Kaynak eski yeni dergisi

Eskişehir'in Tarihini Aydınlatan Işık

Dorylaion / Şarhöyük

Yazı ve fotoğraflar: Doç. Dr. Taciser Sivas - Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü

Eskişehir’in Kent Kimliğine Ulaştığı İlk Yerleşme Yeri:

Eskişehir ili, Eski ve Ortaçağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile tanınan bir kentti. İslam kaynaklarında ise şehrin ismi Darauliya, Adruliya ve Drusilya olarak geçmektedir. Hem Eskiçağ, hem de Ortaçağ kaynaklarında vurgulanan husus, Dorylaion'un önemli yolların kavşak noktasında, kaplıcalarıyla ünlü, ticaretle zenginliğe kavuşmuş bir Phrygia (Frigya) şehri oluşudur. Bölgede geçen yollar Dorylaion’u, Nikaea (İznik) üzerinden Marmara’ya, Kotyaion (Kütahya) üzerinden Ege kıyılarına, Akronios (Afyon) üzerinden Akdeniz’e, Nakoleia (Seyitgazi) ve Amorion (Emirdağ-Hisarköy) üzerinden de Ikonion’a (Konya) oradan da Güneydoğu Anadolu ve Suriye’ye bağlıyordu. Kentin kurucusu olarak Eretrialı Doryleos gösterilir.

Eskisehirin Kent Kimligine Ulastigi Ilk Yerlesme Yeri 1

Eskiçağ’ın ünlü coğrafyacısı Strabon, Dorylaion’u Phrygia Epiktetos kentleri arasında sayar. Roma döneminde -bugünkü verilere göre- İmparator Vespasianus’dan (M.S. 69-79) I. Philipus’a (M.S. 244-249) kadar adına bronz sikke bastıran Dorylaion, Roma İmparatorluğu’nun Asya Eyaleti’ne bağlı önemli kentlerinden biridir. Bizans kaynaklarında şehir ile ilgili 325 yılında gerçekleştirilen İznik Konsili’ne katılan Dorylaion piskoposu Athenodoros dolayısıyla geçmektedir. Bu bilgi ışığında Dorylaion’un bu tarihten önceki bir süre piskoposluk merkezi olduğu kabul edilir. Sonraki yüzyıllarda (4-9. yüzyıllar) toplanan Konsiller’de de Dorylaion bir piskopos ile temsil edilmiştir. 10-11. yüzyıl piskoposluk kayıtlarında ise Dorylaion, Phrygia Salutaris eyaletinin başkenti Synnada’ya (Şuhut) bağlı yardım piskoposluk merkezi konumundadır.

Bizans İmparatorluğu için önemli bir merkez

Eskişehir’de Sanat Sokağı Açıldı Eskişehir’de Sanat Sokağı Açıldı

Dorylaion, Bizans Çağı’nda sadece dini bakımdan değil askeri açıdan da Bizans İmparatorluğu için önemli bir merkez konumundadır. Kaynaklara göre Dorylaion, 6. yüzyılda Scholae askeri birliğinin kuzeybatı Anadolu’da başlıca yerleştiği yedi yerden biridir. 11. yüzyılın sonuna kadar da İstanbul’dan doğuya hareket eden imparatorluk orduları Dorylaion’dan geçmiştir ve şehir, karargah olarak askeri güzergah listelerinde Melangia’dan sonra ikinci sırada yer almıştır. Hem Bizans hem de İslam kaynaklarına göre, Dorylaion İslam fetihleri döneminde imparatorluğun doğu sınırlarını aşıp Anadolu içlerine ilerleyen Müslüman ordularının sık sık istilasına uğramıştır (708, 779). Ancak, işgal fazla sürmemiş ve şehir kısa süre içinde tekrar Bizans hakimiyetine girmiştir.

Eskisehirin Kent Kimligine Ulastigi Ilk Yerlesme Yeri-2

11 ve 12. yüzyılda Dorylaion’un çevresindeki geniş ova, zaman zaman Bizans ve Selçuklu ordularının toplanma yeri olmuştur. Tarihe "Dorylaion Muharebesi" olarak geçen büyük savaş, 1097 yılında Haçlı ordusu ile Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan arasında, Eskişehir ovasında yapılmıştır. I. Kılıç Arslan, haçlıların sayıca çokluğu karşısında 1 Temmuz 1097’de yenilgiye uğrayarak geri çekilmek zorunda kalmış, bununla beraber bölgeyi tamamen kaybedilmiş ve kısa zamanda buradaki Türklerin sayısı artmıştır. 12. yüzyılın ortalarından itibaren Dorylaion Türklerin hakimiyeti altına girmiştir. Ancak, 1175 yılına gelindiğinde Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu ordularını geri püskürterek, Sultan II. Kılıç Arslan’ı geçici olarak ovadan uzaklaştırmış, savaşa tahrip olan Dorylaion kentinin kalesini yeniden yaptırmıştır. Zamanın yazarlarının övgüyle bahsettiği bu inşaat Manuel Komnenos’un da bizzat çalıştığı kaydedilmiştir.

Bir yıl sonra, Manuel Komnenos’un ordusu II. Kılıç Arslan tarafından Myriokephalon savaşında yenilgiye uğratıldıktan sonra kent surları yıkılmış, Dorylaion ve çevresi 1180 tarihlerinde tamamen bir Türk yurdu haline gelmiştir. Konya’da oturan Selçuklu Sultanı’nın ulaştığı bir saha olduğuna için Dorylaion bundan sonra "Sultanönü/Sultanyeğiği" olarak anılmaya başlanmıştır. Bölgeye gelmeye devam eden Türkmen göçmenler, yıkılmış olan Dorylaion kalesinin çevresine yerleşmek yerine Porsuk ovasına hakim bir tepenin eteğine, günümüzdeki Odunpazarı semtine yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Yeni yerleşme yerinde savunma kaygısı olmadığı için kale ve tahkimat duvarları yapılmamıştır. Selçuklu nabi tarafından müstahkem mevkii olarak kullanılmamaya devam eden yıkık Dorylaion kalesine kroniklerde Eskihisar/Eskişehir adı verilmiş, bu ad da o zamandan günümüze modern kentin ismi olarak uzanmıştır. Zaman içinde terk edilen Dorylaion, XVI. yüzyıla ait Tapu Tahrir Defterlerinde küçük bir köy olarak Şarhöyük (Şehr - Şerh) adı ile geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni devrinde ait vakıf defterlerinde ise Şerhöyük’ün surlar veya burçlar ve yetiştirmek üzere vakfedildiği bildirilmektedir. Şerhöyük köyü XVII. yüzyılda diğer köyler gibi terk edilmiştir.

Özellikle 19. yüzyılın sonlarında, İstanbul-Bağdat demiryolu inşaatı sırasında, Şarhöyük-Dorylaion üzerindeki Bizans dönemine ait kaleyi çevreleyen taş surun kaplamaları ve taşları demiryolunun traversleri arasında kullanılmak üzere sökülerek parçalanmış, bir kısmı ise o dönemde Alman ve Fransız araştırmacılar tarafından yurt dışına gönderilmiştir. Hatta Fransız araştırmacı G. Radet, höyüğün güney ve doğu eteklerinde küçük çapta kazılar bile yapmıştır. Höyükte ilk bilimsel kazılar 1989 yılında Prof. Dr. A. Muhibbe DARGA’nın başkanlığında başlamıştır. 2005 yılından itibaren kazı çalışmalarını Doç. Dr. Taciser SIVAS'ın başkanlığında devam etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ve Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu Başkanlığı'nın maddi ve lojistik destekleri ile sürdürülen çalışmalara, Anadolu Üniversitesi Arkeoloji ve Tarih bölümlerinden öğretim elemanları ve stajyer öğrencileri katılmaktadır. Kazı çalışmalarında elde edilen arkeolojik bulguların ışığında höyükte İlk Tunç Çağı, Hitit, Phryg, Klasik-Hellenistik, Roma ve Bizans kültürlerinin varlığı saptanmıştır. Bugünkü verilerimize göre günümüzden 5.000 yıl öncesinde, yani yaklaşık M.Ö. 3.000 yılından itibaren höyükte iskan başlamıştır. Çalışmalar sırasında Osmanlı dönemine ait iskan tespit olmamakla birlikte Tapu Tahrir ve Vakıf defterlerinden tayı yetiştiren çiftliklerin var olduğu bilinmektedir. İlyada destanında ünlü ozan Homeros şöyle der: "Atanlayla ünlü yüce Phrygia topraklarına gitmiştim". Şarhöyük köyündeki Osmanlı dönemi tayı yetiştirme çiftlikleri ve Mahmudiyenin bugün haraları ile ünlü bir ilçe olması, geçmişten günümüze bölgenin at yetiştirme konusundaki yetkinliğini ve önemini açık olarak göstermektedir.

Bugüne kadar devam eden arazi
çalışmalarında, höyüğün batı ve kuzey kesiminin güney ve güneybatısında gerçekleştirilen kazılarda uydu ve hava fotoğraflarından planı anlaşılan, büyük bir kısmı demiryolu yapımı sırasında sökülen Bizans dönemine ait surun, yarım daire biçimli kule ile güçlendirilmiş sur bedeninden geriye kalan küçük bir bölümü ortaya çıkartılmıştır. Aynı kesimde Hellenistik döneme ait bir mahalle de bulunmuştur.

Höyüğün batı ve kuzey kesimindeki kazılarda
Roma, Hellenistik ve Phryg dönemine ait açık avlulu konutlar gün ışığına çıkartılmıştır. Taş temel üzerine kerpiç duvarlı konutların çatılarının ahşap direklere taşındığı, üstü açık avlularda fırın ve işliklerin yer aldığı tespit edilmiştir. Dar, uzun, dikdörtgen planlı magazinlerin içinde, tahıl, yağ ve şarap saklama kapları olan pithoslar ortaya çıkartılmıştır. Burada bulunan demir bir bağcı tarhası şarap üretiminin yapıldığını kanıtlamaktadır. Ayrıca güney kesimdeki kazılarda ele geçen baskılı bir Tasoz (Thasos) amphorası kulpu M.Ö. 3. yüzyılda şaraplarıyla ünlü Tasoz adasından kaliteli şarap getirildiğini gösteren önemli bir örnektir. Batı aşamasında yapılan çalışmalarda çok sayıda Hellenistik ve Phryg dönemlerine ait çanak çömlekler ile pişmiş toprak dokuma tezgahı ağırlıkları, ağırşaklar, kemik deliciler, bronz sikkeler, iğneler ve bıçak gibi eserlerden oluşan küçük buluntular gün ışığına çıkartılmıştır.

Höyüğün güney yamacında sürdürülen
çalışmalarda ise Phryg çağına ait yapıların altında Hitit dönemine ait ev temelleri, ocaklar ve ortak kullanımlı mutfak alanları saptanmıştır. Taş temel üzerine hafif ahşap malzemeden inşa edilmiş bir ev kalıntısı ile evin doğusunda izleri sundurmanın, içinde fırın, tandır, tahıl saklamak için kullanılan silo çukurları, öğütme ve ezgi taşları ile erzak saklama kapları olan testi ve iri küpler ön derece dikkat çekicidir.

Hitit tabakasında ele geçirilen "Ülkenin Prensi
/Kral oğlu" unvanlı mühür baskısı, henüz Hititçe adı saptayamadığımız Şarhöyük Hitit yerleşmesinin, Başkent Hattuşa’ya (Boğazköy) bağlı bir Hitit eyaleti olduğunu ve Hitit egemenliğinin en batı ucu olduğunu kanıtlamaktadır.

2005 yılında höyüğün güneyinde, Aşağı
Şehir’de ilk kez sondaj çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda Bizans dönemine ait mezarlar ile mezar seviyesinin altında dar bir sokak ve bu sokağa açılan kerpiç duvarlı bir yapı saptanmıştır. 2007-2008 yıllarında höyüğün batısındaki nekropolde (mezarlık alanında) başlayan kazılarda ise Bizans, Roma ve Hellenistik döneme ait taş sandık, tuğla, pişmiş toprak lahit ve oda mezarlar ortaya çıkartılmıştır. Mezarlarla doğrudan gömü yapıldığı gibi yakarak gömü geleneği de yaygın olarak kullanılmıştır.