CHP Eskişehir Milletvekili ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyesi Jale Nur Süllü, Bütçe Komisyon’nda kurulmak istenen Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı Kanunu ile ilgili olarak, yaptığı konuşmada Vakfın Dışişleri teşkilatını güçlendirmek yerine zayıflatmaya hizmet edeceğini söyleyerek “Dışişleri teşkilatını dışarıda bırakan ve gelir odaklı bir vakıf kurulmak isteniyor. Dışişleri Bakanlığı’nın asli görevlerine zarar verecek, itibarına ve faaliyetlerine gölge düşürecek olan Vakıf, iktidarın siyasi ve ticari beklentilerine hizmet etme amacına göre yapılandırılmaktadır Dışişlerinin köklü geleneğini liyakatsiz atamalar ve tek adamın keyfine göre, dışişleri diplomatlarını dışarıda bırakarak kapalı kapılar ardında yürütülen ilişkiler, teşkilatı zayıflatmanın yanı sıra dış politikamıza da zarar vermektedir.” dedi.

GÜÇLENDİRME Mİ, ZAYIFLATMA MI?

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi, muhalefetin sert uyarı ve eleştirilerine rağmen AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Süllü, komisyonda yaptığı konuşmada, teklifin adından başlayarak gerekçesine ve içeriğine kadar birçok sorun taşıdığını belirtti. Öncelikle, "Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı" adının, Dışişleri Teşkilatının zayıflığına ilişkin bir itiraf mı olduğunu sorguladı. Ayrıca, teklifin gerekçesinde övgü dolu ifadeler kullanılmasına rağmen, personelin temsil kabiliyeti ve donanımı bakımından teşkilatın zayıfladığının açıkça itiraf edildiğini söyledi. Dışişleri teşkilatının köklü bir geçmişi olduğunu, hariciyeci olarak yetişen saygın diplomatların Türkiye’yi dış diplomaside temsili ile oluşan geleneğin özellikle de son yıllarda AKP iktidarında zedelendiğini dile getiren Süllü, siyasi kayırmacılık ve liyakatten uzak, sadakat, eş, dost, akraba ve çıkar ilişkileri ile şekillendirilen atamaların teşkilatınkurumsal yapısını zayıflattığını vurguladı.  Teşkilatı zayıflatan bir diğer etkenin de dış ilişkilerin iç siyaset malzemesi yapılarak dış ilişkiler yetkililerini dışarıda bırakılarak yürütülen keyfi politikalar olduğunu söyleyen Süllü, bunun Türkiye’nin itibarının da yara almasına neden olduğunu belirtti. Jale Nur Süllü, dış ilişkilerin güçlendirilmesi için yeni bir kurum yerine iktidarın siyasi tutumunun değişmesi gerektiğinin altını çizdi.

VAKFIN KURULMASINDAGERÇEK AMAÇ NE?

Süllü, öne sürülen güçlendirmenin hangi alanlarda, neden ve nasıl yapılacağına dair teklifte herhangi bir ibare olmadığına dikkat çekerek komisyonda da yeterli açıklamanın yapılamadığını söyledi.Dış İşleri bünyesinde 1968 yılından beri var olan Diplomasi Akademisi’nin personel eğitimleri verdiğine ve DİVAK vakfının varlığına dikkat çeken Süllü,yeni kurulacak vakfın eğitimden çok rant odaklı olduğunun kanunun içeriğinden anlaşıldığını vurguladı. Vakıfların genel amacı yardımlaşma, destekleme iken kurulacak vakfın gelir sağlamaya odaklanacağının açıkça görüldüğünü ifade eden Süllü, “Vakıf Mütevelli Heyetinde yer alacak kişiler arasında finans uzmanının da yer alması bir şirket kurulduğunun göstergesidir. Dışişleri teşkilatını güçlendirme vakfının nasıl güçlendireceği anlaşılamadığı gibi, tam tersi Bakanlığın mülkleri ve vize işlemleri gelirleri üzerinde tasarruf sahibi olmasına olanak tanınan Vakıf Bakanlığı zayıflatacaktır” dedi.

Son yıllarda demokratik kurumların zayıflatıldığını kurulan ajans ve vakıflarla yeni yapılanmaların şaibelere de açık olduğunu söyleyen Süllü, şimdiden Dış İşleri Bakanlığı’nın Boğazdaki arsasına göz dikildiği, TÜRGEV’inNewYork’dakigökdeleni benzeri ranta dönük projelerle Bakanlık menkul ve gayrı menkullerinin tehdit altında olabileceğine yönelik iddiaların dillendirilmeye başlandığına değindi.

GÜÇLENDİRMEK İÇİN SİYASET ELİNİ DIŞ İŞLERİNDEN ÇEKMELELİDİR

Toprak yok oluyor, verimliliğimiz azalıyor Toprak yok oluyor, verimliliğimiz azalıyor

Dış ilişkilerin güçlendirilmesi ve kurumsal zayıflıkların giderilmesi gerçekten isteniliyorsa dış ilişkilerin siyaset üstü yürütülmesi geleneğinin yeniden ilke edinilmesi gerektiğiniSüllü, dış ilişkilerde Türkiye’nin yeniden eski itibarını sağlamak için bunun şart olduğunu söyledi. Bunun Avrupa Birliği’ne (AB) giriş sürecinde de etkili olduğunu söyleyerek yapısal değişikliklerin önemine dikkat çekti.

AB İLE İLİŞKİLERDE KURUMSAL YIPRANMALARIN MALİYETİ AĞIR OLDU

Kurumsal yıpranmaya örnek olarak AB ile ilişkileri yürüten teşkilat yapısındaki değişiklikleri örnek gösteren Süllü, “2000 yılında AB Genel Sekreterliği’nin kurulmasıyla önemli kazanımlar hayata geçti. Daha sonra AB Genel Sekreterliği, 2003'te Dışişleri Bakanlığı’na, 2005'te Başbakanlığa, 2007'de tekrar Dışişleri Bakanlığı’na, 2009'da tekrar Başbakanlığa bağlandı, sonra 2011'de Bakanlığa dönüştü, 2018'de Dışişleri Bakanlığı’na bağlı kuruluş oldu tekrar. Şimdi, biz kurumsal yapılardaki bu yıpranmaların neye mal olduğunu AB ile ilişkilerimizde çok net görüyoruz. Demokratik ve bağımsız kurumsal yapılardaki bozulma, yargı bağımsızlığı, uluslararası hukuk alanındaki AİHM kararlarına uymama, Avrupa Konseyi sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden tek bir erkeğin kararıyla çekilmemiz yaşanan geriye gidişlerin göstergeleridir” diye konuştu.

Süllü, dış ilişkilerin güçlendirilmesi için esas olanın, eski geleneksel yapıyadönülmesi, teşkilatın eski yapısına kavuşturulması, atamaların liyakate göre yapılmasıvesiyasetin bu alandaki etkisinin azaltılması olduğunu vurgulayarak, konuşmasını sonlandırdı.