Esgazete, uzun zamandır tartışılan, kentsel dönüşüm, afet riskli alanların dönüştürülmesi, çevresel riskler, Eskişehir’de bu konuda belediyelerin ve müdürlüğün yaptığı, yapmadığı veya yarım kalan çalışmaları, konunun en yetkili isimlerinden biri ile Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik ile masaya yatırdık.

Çelik, Esgazete Yazı İşleri Müdürü Şenay Bilik Yıldırım'ın sorularını yanıtladı.


Eskişehir, kentsel dönüşüm, deprem dayanıklılığı ve çevresel riskler açısından kritik bir dönemeçte. Kentsel dönüşüm sürecinde yaşanan gecikmeler, deprem riski taşıyan yapılar, su kaynaklarının azalması ve çevresel denetimler gibi pek çok konu, şehirde yaşayanları yakından ilgilendiriyor. Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik, dönüşüm süreçlerinde karşılaşılan en büyük zorluklardan, belediyelerin bu alandaki sorumluluklarına ve belediyelerle işbirliğinin öneminden, vatandaşların en çok şikâyet ettiği konulara, birçok kritik başlığa açıklık getirdi. İşte Eskişehir’in geleceğini ilgilendiren konulara dair önemli açıklamalar…

Eskişehir’de yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarından ilk aklımıza gelenler; Odunpazarı bölgesindeki Karapınar ve Büyükşehir’in sürdürdüğü Gündoğdu projeleri, küçük sanayi sitesi… Buralarda yıllardır süren tartışmalara karşın, kayda değer bir mesafe kat edilemedi diye düşünüyorum, siz kentte yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarında neler yaşandı, özetler misiniz?

Eskişehir’de kentsel dönüşüm çalışmaları ilk olarak Odunpazarı Belediyesi’nce 2006 yılında Karapınar Mahallesi’nde ilan edilen Gecekondu Önleme Bölgesi kapsamında başladı ve buranın 1. etabı 2010 yılında tamamlandı. Devamında 2010 yılında Büyükşehir Belediyesi’nce yine Odunpazarı bölgesinde yer alan Gündoğdu Mahallesi sınırlarında 3 farklı alan ve Küçük Sanayi Sitesi diye bildiğimiz bölge Büyükşehir Meclisi’nce dönüşüm alanı ilan edildi. Bu alanlardan Gündoğdu 1, 2, 3 Büyükşehir, yetkisinde kalırken 2013 yılında Küçük Sanayi Sitesi’nin dönüşüm yetkisi Odunpazarı Belediyesi’ne devredildi. Odunpazarı Belediyesi 2016 yılında bu alanla ilgili hazırlamış olduğu 1/5000 ölçekli planı Büyükşehir Meclisi’ne sundu. Büyükşehir Meclisi, herhangi bir fonksiyon tanımı yapılmadan, gösterim tekniklerine uyulmadan hazırlandığını belirterek planı onaylamadı. Daha sonra Odunpazarı, bu alanın; 6306 sayılı kanun kapsamında riskli alan ilan edilmesini, Bakanlığımıza teklif etti. 2017 Mart ayında bu alan riskli alan ilan edildi. İlgili belediye, daha önce büyükşehir meclisince onaylanmayan 1/5000’lik planı bakanlığımıza sunarak Bakanlığımızın onamasını 1/1000’lik planları da belediyenin kendisinin yaparak onaylayacağını belirtti. Bakanlığımız da birçok teknik eksiklik, kurum görüşlerinin alınması, plan hazırlama ilkelerine uyulması gibi nedenlerle belediyesine dönüş yaptı. Bununla birlikte, 1/1000’likleri de aynı ilkelere uyarak hazırlamasını ve Bakanlığımıza onanması için sunmasını belirtti. Gelinen süreçte ilgili belediyece belirtilen çalışma yapılmadı ve Bakanlığımıza da onanmak üzere bir plan sunulmadı.

 

Gündoğdu’da neler oldu?

Gündoğdu 1, 2, 3 kentsel dönüşüm alanlarıyla ilgili de Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nce vergi dairesinin yanında 3 blok inşa edilebildi, 400 dönüme yakın bu alanda bugüne değin inşa anlamında başka da bir dönüşüm gerçekleşemedi. Yine Gündoğdu Mahallesi de 2013 yılında Odunpazarı Belediyesi’nin teklifi üzerine, riskli alan ilan edildi ancak 27 hektarlık alan için ise teklifi sunan belediye başkanlığınca dönüşüm gerçekleştirme için gerekli teknik ve idari bir çalışma başlatılmadı. Büyükşehir Belediye başkanlığının teklifi üzerine 2013 yılında 8 mahalleyi kapsayan 56 hektarlık alan riskli alan ilan edilmişti. 2014 yılında plan çalışmaları için Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Bakanlığımızca 2 milyon lira da hibe sağlanmıştı. Yapılan planlarda yüzde 33 lük yoğunluk artışı planın mevcut alanda yoğunluğu daha da arttıracağı, bu durumun hedeflenen dönüşüm ruhuna uygun olmayacağı ve uygulanmasının da hem altyapıyı hem üstyapıyı zorlayacağı belirtilerek planın revize edilmesi Bakanlığımızca istenildi. Eş zamanlı olarak alan içerisinde bir vatandaşımızın parseli ile ilgili açmış olduğu dava, planlamayı sekteye uğrattı ve gelinen süreçte bu alanla ilgili de maalesef dönüşüm anlamında bir ilerleme kat edilemedi.

Eskişehir’in deprem riski açısından hangi bölgeleri daha hassas durumda? Bu bölgelerde nasıl bir önlem alınması gerekiyor?

Eskişehir il merkezi; yaklaşık doğu-batı uzanımlı, genişliği yer yer 10 kilometreyi bulan, kuzeyi ve güneyi dağlarla sınırlanmış jeolojide “graben” adı verilen bir ovada yer alıyor. Ovada, Porsuk ve Sarısu nehirlerinin çökelleri yanında çevrede bulunan dağlardan ovaya doğru akan derelerin çökelleri de bulunuyor ve ovanın kuzeyini ve güneyini sınırlayan dağlar, farklı yaşlarda ve türde kayalardan oluşuyor. Eskişehir Ovası'nın çevredeki yüksekliklerle olan sınırları faylıdır. Ancak depremlere kaynaklık eden aktif faylar ovanın güney kenarında bulunuyor.

Eskişehir il merkezinin önemli bir kısmı alüvyon üzerinde yer alan bir bölgede yerleştiği için gelecekteki depremlerde zeminden kaynaklanan olumsuzluklar yaşaması bekleniyor. Alüvyon zeminler zayıf mühendislik özellikleri nedeniyle depremden kaynaklanan sarsıntıyı binalara iletirken olduğundan daha fazla büyütmekte, bu da deprem dalgalarını sönümlendiren zeminlere oranla hasarın çok daha fazla olmasına neden olmakta… Eskişehir merkez ilçeleri zayıf bir zemine sahip olmanın, bu nedenle de olası bir depremde şiddetle sarsılacak olmanın yanı sıra il merkezinden diri fay geçen illerimizden biri. Bu nedenle Eskişehir'in olası büyük bir depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması bekleniyor.Bu durumda en akıllıca yaklaşım yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesi. Ayrıca diri fayların yerinin net olarak belirlenmesinin ardından faysakınım bandı üzerindeki bina ve bina türü yapıların zaman içerisinde kaldırılarak bu alanlardaki nüfus yoğunluğunun azaltılması, yüzey faylanması tehlike kuşağı içerisindeki yerlerin farklı bicimde (park, günübirlik tesisler vb) kullanılması, henüz yerleşim olmayan bu tür alanlar varsa da bunların bina ve bina türü yapılar için kullanılmak üzere imara açılmaması gerekir.

ESKİŞEHİR DEPREM KONUSUNDA BU İKİ TEMEL ÇALIŞMADAN YOKSUN

Mikrobölgeleme çalışmaları ve Deprem Master Planı bir ilin deprem ile mücadelesinin temel adımları ve alınabilecek önlemlerin yol haritasıdır. Mikrobölgeleme çalışmaları sayesinde zemin yapısı detaylı bir biçimde öğrenilir, deprem üretme potansiyeli olan diri faylar belirlenir ve böylece Deprem Master Planı doğru bir temel üzerine oturtulur. Merkezde yoğun bir nüfusa sahip olan Eskişehir doğrudan fay hatları/zonları üzerine oturmasına rağmen bugüne değin bu iki temel çalışmadan da maalesef yoksundur, en son yapılan 1/5000 ölçekli revizyon imar planı dahil planlama çalışmaları bu veriden yoksun yapılmıştır. Yerel idarelerimizin bu konuya eğilmeleri elzemdir.

Özetle, şehir merkezindeki ana arterler başta olmak üzere, alüvyon üzerinde yer alan eski ve çok katlı yapıların yoğun olduğu bölgeler deprem riski açısından oldukça hassas durumdadır. Bu bölgelerde bulunan yapı denetim hizmeti almamış, hazır beton ve nervürlü demir kullanılmadan, özellikle 1999 yılı öncesinde inşa edilmiş olan yapıların teknik açıdan incelenmesi önem arz etmektedir.

Mevcut binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi için güçlendirme çalışmaları yapılıyor mu? Bireysel başvurular için bir destek mekanizması var mı?

6306 sayılı Kanun kapsamında riskli olarak tespit edilen yapıların yıkılması veya güçlendirilmesi zorunludur. Güçlendirme kararının alınması, Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre kat maliklerinin 4/5 çoğunluğunun onayına bağlıdır. Riskli olduğu belirlenen binalarda, yıkılıp yeniden yapılma yerine güçlendirme yapılmasına karar verilmesi durumunda ise vatandaşlara güçlendirme çalışmaları için kredi faiz desteği sağlanıyor.

Eskişehir’de depreme dayanıklı yapı stoku oluşturmak için yapılan çalışmalar yeterli mi? Eksik görülen noktalar neler?

Şehrimiz 70’li yıllardan sonra çok katlı yapılaşmanın olduğu bir büyüme modeli içine girmiş, apartmanlaşma diyebileceğimiz bu süreçte, az katlı olan yapılar, parsellerinde ve yollarda bir değişiklik olmaksızın yükselmişlerdir. Bunun yanında şehir sanayileşme sürecinden de nasibini almış ve gittikçe daha çok gelişen organize sanayisiyle ülke ekonomisine ciddi bir katkı yapan güce ulaşmıştır. Bugün şehrimiz madenciliği, sanayisi turizmi, üniversiteleri, insanı, kilit noktadaki konumu ile yüksek potansiyeli olan bir şehirdir. Ancak ne yazık ki konut dokusu bugünkü bilimsel bilgi ve anlayış ile bakıldığında Porsuk Nehri’nin yüzyıllarca taşıdığı alüvyon zemin üzerinde sıvılaşma riski yüksek bir bölgede lineer bir gelişme göstermiştir.

KONUTLARIN YÜZDE 15’İNİN YAPIM YILI BİLİNMİYOR

Kayıtlarda 326 bin konut olan şehrimizde bu konutların yüzde 15’ inin yapım yılı bilinmemekte. Kentin eski oluşmuş merkezdeki ana caddelerinde bitişik nizam yüksek katlı, eski, yıpranmış yapıların oluşturduğu görüntü bile gözlemsel bir analiz ortaya koymaktadır.

Eskişehir kent merkezi, Porsuk Nehri ve çevresindeki alüvyon zemin üzerinde, sıvılaşma riski taşıyan alanlarda 1970’li yıllardan bu yana sağlıklı bir gelişme göstermemiştir.1970’lerde bitişik nizam mevcut parsel durumunun az katlıdan çok katlıya geçişi, apartmanlaşması ile devam eden süreç kent merkezinde sıkışık, yoğun bir konut dokusu oluşturmuştur. Bu yoğun konut dokusu ekonomik yetersizlik, uygun olmayan malzeme kullanımı, mimarlık ve mühendislik hizmeti alınmaması gibi nedenlerle niteliksiz, estetikten yoksun ve afet riski altındadır. Mevcut yapı stoku aynı zamanda yeşil alan ve sosyal donatı alanlarının yetersizliğine yol açmaktadır. Kentin tek merkezli olması ve eklemlenerek aşırı büyümesi ulaşım problemlerini her geçen gün biraz daha arttırmaktadır. 1956 yılında 6.4 büyüklüğünde oluşan depremden sonra Eskişehir merkezli bu büyüklüğe yakın bir depremle karşılaşılmamıştır. Bu yıllarda konut dokusu 3 katlıdan fazla değildir. Dolayısıyla 70’li yıllardan sonra oluşan yapı stokunun performansı hakkında yorumda bulunmak çok güçtür. Bu durum olası bir depremde ilimiz için çok ciddi kayıplar oluşturacak bir felaket anlamına gelebilir. Kent merkezinde alüvyon zeminde ve sıvılaşma potansiyeli olan alanlarda yüksek katlı, eski yapılar caddelerimiz boyunca sıralanmaktadır. Bu yapılar, zeminden bağımsız bir şekilde de depreme karşı dayanıksız olma riski taşımaktadır.

TOKİ ESKİŞEHİR’DE DEPREME DAYANIKLI 20 BİN KONUT YAPTI

Bu çerçevede ilimizde yerel idareler tarafından yürütülmesi gereken çalışmalar, şehir merkezindeki deprem riski yüksek alanlardan uzaklaşarak, Bakanlığımızın (TOKİ) uygulamalarında olduğu gibi zemini sağlam bölgelerde yeni yerleşim alanlarının planlanması şeklinde olmalıdır. Böylece kentimizin yoğun konut içeren ve riskli olan alanlardan kurtarılması sağlanacaktır. Son 20 yıllık süreçte, son yaşanan depremde de yer seçimi ve mühendislik hizmetleri konusunda güvenilirliği bir kez daha kanıtlanmış olan TOKİ marifetiyle 20 bine yakın depreme dayanıklı konut ilimize kazandırılmıştır.

RİSKLİ BİNALARDA NASIL BİR YOL İZLENMELİ

 

Riskli yapıların tespit edilmesi için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Vatandaşlar kendi binalarının risk durumunu öğrenmek için nasıl bir yol izlemeli?

Riskli yapıların tespiti için öncelikle kat maliklerinden herhangi birinin, Bakanlığımızca lisanslandırılmış firmalara riskli yapı tespiti için başvuruda bulunması gerekmekte. Başvuruda bulunan binalara ilişkin riskli yapı tespit çalışmaları, lisanslı firmalar tarafından ilgili mevzuatta belirtilen esaslar çerçevesinde yürütülmekte. Bu çalışmalar, Müdürlüğümüz teknik personelleri tarafından hem yerinde inceleme hem de dosya üzerinden değerlendirilerek karara bağlanmaktadır.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7. Maddesinde Büyükşehir Belediyesi’nin görevleri içinde “u) İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle ilgili plânlamaları ve diğer hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak, z) Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkım konusunda ilçe belediyelerinin talepleri hâlinde her türlü desteği sağlamak.” sıralanmış, bunun yanında ilçe belediyelerinin görev ve yetkileri arasında da “f) Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etmek ve yıkmak.” belirtilmiştir. İmar Kanunu’nun 39. maddesinde de bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapılarla ilgili yapılacak işlemlere değinilmiş, tehlike durumunun ortadan kaldırılması öncelikle yapı sahiplerinin sorumluluğunda olduğu, yapılmaması halinde ise ilgili idarece gerçekleştirileceği belirtilmiştir. Bu anlamda risk arz eden yapılarla ilgili belediyelerin de asli görevleri bulunmakta.

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile hangi alanlarda iş birliği yapıyor?

Cumhurbaşkanlığı 1 nolu KHK kapsamında Bakanlık olarak yasal düzenlemeleri yapan, denetleyen, koordine eden bir kurum misyonu taşıyor olmamız nedeniyle, belediyelerin yapmakta olduğu birçok asli görevi ile ilgili Müdürlük olarak denetleyici ve koordine eden bir çalışma alanımız bulunmakta. Ayrıca belediyelerin asli olarak yürüttüğü işlerle ilgili Milli Emlak Genel Müdürlüğümüz aracılığı ile taşınmaz tahsisi işlemleri yürütülmekte.

Ayrıca belediyelerin gerçekleştirdiği /gerçekleştireceği projeler için gerekli alanların (altyapı, üstyapı, atıksu, park, içme suyu isale hatları, kamu hizmeti için ayrılan alanlar, mezbahane, 6 hayvan barınağı, doğal yaşam alanları vb.) tahsisi veya devri Milli Emlak Genel Müdürlüğümüzce 5018 sayılı Kanun kapsamında yapılmakta.

 

Bakanlığın ve belediyelerin kentsel dönüşüm sürecinde yetki ve sorumlulukları nasıl paylaşılmış durumda? Bu konuda zaman zaman farklı açıklamalar yapılıyor ve yetki konusunda kafamız karışabiliyor, peki kanunlar ne diyor?

Kamuoyunda yaşanan tartışmalar bağlamında öncelikle Kentsel Dönüşümün Belediyelerin asli görevlerinden olduğunu belirtmek gerekmektedir. Birçok kanunun atıf yaptığı, yerleşmelerin düzenlemesinde amir hükümler içeren 3194 sayılı İmar Kanu’nun amacı (madde 1), yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktır. Yine aynı kanunda ilgili idare; belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediye, dışında valilik olarak tanımlanmış. Bu bağlamda belediye ve mücavir alan içindeki eski, yeni tüm yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülü görevi, sorumluluğu, yetkisi belediyelerdedir. Belediyeler bu asli sorumluluklarını yerine getirirken başka kurumlardan destek alabilirler, eskimiş kent dokusunu, afet riskli bölgelerin rehabilite edilmesinde plan onayı, parasal yardım vb. hizmetlerin oluşması için Bakanlıklara başvurabilirler, ancak son tahlilde, kentin geleceğine yön veren, halkın iradesiyle kentin yönetimine geçmiş belediyeler kentten, kente olanlardan, olacaklardan sorumludur ki bu sorumluluğun kapsamına mevcut kent dokusu ve dönüşümü de dahildir.

YENİDEN İNŞA VE RESTORASYONDA YETKİ BÜYÜKŞEHİRİN

Bu sorumluluğun yerine getirilmesi ile ilgili ilk mevzuat hükümleri 5393 sayılı Belediye Kanunun 79. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7. maddesinde bu yetkinin Büyükşehir Belediyesi’nce kullanılacağı, sorumluluğun Büyükşehir Belediyesi’nde olduğu ifade edilmiştir. Bu konudaki bir başka mevzuat 775 sayılı Gecekondu Kanunu’dur. Bu kanunun 19. ve 22. maddesinde yer alan hükümlere göre ıslaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek sahaların seçimi, haritalarının hazırlanması, imar ve ıslah planlarının düzenlenmesi, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın denetimi altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.

AFET RİSKLİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ…

Diğer mevzuatların genelliğinin aksine sadece afet riskli alanlara odaklanan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun yine belediyelerin tüm yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülü görevini yerine getirebilmesi için başvuracağı bir başka mevzuattır. Bu kanunun 7. maddesine göre Kanun kapsamında uygulamada bulunacak olan belediyeler, yatırıma ilişkin yıllık bütçelerinin yüzde beşi ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 80’inci maddesi uyarınca tahsil edilen harç gelirlerinin yüzde ellisini, bu kanunda öngörülen uygulamalara ayırmak zorundadır. Bilindiği gibi Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe sınırlarında bulunan Mustafa Kemal Paşa, İhsaniye, Hacıalibey, Yeni, Işıklar, Mamure, Deliklitaş ve Kurtuluş mahallelerinin bir bölümünün yer aldığı toplam 56,4 hektarlık alan, Büyükşehir Belediyesi’nin teklifiyle 17 Mayıs 2013 tarih ve 28650 sayılı resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile “Riskli Alan” olarak ilan edilmiş ve hemen peşinden Büyükşehir Belediyesi’nin talebine istinaden belediyesine yetki verilmişti. Ayrıca yine bu kanun kapsamında net olan bir başka görev de Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesinin hazırlanmasıdır. Bu belgenin büyükşehir belediyeleri tarafından; idari sınırının tamamını içerecek şekilde, il ve ilçe belediyeleri tarafından ise; belediye ve mücavir alan sınırı bütününde hazırlanması gerekmektedir. Riskli alan sürecinde, 6306 sayılı kanun kapsamında gerekli çalışmaları yaparak Bakanlığımıza teklif eden belediyenin, ilandan sonra da tüm çalışmaları dönüşüm modeliyle beraber yapıp bakanlığımıza sunması gerekmektedir. Bakanlığımızın görevi, ilgili belediyesince hazırlanmış planı, vatandaşlarımızın mağduriyet yaşamaması için teknik olarak inceleyerek uygun bulması sonrası onamaktır. Bakanlığımız plan onaması sonrasında ise, vatandaşlarımıza kira yardımı, kredi desteği vermekte ve kanunda belirtilen birçok vergi ve harç muafiyeti sağlamaktadır.

Kentsel dönüşümde finansman konusu nasıl çözülüyor? Bakanlık ve belediyeler arasında mali destek mekanizmaları mevcut mu?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı tarafından kentsel dönüşüm sürecinde ihtiyaç duyulan finansman, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı özel hesabından karşılanmakta, malik ve kiracılara kira yardımı desteği veya kredi faiz desteği verilmektedir. Ayrıca yeni bina yapım sürecinde tapu, belediyeler ve noter tarafından alınan çeşitli harç ve vergilerden muafiyet sağlanmaktadır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 7. maddesine göre kanun kapsamında uygulamada bulunacak olan belediyeler, yatırıma ilişkin yıllık bütçelerinin yüzde beşi ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 80 inci maddesi uyarınca tahsil edilen harç gelirlerinin yüzde ellisini, bu Kanunda öngörülen uygulamalara ayırmak zorundadır. Bu finansman kaynağının yanında gerek riskli alanda gerekse riskli binalarda kira yardımı, faiz desteği finansman anlamında Bakanlığımızca sunulmaktadır. Ayrıca talep edilmesi halinde Belediyelere plan aşamasında hibe desteği 6306 sayılı Kanun kapsamında sağlanmaktadır.

RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİKTEN SONRA BELEDİYELER GEREKEN ADIMLARI ATMIYOR, YETKİ BAKANLIKTA DENEREK HALK YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR

 

Eskişehir’de kentsel dönüşüm süreçlerinde karşılaşılan en büyük zorluklar nelerdir? Vatandaşların en çok şikâyet ettiği konular hangileri?

Riskli alanın ilan edilmesini isteyen belediyeler, riskli alan ilan edildikten sonra dönüşüm için yapması gereken teknik ve idari adımları atmamaktadır; bundan sonra tüm yetki Bakanlıkta denip vatandaşlarımız yanlış yönlendirilmektedir. Oysa ki riskli alan ilan edilmesini teklif eden ilgili belediyesi aynı şekilde sahadaki tüm çalışmaları da yapmalıdır. Yapmadığı çalışmalar nedeniyle gerçekleşmeyen dönüşüm de vatandaşlarımızın şikayetine neden olmaktadır. Bununla birlikte gerek riskli alan ilan edilen alanlarda gerekse riskli yapı sürecinde bazı vatandaşlarımızca konunun yargıya taşınması sürecin uzamasına, dönüşümün gecikmesine sebep olmaktadır. Riskli yapı sürecinde arsa sahiplerinin mali beklentileri ile müteahhitlerin değerlendirmesinin farklı olması, miras ve mülkiyet hakkı ile ilgili yaşanan anlaşmazlıklar ve hukuki süreçler işleyişin gecikmesine neden olabilmektedir. Finansmanla ilgili hususlarda Bakanlığımız tarafından düşük faizli kredi desteği, harç muafiyeti ve kira yardımı gibi destekler sağlanarak burada oluşabilecek sorunlara çözüm getirilmiştir.

 

KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNDE UZLAŞMA SÜRECİ NASIL OLUYOR

Kentsel dönüşüm projelerinde mülk sahipleriyle uzlaşma süreci nasıl ilerliyor? Karşılıklı anlaşmazlıklar nasıl çözülüyor?

Riskli yapıların yıkımından sonra gerçekleştirilecek işlemler konusunda, maliklerin sahip oldukları hisseler oranında salt çoğunluk ile karar almaları gerekmekte. Kanunda belirtilen salt çoğunluk ifadesi, maliklerin sahip oldukları arsa paylarının çoğunluğunu ifade etmekte. Hisseleri oranında paydaşların salt çoğunluğu ile alınan karara katılmayan maliklerin arsa payları, öncelikle arsa payı değeri üzerinden anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma yöntemiyle satışa sunulur. Açık artırma sonucunda alıcı çıkmaması durumunda ise söz konusu hisseler, üçüncü şahıslara salt çoğunluğun aldığı karara uygun hareket etme şartıyla satılır.

Kemal Azak’tan Ramazan Bayramı mesajı Kemal Azak’tan Ramazan Bayramı mesajı

Vatandaşların binalarını yenilemesi veya güçlendirmesi için devletin sunduğu teşvikler ve destekler nelerdir?

Malik ve kiracılara kira yardımı veya kredi faiz desteği sağlanmakta. Ayrıca yeni bina yapımı sırasında, tapu, noter ve belediyeler tarafından alınan çeşitli harçlardan muafiyet uygulanmakta olup, yeni binaların satış sürecinde ise KDV indirimi avantajı sunulmaktadır.

 

Eskişehir’de kentsel dönüşüm ve deprem riskini azaltmaya yönelik orta ve uzun vadede hangi projeler planlanıyor?

Şehrimizde yapım yılı dahi belli olmayan mühendislik hizmeti almamış, olası depremlerde can ve mal kaybına sebep olacak mevcut yapı stokunun gerek riskli alan, gerek kentsel dönüşüm alanları ve gerekse münferit riskli yapıların dönüşümünün ilgili belediyelerimizce en önemli konu olarak ele alınması, tüm planlamaları da buna göre gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ayrıca yoğun ve sıkışık şehir merkezimizin orta ve uzun vadede yapılaşmanın sağlam zeminlere kaydırılması konusunda Bakanlığımızın Kocakır mevkiinde yaptığı gibi yerel yönetimlerin de yeni yerleşim yerlerinde sağlam zeminlerde gerekli planlama çalışmalarını gerçekleştirmeleri önem arz etmektedir.

DEPREM SONRASI TOPLANMA ALANLARI YETERSİZ…

 

Eskişehir’de toplanma alanları yeterli mi? Deprem sonrası lojistik ve barınma planlaması konusunda yerel yönetimlerin ve bakanlığın yaptığı çalışmalar nelerdir?

Bu konu, doğrudan Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında AFAD Başkanlığı’nca destek ve çözüm ortakları ile yürütülmektedir. Bakanlığımızın bu konuda doğrudan bir görevi bulunmamakla birlikte ilimiz merkezinde acil bir durumda toplanma için kullanılabilecek boşluk alanlar maalesef yeterli değildir. Yakın zamanda, Büyükşehir Belediyesi’nce yapılmış olan 1/5000 ölçekli revizyon imar planında şehir merkezinde birçok yeşil alan plan tadilatı ile konut ve ticarete çevrilmiş bu da bu bağlamda hem yeşil alanın merkezde azalmasına hem de bu tür durumlardaki toplanma fırsatını ortadan kaldırmıştır. Bakanlığımızca şehre kazandırılan Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi kent merkezindeki en büyük açık alandır. Bu tür yerlerin yerel idarelerce de kazandırılması önem arz etmektedir.

33 BİN 900 VATANDAŞIMIZ AFET RİSKİNE KARŞI KORUNDU

Şu anda rezerv alan ilan edilen bölgeler var mı? Varsa bu alanların belirlenme kriterleri nelerdir?

Müdürlüğümüz tarafından zemin durumu, afet duyarlılığı, çoğunlukla hazine arazisine ait olması, merkeze yakınlık gibi faktörler dikkate alınarak belirlenen ve Bakanlığımıza sunulan ilimiz güneyindeki Kocakır Mevkiinde bulunan 838 hektar (8380 dönüm) büyüklüğünde alan Bakanlığımızca rezerv alan olarak ilan edilmiştir. Söz konusu alan yoğun yapılaşmanın olduğu ilimizde riskli alanların yerinde dönüşümü karşılayamayacağı durumda zemin açısından sağlam yeni yerleşim alanı oluşturmak amacıyla belirlenmiş ama belediyeler bu konuda gerekli çalışmaları yapmadığından dar gelirli vatandaşlarımızın sosyal konut ihtiyacını gidermek için 2022 yılında Bakanlığımızca 415,45 hektar büyüklüğündeki alanda, rezerv alanın amacına uygun olarak, TOKİ Başkanlığı’nca 16.583 nüfus için konut planlaması yapılmıştır. Söz konusu konutların yapılması, zemin açısından riskli alanlardaki gelişme baskısını azaltacak, sağlam zeminler üzerinde kentleşmenin sağlanabilmesine yön verecek.

Bunlar dışında müdürlüğün hangi çalışmaları var?

Bunun yanında 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan dışında Müdürlüğümüzce riskli yapıların dönüşümüne, kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlanıldı. 6306 sayılı kanunun yayımlandığı 2012 yılından bugüne kadar ilimizde maliklerin başvuruları doğrultusunda 5 bin 512 adet riskli yapı tespit edilerek onaylandı. Riskli olduğu tespit edilenlerden 5 bin 442 adet binanın yıkımı için ilgili belediyelere gerekli bildirimler yapıldı ve yıkımları tamamlandı. 70 adet binanın ise yıkım ve tebligat süreçleri devam ediyor. Bu yapılarda bulunan bağımsız bölümlerin 10 bin 699 adedi konut, 1.218 adedi ise iş yeri. Bu tespitler sonucu yaklaşık 33 bin 900 vatandaşımız Afet riskine karşı korundu. Bugüne kadar toplam 8 bin 325 hak sahibine 96 milyon 776 bin 357 TL tutarında kira yardımı desteği Bakanlığımızca sağlandı.