Emirdağ denilince aklıma usta yorumcu Musa Eroğlu’nun “Emirdağı birbirine ulanır.Altın yüzük parmağında dolanır...” sözleriyle başlayan türküsü gelir.Güzel bir türküdür.Birçoğunuz belki de ezbere bilir.
Bunun gibi birçok türküye konu olan Afyon’un şirin ilçesi “Emidağ”daydık hafta sonu.
Eskişehirden aile dostumuz Behçet Uyanık Beyin davetlisi olarak gittiğimiz bu güzel ilçeyi yakından görme ve tanıma imkanı bulduk.
Eskişehir-Çifteler istikametinden sonra yaklaşık bir saat süren yolculuğumuzla ulaştık bu güzel ilçeye.
“Harmana sererler de sarı samanı.Hiç gitmiyor Emirdağ’ın dumanı” türküsünde söylendiğinin aksine hava açık ve güneşli. Eylül ayı Ağustosa adeta nazire yapıyor.
Adını aldığı sıralı dağların eteklerinde kurulan şirin ilçe, girişten itibaren son derece kaliteli ve özgün mimariyle yapılan bahçeli evleriyle,villalarıyla karşıladı bizleri.
Yol boyunca ilerlerken ara sıra çok katlı apartman dairelerinin bahçeli evler arasına gizlendiğini farkettik.
Aracımız ilçenin merkezine doğru ilerlerken Musa Eroğlunun yorumları eşliğinde ilçe hakkında ayrıntılı bilgileri Behçet Beyin eşi Emine hanımdan aldık.
Kaliteli evlerin önlerinden geçerken hemşerilerinin büyük kısmının avrupada yaşadığını söyledi.
Hatta üç erkek kardeşinin de Belçika’da yaşadığından bahsetti Emine abla.
Abisinin Belçika’dan gelip Emirdağ’da merhum babasının adını taşıyan “Hacı Nuri Sarı Parkı” adında çok güzel bir park yaptırdığını anlattı.
Emirdağ Belediyesi ile ortaklaşa yapılan bu park, ilçeye ayrı bir güzellik katmış.
Bu anlatılanlardan sonra anlıyoruz ki Emirdağ her yönüyle Anadolu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olmuş.
Eskişehir’de de hatrı sayılır Emirdağlılar yaşıyor.Yüzbinlerle ifade ediliyor. İçlerinde birçok dostumuz ve arkadaşımız da var.
Aracımızı uygun bir yere park edip caddede yürümeye başlayınca yolların çok sakin olduğunu gördük.
Elbette bunun sebebi çok göç veren ilçe olması.
Yazın memleketi Emirdağ’a gelen gurbetçilerin Eylül ayında geri dönmesinden dolayı nüfus azalmış belliki.
Caddede ilerlerken Behçet Beyin ilçede iyi tanındığına şahit olduk. Bunda uzun süre ilçede öğretmenlik ve idarecilik yapmasının etkisi olsa gerek.
Yanımıza gelen,yoldan geçen bir çok hemşehrisi “hoş geldiniz” diyerek gönül hanelerine buyur edip çay ikramında bulunmaları anadolu insanının hala misafirperver olduğunu gösterdi bize.
Yöresel lezzetlerden öne çıkan “güveç ve pide” meşhur Emirdağda.. Yolunuz düşerse yemeden sakın ayrılmayın Emirdağından.
Emirdağı’nı gezerken karşımıza, Milli Mücadelenin sembol isimlerinden “Deli Battal” anıtı çıktı.Caddenin tam orta yerinde. Behçet abi anıtın hikayesini anlatınca göz pınarlarım yeşerdi.
İçimden “Delimiz bile vatansever olduktan sonra bu milletin sırtını kimse yere getiremez.” dedim.
Bu anlamlı hikayeyi siz kıymetli okuyucuların dikkatine sunuyorum.
Memleketin her köşesinin işgal edildiği, bütün tersanelere girildiği, gaflet ve delalet içinde düşmanla işbirliği içinde bulunanların kardeşi kardeşe vurdurduğu karanlık günlerde, ülke uçurumdan uçuruma yuvarlanmaktadır.Atatürk ve dava arkadaşları Samsun’dan Ulusal Yürüyüşü başlattılar.
Ulusu örgütlediler.Yeni bir ordu kurdular. Ancak, ordunun silahı ve elbisesi, iaşesi yoktu.Atatürk Kaymakamlara emir gönderdi, ordunun iaşesine ve giyimine yarayacak her şeye el koyun. Bu emri alan Emirdağ Kaymakamı, halkın nasıl davranacağını bilemiyor ve yalpalıyordu. Odasında tereddüt içinde iken kapısı vuruldu.
Kapıda Emirdağ’ın delisi belirdi. Ona “Deli Battal” derlerdi. Kaymakam öfkelendi: “Baksana çalışıyoruz çık dışarı.” Deli Battal, “Kızma beyim, onun için geldim.Duydum ki Kemal’in Askerleri çıplakmış.Allah şahidimdir üzerimdekinden başka çamaşırım yok. Çoraplarımı getirdim. Şimdi yıkadım, temizdir.”
Deli Battal, çoraplarını ve çarıklarını çıkarıp Kaymakam’ın önüne koydu. Çıplak ayaklarıyla huzur içinde çıktı gitti. Kaymakam, halktan kuşkulandığı için pişmanlık duydu. Sakarya savaşından sonra Türk Ordusu Emirdağ’ a girdiğinde Yunan Ordusu’nun cephanesinin yerini gösteren Deli Battal’dır.
Deli Battal Yunan Ordusu’nun artçı birliklerince şehit edilir. Bu memleketin delisi bile yeri geldiğinde şehadet şerbetini milleti için tereddüt etmeden içer.
Kısaca Deli Battalın hikayesi bu dostlarım.
Bitmedi. Adaçal Dağlarının eteklerinde medfun bulunan “Yorgun Dede”nin kabrini ziyaret ettik.
Yorgun Dede’nin fetihten kalma bir yadigar olduğu söylenir. Seyyid Battalgazi’nin askerlerinden olduğu da ifade edilir.
O,Emir dağlarının koruyucusu ve bekçisi Emir Dede’nin can yoldaşıdır. Yorgun Dede,Adaçali’nin zirvesine çıkamadığı için yorgun kalmış ve orada vefat ederek,vefat ettiği yere gömülmüştür.
İşte dostlarım bugün Anadolu’nun hangi ilçesine gitseniz benzer hikayelerle ve milli kahramanlarla karşılaşırsınız. Anadolunun hamuru bunlarla yoğruldu.
Bu kutsal vatanı “Deli Battallara”, “Yorgun Dedelere” ve daha nicelerine borçluyuz. Kolay kazanılmadı bu kutsal topraklar.
Bu duygu sarmalında zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akşam vaktinde ellerimizi semaya açıp; sen bizi vatansız,bayraksız ve dahi ezansız bırakma Allahım, diyerek ayrıldık Emirdağ’dan...
Elbette Emirdağı ve bu kahramanları tanımamıza vesile olan kadim dostumuz Behçet Uyanık ve kıymetli eşi Emine Uyanık ablaya teşekkürü bir borç bilerek...