Kristal İş Şube Başkanı Erdal Akyazı Manşet Gazetesi Köşe Yazarı Şaban Bağcı’nın sorularını yanıtladı.
Paşabahçe işçilerinin toplu sözleşmesinden bahseder misiniz?
Paşabahçe toplu sözleşmemiz 5 bin 800 cam işçisini ilgilendiren grup toplu sözleşmesi Ocak ayında başlayıp 28 Mart 2019’da masada karşılıklı anlaşarak bitti. Üyelerimizin saat ücretlerine ortalama yüzde 30 zam alındı, yanında sosyal hakları ve idari maddelerimizin tamamını koruduk, . Her toplu iş sözleşmesinin kendine özel bölgesel sancıları oluyor, yapılan işin teknik boyutuna göre kademe değerlendirmesi var mesela A dan F ye kadar kademe aralarında yapılan ü ücret ayarlamaları A kademesindeki arkadaşları biraz mağdur etmiştir. eğer toplu iş sözleşmesindeki kıdem yılı maddesini işverene kabul etirseydik bu mağduriyet bir nebze olsun ortadan kalkacaktı. , A kademesinde çalışan üyelerimizi memnun edemedik ama ben yüzde 30 bandında biten bir toplu iş sözleşmesinin başarılı bir sözleşme olduğuna inanıyorum. Genel anlamda sözleşme iyi ve başarılı geçti.
Son dönemde çıkan kıdem tazminatı, işsizlik fonu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Kıdem tazminatı işçinin son kalesi, aslında bakıldığı zaman geçmişte aldığımız kıdem tazminatları kadar çıkmıyor, geçmişte bir işçi, bir memur, emekli olduğu zaman aldığı parayla bir ev, bir araba alabiliyordu, ama şimdi aldığı kıdem tazminatı süre içerisinde yok olma seviyesine geldi. Bir ev veya bir araba bile alınamaz duruma geldi. Zaten işçinin bu son kalesi, bunu fona aktarıp buna da göz dikiyorlar, ben bu fonların uzun zamanda işverenlere ve hükümetlere hizmet ettiğini düşünüyorum. Hükümetler sıkıştığı zaman ekonomiyi canlandırmak için fonları kullanıyor işsizlik ödeneğinde olduğu gibi ve bunlar süreç içerisinde kayıp oluyorlar, biz buna karşıyız. Zaten işsizlik ödeneği, BES, hepsi bunların içerisinde, işsizlik ödeneği ne oldu zaman içerisinde işçinin ulaşamadığı, işverenlerin çok rahat ulaşabildiği veya hükümetlerin çok rahat kullanabildiği bir fon haline geldi.
İŞÇİYE KARŞI KULLANILIYOR
İşveren İş-Kur’dan işbaşı eğitim adı altında işçileri alıyor, 100 kişi alıyor 50’sine kadro verecek, bu 100 kişiyi yüksek ücretlerin olduğu yere atıyor, oradaki arkadaşlara mobing yapıyor 6 ay sonra yarısına kadro vereceği için kadrosunu da çoğaltmıyor, oradaki yüksek ücretli çalışanlar işten çıkıyor İş-Kur’dan alınan arkadaşlar bunların yerine geçiyor, ne oluyor bu arkadaşlar asgari ücretle işe başladığı için fabrikadaki saat ücreti ortalamalar aşağıya çekiliyor. Bu da Türkiye’deki çalışanların maaşlarını aşağıya çekmek için, işçiye silah olarak kullanılan bir fon oldu. Hükümetimiz bunu çok hoyrat bir şekilde işverenlere veriyor, biz bunun bu şekilde işçiye karşı kullanılmasına karşıyız. İşten atılan arkadaşlar nasıl rahat alabilirler, onların önünü açmaları lazım. Şimdi çalışan arkadaşlarımızın 120 günden eksik sigortası olmayacak veya işveren tazminatsız işten atmayacak işsizlik ödeneğinden yararlansın hangi işveren çalışan arkadaşımızı tazminatını ödeyerek işten atıyor yasalar işçi leyine çıkmalı ama ülkemizde ne yazık ki tam dersi olduğunu düşünüyorum.
Çocuk işçiler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Dünyada 152 milyon çocuk işçinin çalıştığı üzerine bir açıklama var, Türkiye’de 893 bin, ama Türk-İş’e ve bize göre 2 milyon civarında çocuk işçi var olduğu düşünülüyor, bunların geneli tarım işçisi, okula gitmesi gereken çocuklar aileleri ile güneydoğudan veya doğudan tarım işçisi olarak bahçelerde çalışıyor. Çocuklar hayata atılmalı, okumalı, kendini geliştirmeli, bizim çocukların çocukluğunu ellerinden almamamız lazım. Türkiye’de çocuk işçiliği ile ilgili yasalar çıkarılıyor ama takip ve kontrolü yok, sadece yasa çıksın diye çıkarılıyor, takip ve kontrolü yasayı çıkarana ait, ama maalesef yok. Onun için Türkiye’de çocuk işçiliği çok büyük bir sorun bunu hiç kimse üzerinden atamaz sendikalar, sivil toplum örgütleri, ülkeyi yönetenler buna el birliği ile müdahale edip bu sorunun çözülmesi gerekiyor.
Sendika olarak sosyal etkinlerinizden bahseder misiniz?
Bir önceki dönem üyelerimizin çocuklarına İngilizce ve matematik kursları verdik, yerimiz var imkânlarımız var. Ben daha çok üyelerimizin ailelerinin daha iç içe olması gerektiğini, sendikayı tanıması gerektiğini düşünüyorum, sendikanın sadece üyelerinden aidat alan bir yapıdan çıkartılıp, üyelerin aileler ile iç içe getirilip öyle kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Hafta sonları gitar kursu oluyor, üyelerimiz çocuklarını getiriyor, şubede bir canlılık oluyor, güzel oluyor, bu tip etkinlikler üyelerimizin, ailelerin sendikaya bakış açılarını değiştirmek için faydalı oluyor. Sadece sendikacıların, üyelerinden aidat alıp toplu sözleşme zamanı yanına giden değil de sosyal etkinlikler ile ailelerin buluşması gereken örgütler olduğunu düşünüyorum.
Eskişehir şubesi olarak başka çalışmalarınız var mı?
Ben Eskişehir’de sivil toplum örgütleri olarak iç içe olup sendikaların bir araya gelip birlikte hareket etmesi, örgütlenmelerde birbirine destek olması, ülkenin gündemini belirleyecek durumlarda olumlu yada olumsuz yönünde her türlü açıklamaların yapılması gerektiğini, Eskişehir’de son dönemde 7 yıldır 1 Mayıs’ı birlikte yapmamız gerektiği savunuyorum, -hatta illa üyemiz olması gerekmiyor- örgütsüz bir işçinin hukuki bir sorun olduğu zaman onlara yardımcı olmaya her anlamda elimizden geldiği kadar bunları yapmaya çalışıyoruz. Bizim şubelerimizin bütün kapıları açıktır, kimseye kapılarımız kapalı değildir, illa bizim üyemiz olması gerekmiyor illa bizim iş kolunda da olması gerekmiyor sonunda işçi sınıfının sorunu bizim sorunumuzdur, onu biz kendimize dert edinip onlara çözüm bulmamız gerektiğine inanıyorum.
Eskişehirspor’a karşı duyarlılığınızdan söz eder misiniz?
Bu şehirde yaşıyoruz, bu şehrin havasını soluyoruz üyelerimiz bu şehirden, güzel bir takımı var, buna sahip çıkmak lazım. Üyelerimiz her şeyde duyarlı olduğu gibi bu olayda da duyarlı oldu, Eskişehirspor taraftarı da biz 2014 Toplu Sözleşme döneminde sıkıntı grev aşamasına geldiğimiz zaman -mili maçta bir grevdeydik- “Direnen cam işçisinin yanındayız” diye statta bir pankartını açmışlardı, o zaman da Eskişehirspor taraftarına teşekkür etmiştik. Şimdi ise sıra bize geldi. Eskişehirspor zor duruma düştü, keşke düşmeseydi. Üyelerimizden bizim bir Cam İş Derneğimiz vardı ortaklaşa, dedik ki bir destek de sen ol. Cam İş sloganı ile Eskişehirspor’a destek olalım, zor zamanında, sağ olsun arkadaşlar duyarlı oldu, onlarla beraber iyi bir dayanışma oldu, iyi de bir meblağ oldu yaklaşık 16 bin lira civarında bir desteğimiz oldu. Biz her zaman sosyal sorumluluk bilincinde olan bir sendikayız, o dönemde bizim de Eskişehirspor’a destek olmamız gerektiğini düşündük ve yardımcı olduk. Eskişehir’de nerde ne zaman böyle bir sorun olursa Kristal İş Sendikası üyeleri ile beraber her zaman duyarlıdır ve sorumluluğunu bilir.
Sendika olarak 1 Mayıs’ta işçi için hangi taleplerde bulundunuz?
Eskişehir’de Kristal İş Sendikası’nın ilk dönem şube başkanıyım ve ikinci dönemimdeyim ben hep 1 Mayısların birlik, dayanışma ve barış içerisinde hep birlikte olmasından yanayım. Ülkemizi bölüp parçalayarak yönetme alışkanlığı olduğu bir yerde sendikaların da zaten bir gün bir araya gelme birlikte olma günü var, sendika olarak bu günü ayrıştırırsak herkes kendi tarafından bakıp işçileri ayrıştırırsa, o zaman biz görevimizi yapmamış oluyoruz. 1 Mayıs’ta herkes düşüncesini özgürce alanlarda söyleyebilmeli demokratik çerçevelerde, buna tahammülümüz olduğunu düşünüyorum. Ben İş Kur Türkiye istatistiklerine göre son 3 ayda Ocak ayında 654 bin Şubat’ta 677 bin Mart’ta 682 bin yasal işsiz kaldığı, yani İş Kur’a işsizlik ödeneği için başvuru yaptığı, -bir o kadar da gayrı yasal vardır- bunların olduğu bir yerde Türkiye’deki sendikal özgürlüklerin, örgütlenme özgürlükleri ile ilgili tam detaylı bir çalışma istediği ülkeler arasında biz 4’üncü sıradayız. Etiyopya, Libya, İran ve biz varız 1’inci dünya ülkesi olmaya uğraşıyoruz, ama çalışma yaşamına baktığımızda hiç konuşmamamız gereken bir yerdeyiz. Yani bunların tartışıldığı bir yerde tarım işçisinin tartışıldığı bir yerde, Kıdem Tazminatının tartışıldığı bir yerde, bireysel emekliliğin tartışıldığı bir yerde biz bir araya gelip bunları konuşamayacaksak, herkesin ortak sorunu bunlar… O yüzden 1 Mayıs’ta Kıdem tazminatını sorgulamamız lazım, bireysel emeklilik, insan haklarına aykırı, beni zorla BES’e alacaklar, -ben ister girerim ister girmem- serbest bıraksınlar ama niye bir fon yaratacaklar, işte bunu da 56 yaşında alacakmışız. Eskiden işten atılınca Kıdem tazminatını alabiliyordun, şimdi Bireysel Emeklilik zorunluluğu getiriyorlar işten ayrılsan da emekliliği hak etmediğin sürece 56 yaşına kadar orada duracak benim param, ben 56 yaşına kadar yaşayacak mıyım? Benim paramı kullanacaklar yani bunlara hayır dememiz lazım.
Sendikalı örgütlenmelerin, sendikalı özgürlüklerin, iş cinayetlerinin olmadığı, sekiz saat çalışmanın düzenli hale gelmesi lazım, artık Türkiye’de 12 saat çalışma yasal hale gelmeye başladı, 12 saat çalışıp aldığımız para da asgari ücret, asgari ücretin bugünkü durumu işte kamu taşeron işçiler, taşeron işçilere verilen saate kadrolar, işsizlik bunlar hepimizin sorunu. Soğanı, patatesi yarım kilo aldığımız bir ülkede köylünün ekmediği, çiftçiliğin kaldırıldığı, bugün beyaz eşyada arabada ÖTV indirimi var ama bunu alacak işçinin vergi indirimi yüzde 15,20,27,35. Önce bu vergi indirim oranlarını indirmeleri lazım ki, çalışanların cebine para girsin ki alışveriş yapsın. Adaletsiz vergi dağılımı azdan az, çoktan çok alınmalı, bunların hepsini alanlarda haykırmamız lazım.