku Şenol, tanı için elektrokardiyografi (EKG) ve ekokardiyografi (EKO) yöntemlerinden yararlanıldığını söylüyor. EKO, kalp kasının ultrason ile direk değerlendirilebilmesini sağlar. Kalp kası hasarı izlenmesi halinde miyokardit tanısı konulduğunu belirten Dr. Utku Şenol, “Ancak kalp krizi geçiren hastalarda da erken dönemde kalp kası hasarı olabileceğinden sonuçların bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekmektedir” diye bilgi verdi.

En az 3 yıl takip gerekli

Miyokarditi doğrudan tedavi edecek bir yöntem olmadığını kaydeden Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol, sözlerini şöyle tamamladı:

“Hastalar, aritmi ve kalp yetersizliği gelişmesi riski nedeni ile hastanede tedavi edilir. Tekrarlayan kan örnekleri ve EKO ile kalp kası hasarı olup olmadığının takipleri yapılır. Öte yandan kalp işlevinde ilerleyici bozulma olan hastalarda ise kalp damar hastalıkları ile ilgili gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra gerekiyorsa koroner anjiyografi (KAG) yapılmalıdır. Kalp yetersizliği gelişen hastalarda, kalp yetersizliği ve destek tedavi başlanır. İyileştiği varsayılan çoğu hastada ise tekrarlama riski olduğundan, olguların 3 yıl veya daha fazla izlenmesi tavsiye edilmektedir.”