Kaynak eski yeni dergisi

 YRD. DOÇ. DR. MEHMET KAYIRAN ESOGÜ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ

TBMM toplanıncaya kadar, işgalci güçlere karşı Heyet-i Temsiliye siyasi mücadeleyi, Kuva-yı Milliye ise askeri mücadeleyi yürüttü. Haziran 1920’de Doğu ve Batı Cephesi adıyla iki cephenin kurulması, Batı Cephesi’nin merkezinin Eskişehir ve Komutanı’nın da Ali Fuat (Cebesoy) Paşa olması kararlaştırıldı.

Necat Banaz hayatını kaybetti Necat Banaz hayatını kaybetti

22 Haziran 1920’de Yunan ordusu genel bir saldırı başlattı. Bu saldırı karşısında kuvvetler arasındaki sayısal dengesizlik nedeniyle Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. 29 Ağustos’a kadar Salihli, Akhisar, Alaşehir, Balıkesir, Bandırma, İznik, Bursa ve Uşak Yunanlılar tarafından işgal edildi. Ali Fuat Paşa komutasındaki Türk birliklerinin Ekim 1920’deki taarruzu da başarısız olunca; Ali Fuat Paşa Moskova’ya elçi olarak gönderildi ve Kasım 1920’de Batı Cephesi yeniden düzenlendi. TBMM Hükümeti, Batı Cephesi’nin Kuzey Cephesi Komutanlığı’na Albay İsmet (İnönü) Bey’i, Güney Cephesi Komutanlığı’na da Albay Refet (Bele) Bey’i atadı.

Yunanlılar, Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmek, Ethem’in düzenli ordu oluşturulmasına karşı direnişinden faydalanmak, Eskişehir, Kütahya ve Afyon’u ele geçirip, Ankara’ya ulaşmak amacıyla 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan harekete geçerek Eskişehir ve Afyon yönünde saldırı başlattılar. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’yı işgal ederek TBMM’yi ve Hükümeti’ni dağıtmaktı. Albay İsmet Bey komutasındaki Türk ordusu, 10 Ocak 1921’de Yunan birlikleri ile çarpışmaya başladı.

Türklerin direnişi karşısında işgalciler; 10 Ocak’ı 11 Ocak’a bağlayan gece geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu savaşta, Kütahya Cephesi’nde düzenli ordu birliklerine karşı direnen Ethem güçleri de dağıtılmıştır.

Birinci İnönü Zaferi; içte ve dışta büyük yankılar uyandırmış, yeni kurulan düzenli ordu Batı Cephesi’nde ilk zaferini kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendine olan güveni ve dünya nezdindeki prestiji artmıştır. Bu savaş sonrasında ülke içerisinde; Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun (20 Ocak 1921) ve İstiklal Marşı’nın (12 Mart 1921) TBMM’de kabul edilmesiyle yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşunu pekiştiren gelişmeler yaşanmıştı. Uluslararası alanda; TBMM Hükümeti’nin Londra Konferansı’na davet edilmesi (21 Şubat - 12 Mart 1921), Türk-Afgan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921) ve Moskova Antlaşması’nın (16 Mart 1921) imzalanması Ankara Hükümeti’nin hukuken tanındığını da kanıtlamıştır.

İkinci İnönü Savaşı, Londra Konferansı’nda yeni Türk Devleti’ne istediklerini kabul ettiremeyen İtilaf Devletleri’nin, özellikle de İngiltere’nin Yunanlıları tekrar harekete geçirmesiyle başlamıştır. (23 Mart - 1 Nisan 1921). Yunanlılar, Birinci İnönü Savaşı’nda aldıkları yenilginin intikamını almak için ikinci bir saldırıya bütün imkanlarını kullanarak hazırlanmaya başladılar. Yunan Genelkurmayı, Ankara alındığı takdirde; Türk ordusunun şehrin doğusuna çekilerek savunma hattı oluşturamayacağını, karayolu ve demiryolu şebekesi olmadığından, Türk birliklerinin giyeceksiz ve cephanesiz kalacağını düşünmüştür. Londra Konferansı’ndan kararlarını kabul ettiremeyen ve Sevr Antlaşması’nda hiçbir değişiklik yapmak istemeyen Yunan hükümeti; kendi halkından ve dünya kamuoyundan Ocak 1921’deki yenilgilerini gizlemek istemiş ve Birinci İnönü Muharebeleri’ni bir “keşif harekâtı” olarak adlandırmıştır.

Yunan Kralı Konstantin, 1921 Şubat’ında verdiği bir demeçte, Mustafa Kemal’i “masadan sinek kovar gibi haritadan silebileceklerini” ileri sürmüş, Londra Konferansı’nın açılışından iki gün önce yapılan özel bir toplantıda ise Yunan Başbakanı Kolopuleropulos, Türk askerlerini “kuru bir kalabalık” olarak gördüklerini söylemiştir. Böylece Yunanlıların yeni bir saldırıya geçecekleri anlaşılmıştır. 10 Mart 1921’de de İngiltere Başbakanı L. George, Yunan heyetine yeni bir saldırıyı onayladığını belirtmiştir. Nitekim Londra’da bulunan Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, Yunanlıların Eskişehir’e bir saldırı düzenleyeceklerini 11 Mart’ta Ankara’ya bildirmiştir.

12 Mart’ta Batı Cephesi’ndeki birlikler Türk Genelkurmay tarafından uyarılmıştır. Genelkurmay Başkanı (Vekili) Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey, Yunanlıların daha önceki saldırılarında olduğu gibi, Uşak ve Bursa cephelerinden saldırıya geçeceklerini isabetle tahmin etmişler ve önlemlerini buna göre almışlardır. Bursa’dan saldıracak Yunan birliklerinin Eskişehir’i alıp, Ankara’ya yöneleceği düşünüldüğü için de Türk birliklerinin önemli bir bölümü bu bölgede konuşlandırılmıştır. Uşak yöresinden saldıracak Yunan güçleriyle de savunma savaşı yapılacak ve bu birliklerin Kuzey bölgesine geçmesi önlenecektir.

İsmet Bey, işgalcileri yine stratejik açıdan savunmaya en uygun yer olan İnönü’de karşılamaya kararlaştırmıştır. Ordunun eksiklikleri tamamlanmaya çalışılmıştır. Güney Cephesi’ndeki bazı birlikler Batı Cephesi’ne kaydırılmış, merkez ordusu emrindeki V. Kafkas Tümeni ve Kocaeli Grubu birlikleri ile cephe güçlendirilmiştir.

İkinci İnönü Savaşı’na katılan Türk ve Yunan ordularının güç durumu açısından; Yunanlıların 16.000 tüfek, 224 ağır makineli tüfek, 450 hafif makineli tüfek, 64 sahra ve dağ topu, 12 ağır top ve 1300 kılıca karşılık önemini vurgulamıştır. Anadolu ve İstanbul basınında II. İnönü Zaferi günlerce en önemli haber ve yorum niteliğini korumuştur.

Eskişehir halkı aralıksız üç gün üç gece sevinç gösterilerinde bulundu. Zafer, "Kurtuluş Bayramı" olarak kutlandı. Yaralı askerlere her türlü maddi ve manevi yardım Cephe kenti vatansever Eskişehir halkı tarafından yapıldı. Yunan yenilgisi gazetelerde "Milli zafer güneşi’nin doğuşuna yol açan büyük bir gelişme olarak yankı buldu.

İstanbul’da da büyük yankı uyandıran İkinci İnönü Zaferi’ni kutlamak için toplantılar düzenlenmiş, 15 Nisan’da Ayasofya Camii’nde şehitler için okunan Mevlid’e; Veliaht Abdülmecit ile Şeyhülislam Nuri Efendi de katılmışlardır. Savaşta zarar görenler için yardım kampanyaları başlatılmıştır.

Abdülmecit’in oğlu Şehzade Ömer Faruk ise, Milli Mücadele’ye katılmak üzere İnebolu’ya gelmiştir. Fakat O’nun bu girişimi kamuoyunda yeni tartışmalara ve karışıklıklara yol açacağı kuşkusuyla kabul edilmemiştir. İstanbul Hükümeti de Milli Bağımsızlık Mücadelesi’ne katılanları artık "asi" olarak değil; vatanı savunan kişiler olarak görmeye başlamıştır.

Özetlersek, dış basında özellikle de Bulgaristan, Almanya, İtalya ve Kıbrıs Türk basını başta olmak üzere "İkinci İnönü Zaferi" önemli yankılar uyandırmış, Türk Milli Mücadelesi’nin başarıya ulaşacağı duygu ve düşüncesi tüm yurtta pekişmiştir. Yunan ordusunun gururu ikinci kez kırılmış, İtilaf Devletleri’nin İngilizlerin TBMM’nin gücünü görmesi sağlanmış; İtalya ve Fransa’da ise Yunan işgal güçleri vasıtasıyla ya da kendi askeri güçleri ile çıkarlarını koruyamayacakları düşüncesi yerleşmeye başlamıştır.