Sağlıkçılarımıza saldırılarla ilgi yazımızdan sonra bir haftalık süre geçti.
Maalesef sağlıkçılarımıza saldırılar katlanarak devam etti.
Vandal sürüleri saldırmaya devam ettiler ve hep klasik son tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.
Birşey diyemiyorum, söylüyemiyorum, düşündüklerimi yazamıyorum.
Bakan var, gören var, duyan var ama icraat yapan yok.
Sağlıkçılarımızla ilgili yazdığımız yazıdan sonra değişik kanallardan pek çok dönüş aldım, fazlasını yazdın diyen hiç yok, aksine eksik yazılmış pek çok konu olduğu yönünde görüşler aldım.
Bunların içinde düşüncemde olan hatırlatma kabul ettiğim iletiler de vardı.
Aynı mağduriyetler ve sıkıntılar insanlarımızla birebir ilintili meslek grubu olan eğitimcilerimizden, öğretmenlerimizden geldi.
Milli eğitim sistemini yakınen takip eden, Milli Eğitim camiasında yaşanan olayları, problemleri ve sıkıntıları çok iyi bilen bir hak arayıcısıydım.
Mevcut hafıza ve yakın günceli bir araya getirdiğimizde eğitimcilere yönelik vatandaş ve veli odaklı taarruz ve saldırganlıklarında sağlıkçılardan geri kalmadığını görebiliriz.
Çoğunluğu okul idarelerince izole edilen, ara bulunan ya da hocam kabulleniver yada büyütmeyelim okulun adı çıkmasın türünden ya da önceki dönemde şehrimizin her olaya uzman şahsiyetlerinin ara bulmalarına benzer yöntemler sağlıkçılara nazaran eğitimcileri bir alt kategoride bırakmakta, gündemden uzak tutmaktadır.
Tabi bunu yazarken geçtiğimiz günlerde iki ilimizde yaşanan öğretmenin öğrenciye şiddetini ayırıyorum ve o ruhta olanların milyonluk öğretmen camiası içinde yeri olmadığını üstüne basarak tekrarlıyorum.
Benim üzerinde durduğum nokta eğitim sistemimizin geldiği noktadır.
Bu noktanın tetiklemesiyle camianın tüm bileşenleriyle yaşadığı olumsuzluklar esas konumuzdur.
Öğretmenlerimiz, okula gel derse gir anlat ve çık git, koridorda ya da bahçede nöbetini tut aman öğrenciye müdahale etme, dokunma, sert söz söyleme ve bir de kimin arkasından kim çıkacağı belli olmaz psikolojisine sokulmuş vaziyetteler.
Eskinin idealist, okuluna koşarak giden öğretmenleri, iyi niyet ve sorumluluklarının farkında olup fedakarlıkları üstlenen öğretmenleri maalesef geldiğimiz günde yorgun, sistem baskısıyla ezilmiş, bezmiş ve bıkkınlık yaşama durumundalar.
Bunlar benim çok net gözlemim.
Yani öğretmenlerin penceresinden problem, sıkıntı yada olumsuzluk bir tane değil, çok ama çok tane.
Birde konunun veli ayağı var.
Çoğunluğumuz öğrenci velisiyiz.
Hepimiz bir şekilde veli toplantılarına katıldık ve değişik değişik profillerle karşılaştık bu noktada benim yine gözlemim her türlü ruh halindeki veli profilinin karşısında yine hesap verme ya da izahta bulma zorunluluğu olan öğretmenlerimiz değil mi ?
Şimdi düşünün hangi yürek bu durumu nereye kadar ne ölçüde taşıyabilir.
Tabi en ufak olumsuzlukta okulu basan, öğretmene saldıran, tehdit eden, kıran döken profilleri saymak bile istemiyorum.
Düşüncelerimi abartısız yaşananların ve gözlemlerin sonucunda yazdım.
Tabi bunlar bütünün parçası ve konu tamamen sistemle ve milli eğitimin geldiği durumla alakalı diye söyledim.
Ekonomik şartların yıprattığı insanlar evlatlarına iyi bir eğitim aldırmanın ve benim çocuğum eksik kalmasının derdindeyken konunun asli unsuru öğretmenler görevlerini yapmanın ve en azından vatanın geleceğine katkı verebilmenin büyük mücadelesindeler.
Yalnızca okul açılış ve kapanış dönemlerinde hatırladığımız 24 Kasım’da çiçeklerle ya da sosyal medya mesajlarıyla gönüllediğimiz öğretmenlerimiz gerçekten çok olumsuz bir döngü içindeler.
Biliyorum ki hem salgın, hem sistemsizlik, hem olumsuzluklar zinciri içinde bunalmışlıklarını yaşıyorlar.
Ben öğretmenlerimize şu duyguyla seslenmek istiyorum.
Mavi gözlü dev adam Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mualimleri ve onun yolundan gidecek nesillerin mimarları öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vatan ve millet size her daim minnettardır.
Bazen zorlanıyorsunuz bazen daralıyorsunuz ama sayın hocalarım yılgınlığa yer yok onun için sizlerin varlığı ve sizlerin duruşu bizler için hala örnek ve bizim için sizler rol modelsiniz sebeple saygıdeğer hocalarım dik durun ve sabredin ve parlayın güneş gibi.
Bizim size her daim ihtiyacımız var. Çocuklarımız size emanet, siz zor dönemlerin ayakta kalanları olacaksınız ve bu millet kazanacak, ferahlayacak.
Sayın veliler kıymetli öğrenciler okulların lütfen değerini bilin, öğretmenlerimizin lütfen değerini bilin dünü düşünün bugünü sorgulayın ve yarına muhakeme yapın olumsuzlukların sorumlusu öğretmenlerimiz asla ve asla değil.
Bu noktada yüreğimde yara olan bir sistem uygulamasına değinmeden geçemeyeceğim.
2014 yılında yapılan ve bir gecede ülke genelinde yedi bin okul müdürünün görevden alınıp yerlerine başka yandaş isimlerin atanması konusu.
Müsebbipleri tarihteki ve vicdanlardaki yerlerini mutlaka aldılar ve bir gün o mahcubiyet duygusuyla mutlaka yüzleşeceklerdir.
Milli eğitimdeki bozulmuşluk incelendiğinde liyakatsızlık ve yandaşlığı uygulamanın bu güzide kurumu ne duruma getirdiğinde bu konunun payı mutlaka ortaya çıkacaktır.
Milli eğitimimiz bizimdir, çocuklarımız bizimdir, insanımız bizimdir.
Sahip çıkalım ve değerini bilelim.
Eskişehirli olun ve öyle de kalın.
Eskişehir farklıdır.