Saadet Partisi Tepebaşı ilçe Yatırım ve Kalkınma Başkanı Ahmet Gülen, EYT mağdurları erken emeklilik istemediklerini, sadece hak ettikleri emekliliklerine kavuşmak istediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanının EYT için noktayı koyduğunu belirten Gülen, “Ama tartışmalar bitmedi. Evvela şunu çok iyi bilmeliyiz, EYT mağdurları erken emeklilik istemiyor. Sadece hak ettikleri emekliliklerine kavuşmak istiyor. Meseleyi erken emeklilik talebi gibi lanse etmek, oldukça yanlıştır. SAADET PARTİSİ olarak bizim için EYT sorunu bir hak gaspıdır. Çok ciddi bir mağduriyettir. Verilmiş bir hakkın acımasızca geri alınmasıdır. Ülkeye maliyeti olabilir. Ama hangi uygulamanın maliyeti yok ki, verilmiş bir hakkın tesliminin maliyeti olmasın” dedi.
Öte yandan ekonomik kriz ortamında EYT mağdurlarının haklarından vazgeçmelerini istemenin doğru olmadığını kaydeden Gülen , “İtibardan tasarruf edilmezken ekonomik kriz yok mudur? Belediyeler borç batağında olmalarına rağmen israfa devam ederken kriz neden akıllara gelmiyor. Toplumu çürüten pek çok israf EYT maliyetinden daha mı azdır? Ayrıca israfın geri dönüşü yok iken, EYT sorunun giderilmesi pek çok katma değer kazandıracaktır. Mesela piyasalara para girişi olacak ekonominin çarkı nispeten dönecektir. Borçlar ödenecek ve toplumsal barış kısmen sağlanacaktır. Belli bir oranda da olsa, oluşan iyimser tablo üretimi canlandıracaktır. Ayrıca, EYT mağdurları emekli olduktan sonra önemli bir kısmı çalışmayacak ve işsiz olanlar için iş sahası açılmış olacaktır. İstihdam artışı olacak ve yeni bir para girişi mümkün olacaktır. Meseleye bu açıdan yaklaşılırsa, kazancın maliyetten çok olduğu görülecektir” diye konuştu.
20 Kasım 2019 Dünya Çocuk Hakları günü nedeniyle de konuşan Saadet Partisi Tepebaşı ilçe Yatırım ve Kalkınma Başkanı Ahmet Gülen şunları söyledi:
“Çocuklar yarınımızdır. Güçlü ve sağlam bir medeniyet kurmanın yolu çocuktan geçer. Çocuklarımızı karşılaştıkları tehlikelere karşı korumak hepimizin vazifesidir. Bugün 20 Kasım 2019 yani Dünya Çocuk Hakları günü. Her kıymetli olguda olduğu gibi, yarınlarımız olan çocuklarımızın da haklarını yılın bir günü kutlayıp geçiyoruz. Çocuklarımızı tehdit eden sigara, alkol, uyuşturucu bataklığına sürüklenmelerini seyrediyoruz. İstismar edilmesini, tecavüze uğramalarını, katledilmelerini lanetliyoruz. Ya da kıyıya vurulan cansız bedenlerini vicdanımız sızlayarak izliyoruz. Sık sık değiştirilen eğitim sistemleri ile eğitimden uzaklaşmalarına tanıklık ediyoruz. Sadece şekilci bir manevi eğitimin varlığı ile avunuyoruz. Sonrasında tüm bu yaşananları unutup çocuklarımızın önemli bir kısmını kaderi ile baş başa bırakıyoruz. “