Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Ender Kelleci yeni elektirik tarifesi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kelleci, “ Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu`nun (EPDK) 1 Ocak 2023`ten itibaren geçerli olacak şekilde açıkladığı yeni elektrik tarifesi, kamuoyuna "müjde" olarak sunuldu. Konutlar ve hizmetler sektörü nihai fatura bedellerine zam yapılmaması ve ulusal tarifeden enerji alan sanayi abonelerine yönelik yüzde 15,85`lik indirimin yanı sıra, spot enerji piyasasında azami fiyatın bir miktar düşürülmesiyle kamuoyunda ucuzluk algısı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılan tarifenin detayları incelendiğinde, tüm abone gruplarında dağıtım bedellerine bir önceki yıla göre yüzde 132,37 oranında fahiş bir artış yapıldığı, sanayi hariç diğer abone gruplarında enerji bedellerinin bu artışa paralel şekilde düşürülerek fatura toplamının aynı kalmasının sağlandığı görülüyor.
Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl, elektrik fiyatlarında çok ciddi oranlarda yapılan ve toplumun geniş kesimlerini enerji yoksulluğunun pençesine düşüren zamlarla geçmişti. 2022 yılı içinde, aşağıdaki tabloda görüleceği üzere en yüksek oran sanayi abonelerinde olmak üzere tüm abone gruplarında yapılan inanılmaz zam oranları toplumun çok geniş kesimlerinden büyük tepki almıştı.
TÜİK`in açıkladığı enflasyon oranları göz önüne alındığında son tarife düzenlemesinden bu yana geçen 3 aylık dilimde elektrik dağıtım şirketlerinin maliyetlerinin yüzde 132,37 oranında artmış olması mümkün değildir. Benzer şekilde enerji bedellerindeki indirimlerin, sadece sanayide, faturalarından yüzde 15,85`lik indirime neden olacak şekilde gerçekleştirilmesi de soru işaretlerine yol açmaktadır. Tüm kamuoyunun cevabını merak ettiği soru şudur: Enerji üretim maliyetleri düştü ise konutlara ve küçük esnafın kullandığı tarifelerde faturaların düşmesi neden sağlanmamıştır? Neden enerji bedellerinde indirim yapılırken, dağıtım bedelleri aynı oranda artırılarak halkın yararı yerine özel dağıtım şirketlerinin çıkarına bir tasarrufa gidilmiştir?
Diğer yandan, yine 2022 yılı içerisinde, Son Kaynak Tedarik Tarifesi Tebliği kapsamında serbest piyasa maliyetlerine doğrudan yansıyan büyük tüketici limiti aşağıya çekilerek, daha fazla abonenin bu kapsama girmesi sağlanmış ve böylelikle büyük sanayi kuruluşlarının yanında büyük ticarethanelerin ve küçük olsalar da organize sanayi bölgelerinde yer alan sanayi kuruluşlarının etkilendiği bu düzenlemeyle, spot piyasada oluşan Piyasa Takas Fiyatını (PTF) temel alan bir tarife yapısı oluşmuştu. Geçtiğimiz yıl üretici şirketlerin spot piyasada verecekleri fiyat tekliflerinde kullanılan azami fiyat limitinin düzenli olarak artırılması da sanayi ve ticarethanelerde kullanılan enerji bedellerinin artışında önemli bir etken haline gelmişti.
Yapılan düzenlemeyle Megavat saat (MWh) başına Ekim 2021`de 1078 TL olan ve Eylül 2022`de 4.800 TL`ye kadar yükseltilen azami fiyat limitinin 1 Ocak 2023`den geçerli olmak üzere ise yeniden 4.200 TL`ye düşürüldüğü görülüyor. Açıkça söylemek gerekir ki; EPDK`nın müjde olarak duyurduğu azami fiyat değişikliği spot piyasa şartlarında doğrudan indirim olarak yansımayacaktır. Son aylarda limit aşırı artırıldığı için, zaten spot piyasadaki ortalama değerlerin çok üstündedir.
Spot piyasada elektrik fiyatlarının değişimlerine bakıldığında, Ocak 2021`de MWh başına 285,9 TL olan PTF Ağırlıklı Ortalamasının, Ocak 2022`de 1176,2 TL`ye tırmandığı, Eylül 2022`de 3850,6 TL`ye kadar yükselirken, Kasım 2022`de ise bu değerin 3573,8 TL olduğu görülüyor.
Ağırlıklı PTF ortalamalarına dolar bazlı bakıldığında ise, 2015-2020 yılları arasında MWh başına 40-50 dolar bandında bulunan fiyatların, Temmuz 2021`den itibaren tırmanışa geçerek, Eylül 2022`de 210 doları, Kasım 2022`de ise 192 doları bulduğu görülüyor.
Yandaki tabloda net olarak görülebileceği üzere, Türk lirası bazında Ocak 2021`den Kasım 2022`ye kadar olan dönem içinde PTF fiyatları yüzde 1100 düzeyinde artış gösterirken, dolar bazındaki artış ise yüzde 337 düzeyinde gerçekleşmiştir. Aradan geçen 23 aylık dönemde yaşanan bu inanılmaz artış ürün maliyetlerine yansıdığı için müthiş bir pahalılığı ve yoksulluğu da beraberinde getirmiştir.
Son iki yılda artık çöktüğü net şekilde görülen bu piyasa yapısı içinde ulusal sanayi tarifelerinde yüzde 15,85`lik indirim yapılması, spot piyasadaki azami fiyat teklifi sınırının ağırlıklı PTF ortalamasının üstünde tutulmaya devam edilmesi, sanayi üretimi üzerindeki elektrik maliyeti yükünü hafifletmez.
Dolar bazında bile yüzde 337 artan elektrik enerjisi maliyetlerinde gerçek anlamda bir iyileşme sağlanabilmesi için ciddi önlemler alınması gerektiği açıktır. Bu düzeyde zamma yol açan enerji politikalarının yol açtığı sorunları, tarifede kalem oyunları yaparak, azami teklif fiyatını bir miktar düşürerek çözmek mümkün değildir.
Enerji maliyetlerinin enflasyon üzerindeki etkisini sınırlamak için kamunun bir an önce harekete geçmesi gerekir. Alanda faaliyet gösteren şirketlerin zaman zaman birbiriyle çatışan çıkarlarının dengelenmesi dışında işlevi kalmayan EPDK`nın faaliyetlerine son verilmelidir. Ekonomik krizi en az hasarla atlatmak için kalkınma perspektifiyle hazırlanan toplumcu bir enerji programının uygulanması artık zorunluluktur. Bu çerçevede kamunun yatırım yapmasının önündeki engeller ortadan kaldırılarak, elektrik alanında üretimden, dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır. Geçiş sürecinde ise kamu kaynaklarının sonu belirsiz bir biçimde özel sektöre kaynak transfer edilmesi yerine kamulaştırma işlemlerini yürütecek Kamulaştırma İdaresi Başkanlığı kurulmalıdır.”