Filistin Dayanışma platformu “İsrail ile ticaret Filistin’e ihanet” sloganı ile Kanatlı AVM önünde bir araya geldi. Burada yapılan açıklama şöyle; “Bugün 24 Mart 2024. İsrail işgal güçlerinin, Filistin halkına uyguladığı aleni soykırımın 173. günündeyiz. İsrail, NATO üyesi devletlerden aldığı açık destekle, tam 173 gündür Gazze halkını acımasızca katlediyor. Kitlesel katliamlara, yıkım, gasp, yağma, tecavüz ve insanları açlığa mahkum etmek gibi savaş suçları eşlik ediyor. 7 Ekim’den bugüne tüm dünyanın gözleri önünde Filistin halkı atalarının da yüzyıllardır yaşadığı kendi topraklarında bir soykırıma maruz bırakılıyor ve yurtsuzlaştırılmak isteniyor. İstilacı ve katliamcı İsrail devletinin kana susamış ordusu insanlığın asırlardır üzerinde ittifak ettiği ahlaki ve insani ilkeleri çiğnemek konusunda hiçbir tereddüt göstermiyor. İşledikleri cinayetleri aynı zamanda insanlık onurunu çiğneyerek yayınlamaktan da çekinmiyorlar. Onlara bu cesareti ve özgüveni veren şeyin dünyanın geri kalanındaki sessizlik olduğunun farkındayız.
Bugün Ramazan ayının on dördüncü günündeyiz. Ramazan başlamadan Gazze’de ateşkese ulaşma ümidi gerçekleşmedi. Refah’a yönelik kapsamlı bir saldırının yolda olduğu ilan ediliyor. 100 yıla yakın zamandır kendi topraklarında uğradıkları zulmü dünyaya duyurmak için çaba sarf eden Gazze halkı, Müslüman kardeşleri tarafından tarif edilmez bir yalnızlığa mahkûm edilmiş durumda. Ramazan ayında havalarda uçuşan kardeşlik ve dayanışma edebiyatının Gazze’nin sınır kapılarına takılması utanç vesikası olarak sokaklarımızı esir alacaktır. Onbinlere ulaşmış ölümlerin üstüne, açlıkla boğuşan çocukların kaybettiği tebessüm İsrail’le ticareti ve siyaseti kesmeyen sermaye ve iktidar sahiplerine ve tepkisiz kalan halkların kalplerine bir vicdan oku gibi saplanmalıdır. Gazze içimizdeki yara değildir! Gazze insanlığa dair belki de son umut ve son kaledir!
Bu Ramazan günlerinde açlıktan ölen her çocuk, her anne ağıdı, her baba çaresizliği yitip giden özümüzün ve bir daha gelmemek üzere kaybolan değerlerimizin bize ihanetimizi hatırlatmasıdır.
İşgal devletinin mevcut stratejisi “Dahiye Doktrini” olarak bilinen bir kolektif cezalandırma yöntemine dayanıyor. Savunma bakanları, “insansı hayvanlarla” dövüştüklerini söylediği itiraf niteliğindeki beyanında, Gazze’ye gıda girişini engelleyeceklerini de duyurmuştu. O tarihten bu yana Gazze’ye çok az miktarda gıda maddesi girebildi. Bugün Gazze’de sıradan insanlar, kadınlar, çocuklar, bebekler İsrail tarafından kasten oluşturulmuş korkunç bir açlık kriziyle karşı karşıya!
Utanıyoruz çünkü!!!
Yaşadığımız ülke, işgal rejimine hayat veren ticari ilişkileri sürdürüyor!
Bugün, Gazze halkı açlıkla mücadele ederken, işgal devletinin sebze ve meyve ihtiyacının %55’i Türkiye’den karşılanıyor.
Gazze’de kuvözdeki bebekler elektrik yokluğundan hayatını kaybederken, Zorlu Holding İsrail’e elektrik satmaya devam ediyor.
İşgal ordusunun uçakları Filistin halkının tepesine bombalar yağdırırken, İçdaş İsrail’in ihtiyaç duyduğu çeliği tedarik ediyor.
Gazze işgalciler tarafından yerle yeksan edilmişken, Limak ve Akçansa işgalin çimento ihtiyacını karşılıyor.
İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ı Kazakistan ve Azerbaycan’dan sağlanıyor. Katil uçakların ve tankların depolarını dolduran bu petrol Bakü-Ceyhan-Tiflis boru hattı aracılığıyla Ceyhan’a taşınıyor. Ceyhan’dan da SOCAR tarafından İsrail’e naklediliyor.
Demir çelikten gıdaya, dikenli tellerden petrole kadar her türlü sektörü kapsayan bu kanlı, bu lânetli ticaret; işgale, insansızlaştırmaya, katliama ve soykırıma ortak olmaktır! İyi, doğru ve güzel tüm değerlere ihanettir! Affedilmez bir cinayet ortaklığıdır.
Utanıyoruz ve kahroluyoruz!!!
Hiçbir siyasi ve ekonomik kazanım insanların yaşam hakkından, özgürlüğünden daha değerli olamaz. Siyasi ve ekonomik kazanımları öne sürerek mevcut İsrail rejimiyle iş tutanlar ve bu işbirliğinin savunucuları, Filistin halkının; Gazzeli çocukların başına gelenler kendi başlarına gelecek olsa hangi reel-politik izahı kabul ederlerdi. İsrail’le ticaretin kesilmesi sembolik bir tavır alıştan ibaret değildir. Yalnızca işgal devletine petrol sevkiyatının durdurulması dahî İsrail’i ateşkese zorlayacak en güçlü faktörlerden biri olacaktır. Bu sayede Siyonist savaş ve katliam makinesi tekleyecek, Filistin için direnişin; Filistinde ve dünyanın her yerindeki siyonizm karşıtları için güçlenmenin, siyonizm yanlıları için ise pozisyonlarını değiştirmelerinin yolunu açacaktır. Nitekim, açmaktadır!
Bizler buradan tüm açıklığıyla ilan ediyoruz:
Bugün eğer Türkiye’den İsrail’le ticaret devam ediyorsa bunun sorumlusu Türkiye’deki mevcut iktidardır.
Siyasi iktidar, en azından Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği ara kararı gerekçe göstererek, İsrail’le Türkiye arasındaki ticareti bir an önce bitirmek zorundadır.
İşgal devletinin soykırımcı saldırganlığını dizginlemenin en önemli ayaklarından biri budur!
Bugüne kadar “Biz kazanırsak, Gazze sevinecek!” diye oy toplayanların, bugün “Ne yapalım, gücümüz yetmiyor!” diye sızlanmalarını kabul etmiyoruz! Siyasi iktidarın en azından İsrail’e yardım ETMEMEYE gücünün yeteceği konusunda hiçbir şüphemiz yok.
Ticareti bile kesmeyenlerin, yerel seçimlerde propaganda yaparken Gazze’yi dillerine dolamalarının utanç verici bir ahlaksızlık olduğunu vurguluyoruz. Bu kadarı artık hem Filistin halkının hem de bizlerin aklıyla alay etmektir, vicdan sahibi insanları aptal yerine koymaktır.
Gazze’de yaşanan can pazarını istismar etmek, sömürmek ve politik amaçlarına ulaşmak için kullanmak kimsenin harcı değildir. Hele de siyasi iktidarın, Gazze’yle ilgili ağzını açabilmesinin ön koşulu İsrail’e destek vermeyi bırakmak, yani İsrail’le ticareti sonlandırmaktır.
Bizler 10 Mart’ta 30 ayrı şehirde bu çağrımızı dile getirmiştik. Bugün de meydanlardayız. Her gün daha da kalabalıklaşarak, daha fazla şehirde mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz!
Dünyanın her yerinde, onurlu insanlar olarak, özgür insanlar olarak emperyalizmin koruması altındaki Siyonist saldırganlığı püskürtmek için elimizden geleni ardımıza koymayacağız! Bu vesileyle buradan Amerika ve Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde ve hatta Siyonist baskı altındaki Tel Aviv’de sokakları inleten vicdanın sesine selam gönderiyor ve haykırıyoruz…
Dostluğu ve kardeşliği borçlu olduğumuz halklar katledilirken ölümden ve kandan yana olmak tarihe, doğaya, kentlere, inşa edilmiş mabetlere, mayıs ayında açan çiçeklere, tertemiz akan nehirlere ihanettir. İsrail’le Ticaret Filistin’e değil sadece kendi tarihsel tecrübemize ve insanlığın değerlerine de ihanettir.
Yükselen bir dua ya da nedeni belli bir sevinç gibi 10 Mart’ta sokaklara, medyanlara, çay ocaklarına, banka kuyruklarına, Bakanların yüzüne, AVM önlerinde sermaye sahiplerine seslendiğimiz gibi bugün de onlarca yerde yine haykırıyoruz:
l İsrail’le ticarete kesinlikle son verilmelidir. İsrail her açıdan bir boykot duvarıyla çepeçevre sarılmalıdır. Sorun, İsrail adlı terör devleti ve destekçileridir…
l Gazze’nin her yerine kesintisiz ve yeterli insani yardım ulaştırılması sağlanmalıdır. Gazze halkı göz göre göre açlıktan ölmeye terk edilmemelidir.
l Kürecik Radar Üssü kapatılmalıdır. İncirlik Üssü’ndeki ABD askerleri ülkelerine gönderilmelidir. Bu ülkede, bu kadim topraklarda soykırım destekçilerinin askeri ve siyasi güçlerine yer yoktur.
Tüm dünyanın İsrail’e karşı boykot, tecrit ve yaptırımlara iştiraki için kapsamlı ve istikrarlı bir diplomatik çalışma yürütülmelidir.
Sabrımız tükendi! Durmaya takatimiz yok! Ertelemenin, örtmenin, tevil etmenin, izaha yeltenmenin vakti artık bitti!
Kınamalar yeterli değil! Gazze’ye yönelik soykırım hakkında saydığımız somut, fiili, etkili ve gerçek adımlar atılmak zorundadır.
Bizler bu taleplerimizin takipçisi olacağız. Bu taleplerimiz hayata geçirilmedikçe, dalga dalga büyüyecek, artacak ve iki elimizi siyasi iktidarın ve kanlı, işbirlikçi sermayedarların yakasından ayırmayacağız.
Bugün İsrail’e, dolayısıyla emperyalizme karşı direnmek, ahlâki, vicdani ve insani açıdan en temel ödevlerden biridir.
Gazze’nin direnen halkı başta olmak üzere, İsrail’e ve destekçilerine karşı direnen herkesi saygıyla selamlıyoruz.
Nehirden Denize Özgür Filistin için tüm halkımızı vicdani, insani, ahlaki görevini yapmak için bulundukları yerde meydanlara, sokaklara davet ediyoruz.”