Hiçbir şeye emek vermeden güzelleşemeyeceği gerçeği varsa ortada, gayet anlamlı bir şey bence. Yaşam anlayamadığımız kadar kısa iken, kimilerinin kendinden başka hiçbir şey umurunda değilken ya da umurundaymış gibi davranırken çoğumuz çok farklı anlamlar yüklüyoruz hayata.
Ve bazen o çok ama çok anlam yüklediğimiz şeyler bize en acı veren olayları yaşatabiliyor. Aslında anlıyoruz ki zor olan hayat değil hayatı zorlaştıran insanlar. İnsanlarla ilgili ilk hayal kırıklığımı çocukluğumda yaşadım. Her gün sokakta koşup oynadığım arkadaşlarım beni anneme söylemekle tehdit ettiler aylarca… Hem de çok ama çok masum çocukça bir davranışımdan dolayı. Çocuktum her şeyi unuttum ve yine inandım. Yıllarca inandım …
Hep koşulsuz sevdim insanları, beklentisiz kendim gibi sandım… Kafamın arkasında planlarım olmadı ne düşündüysem söyledim ne hissetiysem yaşadım. Açık ve net oldum imalarda bulunmak yerine, anlamlar arayıp yormadım karşımdakini. Hep uyum sağlayan ben oldum çoğu zaman çoğu şeyi istemesem bile. Lanet olası iyi ruh beni esir almıştı çünkü. Söylediğim sözlere hep dikkat ettim. Kavgada bile üslubumu bozmadım. Küçük görmedim kimseyi, hatalarını yüzüne vurmadım. Değişime hep açık oldum, biliyorum ki hiçbir şey ilk günkü gibi kalmaz. Format atmak gerekir bazen, taşlar yerine otursun ve bir daha oynamasın diye.
İyi ya da kötü, çok ya da az, fedakârlık yaparak ya da yapmayarak, yüze vurarak ya da vurmayarak, severek ya da sevmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek insanlar için yaptığımız her hareket insanlarla uğraşmaktır. Uğraşmak kulağa pek hoş gelmiyor. Yoksa emek vermek mi desem. Bu daha vefalı ve daha sevgi dolu bir kelime. Uğraşmak ile aynı şeyi ifade ettiği halde kulağa daha güzel geldiğini kim inkar edebilir?
O zaman arasındaki fark ne? İnsanlara karşı yaptığımız davranışlar onlar tarafından iyi karşılanırsa ve onlar için verimli olursa bu emek vermek olur. Hayır onlar bunu yanlış anlar ve davranışlarınız sıfır fayda ile aranızda dağ gibi durursa bu uğraşmak olur. Peki uğraşlarımızı emeğe çevirmenin bir yolu var mı? Hayır maalesef, bu tamamen karşımızdakinin algısı ile alakalı bir durum. Peki onun algısını değiştirmenin bir yolu var mı?
Bir yol olmalı mı olmamalı bence? Arkadaş arkadaşından şüphe etmemeli bence… Hatalar, yanlışlar insana mahsus, arkadaşlar birbirini tolore edebilmeli, hatalarını yüzüne vurmak yerine kapatmaya çalışmalı onun yerine. İyilik gerçekten ihtiyaç sahibine yapıldığında iyiliktir diye bir söz okumuştum. Bu sözden sonra gereksiz iyilikler yapıp kendimi yordum mu tabii ki yordum. Çünkü iyi ruh tüm hücrelerime işlemiş ve beni çoktan sömürmeye başlamıştı. Sürekli duvara çarpsam da, dibe insem de bir lotus çiçeği gibi çamurlarımdan sıyrılıp suyun yüzüne çıkmayı başardım. Küllerimden yeniden doğdum hep. Biliyorum ki dünyayı iyilik kurtaracak benim gibi kin tutmayan, affetmeyi bilen, karşılıksız emek harcayan insanlar olduğu sürece dünya hep yaşanılır olacak …