10 Ocak 1846’dan bugüne, tam 174 senedir, ülkemizde Tarımsal öğretimin başlaması, çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. İstanbul Ayamama Çiftliği’nde, “Ziraat Mektebi Aliyesi” adıyla başlayan tarımsal öğretim, Türkiye’de 40, KKTC ‘de 2, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nde olmak üzere, toplam 43 Ziraat Fakültemiz ile devam etmektedir. Tarım haftası etkinlikleri; her yıl olduğu gibi bu yıl da, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir şubesi ile ESOGÜ Ziraat Fakültesi birlikteliğinde gerçekleştirildi. Sabahın erken saatlerinde Valilik meydanında, sonrasında şubemizde, öğle saatlerinde ise; Ziraat Fakültemizde yapılan konuşmalarda, ülke ekonomisinde tarımın önemi vurgulandı. Şube Başkanımız Muazzez Günay; “Tarım stratejik bir sektördür. İnsanların doyması ve iyi beslenmesi için, bu konudaki sorunlara bizlerce çözüm üretilmesi önemlidir. Dünyamızda ve ülkemizde; hızla tükenen doğal kaynaklar sebebiyle, tarımın sürdürülebilirliği tehlike altındadır. Çiftçiyi bilgi ile buluşturan, köprü görevindeki Ziraat Mühendislerinin önemi gün geçtikçe artmaktadır” dedi. Ziraat Fakültesi’nde yapılan programda konuşan, ZMO Genç grubu temsilcisi Doğukan Gezer; Ziraat Mühendisi adayları olarak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Milli ekonominin temeli ziraattır” cümlesini ilke edinerek, Türk tarımının ilerlemesi ve gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkartılması için çalışacaklarını ifade etti. Yakın zamanda, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden, şehrimize fakültemizin dekanı olarak atanan, Prof. Dr. Yusuf Ersoy Yıldırım, yaptığı konuşmada, ESTAP(Eskişehir Tarım Platformu) hazırlıklarını tamamladıklarını belirtti. Eskişehir genelindeki birçok sosyal projede, üreticiler, meslek odaları, borsa ve ilgili tüm paydaşlar ile el ele, Eskişehir ekolojisinin avantajlarını topluma sunmak, üreticiye katma değerli üretim yaptırma amaçlarını da dile getirdi. Ardından, ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak; ülkemizin kalkınmasında önemli bir misyona sahip tarım sektöründe, nitelikli bilgi ve becerilerle donanmış, genç Ziraat Mühendislerinin mezun olmasını diledi.
Ziraat Fakültesi’nde okurken, hocalarımızın ilk verdikleri bilgilerden biri, dünyada tarımsal üretim bakımından kendine yeten, birinci olmasa da, ilk beşe giren bir ülke olduğumuz idi. Ancak; son yıllarda sıralamalarda yer değişiklikleri oldu. Türkiye’de, tarımsal üretimde yaşanılan sorunlar ve bu sorunların bir yansıması olarak ithalatın artması karşısında, tarımsal üretimin günümüz koşullarına göre planlanması ve tarım politikalarının gözden geçirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci ve ikinci sınıf (verimli) tarım arazisi niteliğindeki toprakların sanayi, kentsel yerleşim alanları ve turizmdeki yapılaşmaya kurban gitmesi, bir santimetrekare toprağın, bin yıla yakın zamanda oluştuğu düşünüldüğünde, kaybımızın büyüklüğünü görmemek imkânsız… Sanayileşme; kalkınma için kaçınılmaz bir olgudur. Kimsenin tavır alması ya da karşı çıkması da düşünülemez. Ancak; belirli bir plana dayandırılarak gerçekleştirildiğinde… Ziraat Fakültesi açalım, kontenjanları arttıralım, bilgili insanlar yetiştirelim. Gelgelelim, toprak, toprağı işleyecek çiftçi olmadıktan sonra, Mühendis neylesin! Kapalı alanlarda(okul, fabrika, market vb.) çalışsın, bilgisini pratiğe döksün, eyvallah. Lakin tarım toprak ile mümkündür. Türkiye; biyoçeşitlilik açısından, Avrupa ve Orta Doğu’nun en zengin ülkelerinden biri konumundadır. Bu nedenledir ki; doğal bir gen bankası özelliği taşıyor desek, yanlış olmaz. Taşı toprağı tarih olan ülkemizin, pek çok medeniyetin beşiği olması da tesadüf değildir. Sebebi; topraklarımız, suyumuz, havamızdır. Bunların, kayıplarının telafisi yoktur. Hayatın silgisi olmadığı gibi…