Türkiye

İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihi bir keşif hikayesinde saklı

Abone Ol

İzmir’in 5 bininci yaş kutlamalarının yapıldığı 2003 yılında Buca ilçesinde yapımı devam parka farklı bölgelerden getirilen toprakları incelerken neolitik çağdan kalma bir taş fark eden resim işi öğretmeni Alibeke Özkan, İzmir’in aslında 8 bin 500 yaşında olduğunu ortaya çıkaran fitili ateşledi. İzmir’in bilinen ilk yerleşim yeri olan Yeşilova Höyüğü’nün kaşifi Alibeke Özkan ve Kazı Başkanı Prof. Dr. Zafer Derin, o keşif hikayesini anlattı.

Bornova ilçesi Karacaoğlan Mahallesi’nde Manda Çayı kıyısında bulunan Yeşiova Höyüğü, İzmir’in ilk yerleşim yeri olarak kabul ediliyor. İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihinin olduğunun anlaşılması ise ilginç bir keşif hikayesinde saklı. Resim işi öğretmeni 72 yaşındaki Alibeke Özkan, emekli olmadan önce doğal taş ve minerallere merak sardı. Bu konuda çeşitli incelemeler yapan ve doğal taşlarla ilgili dokümanları araştıran Özkan, 2003 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesinin Buca’da yaptığı parkı gezmeye çıktı. Park yapımı için İzmir’in farklı bölgelerinden getirilen toprakları incelemeye koyulan Özkan, toprakların arasında yeşil bir taş buldu. Ovuşturduğunda elinde balta şeklinde yontulmuş bir taş tuttuğunu fark eden Özkan, bu taşın arkeolojik bir kalıntı olduğunu düşündü. Özkan, bulduğu taşı İzmir Arkeoloji Müzesi’ne teslim ettiği sırada İzmir’in 5 bininci yaşının kutlamaları için çalışmalar yapılıyordu. Müze görevlileri, hemen söz konusu parkta tarama çalışması başlattı, bölgede pek çok arkeolojik kalıntı daha bulundu. Parka getirilen toprağın Yeşilova Höyüğü’nün bulunduğu bölgeden alındığının anlaşılması üzerine 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ortak girişimiyle Prof. Dr. Zafer Derin başkanlığında kazı çalışmaları başladı. Höyüğün bulunması ile birlikte İzmir’in 5 bin değil aslında 8 bin 500 yıllık bir tarihi olduğu ortaya çıktı. İzmir’in bilinen tarihini değiştiren Özkan o dönemde yaşadıklarını anlatırken, kazı başkanı Derin ise Yeşilova Höyüğü ve devam eden kazı çalışmaları hakkında bilgi verdi.

“Arkeologlar heyecanlandı”

Emekli resim işi öğretmeni Alibeke Özkan, “Emekli olmadan önce taşlara bir ilgim gelişti. Doğal taşları, mineralleri incelemeye başladım. Yorulduğum bir akşam yürüyüşe çıktım. Büyükşehir tarafından yapılmakta olan parkta yürürken, kenara başka bölgelerden getirilmiş toprakların döküldüğünü gördüm. İzmir’in çevresinden getirilen bu topraklarda ne tür mineral ve taşlar var diye merak ettim. Toprağın içinden yürürken, yeşil rengi belirgin olan bir taş gördüm. Elime alıp ovuşturduğumda taştan yontulmuş bir balta olduğunu fark ettim. Taş devrine, en azından neolitik çağa aitti. Taşın çok eski bir parça olduğunu anladım. Ben sanat tarihi de okumuş bir insanım. Elimde kitaplar da var. Zaten her şey beynimde. Bu sayede o toprağa farklı bakmaya başladım. Sonra başka parçalar da buldum. Taşlar, midye kabukları, kemikler, dişler gördüm. Hepsini bir poşete koyup eve götürdüm. Oğlumla tekrar parka doğru gittik ve o da taştan yontulmuş bir balta buldu. Ertesi gün hepsini İzmir Arkeoloji Müzesi’ne götürdük. Parçaları gören arkeologlar, ‘eğer bu parçalar belgelenirse İzmir’in yaşının 8 bin 500 olduğu anlaşılabilir’ dedi. Tarih 2003’tü. O zamanlar İzmir’in 5 bininci yaşının kutlama çalışmaları vardı. Müzenin müdürü ve oradaki personellerle birlikte toprak dökülen alanı taradık. Toprak alınan yer hemen belirlendi. Bornova’da bir yer olduğu anlaşıldı ve toprak alımı durduruldu. Kazı çalışmaları yapıldı ve Yeşilova Höyüğü’nün bulunmasına bu şekilde katkı sağlamış oldum” dedi.

“Parkın adı ‘Yeşilova Antik Park’ olabilir”

Höyüğün bulunmasına yardımcı olduğu için çok mutlu olduğunu belirten Özkan, “Böyle bir şeye vesile olabileceğimi düşünmüyordum ama ben inceleyici bir insanım. Sanata ilgim de olduğu için taşı fark edebildim. O taşı görüp önemli bir taş olduğunu anlamayan insanlar da çıkabilirdi. O taşı bulan başka bir kişi taşın ne kadar para edeceğini de düşünebilirdi ama ben hiç bu şekilde düşünmedim” diye konuştu. Özkan, ismi olmayan Buca’daki parkın adının ’Yeşilova Antik Park’ olabileceğini, bunun için yetkililerin çalışma yapabileceğini söyledi.

“Üst üste 15 kez yerleşilmiş bir höyük”

Yeşilova Höyüğü ve devam eden kazı çalışmaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Zafer Derin de, “2003 yılında öğretmen Alibeke Özkan, Buca’da yapılan bir parkta dolaşırken toprak parçaları arasında pişmiş topraktan eserler bulup müzeye bildirdi. O aşamadan sonra müze, Bornova’dan toprak alınıp parklara serildiği haberini verince alana gelip araştırma yaptım. Araştırma sonucunda, toprak alınan yerlerden farkında olmadan bir kültürün yavaş yavaş taşındığını gördüm. Hemen duruma müdahale ederek alanı koruma altına aldık. 2005 yılında ilk çalışmaları yaptığımızda, İzmir’in 5 bin yıllık bir kent olduğu düşünülüyordu. Bu bulgular sayesinde İzmir’in tarihinin 8 bin 500 yıl önceye gittiğini, buradaki kalıntıların İzmir’in ilk yerleşenlerine ait olduğunu anladık. Burası 50 bin metrekarelik bir alan ve 2 metrelik alüvyonun altında bir yerleşim var. Üst üste 15 kez yerleşilmiş bir höyük. Tabii ki çok zor bir çalışma ve bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla 8 bin 500 yıl öncesine giden tarihleri elde ettik” ifadelerini kullandı.

“Bir kişi sayesinde İzmir’in geçmişini kurtardık”

Çalışmaların 2005 yılında kurtarma kazısı olarak başladığını kaydeden Derin, şöyle devam etti:

“2008 yılından itibaren büyük çaplı bir çalışmaya gerek olduğunu gördük. Buradaki amacımız sadece var olan eserleri kurtarmak değil, İzmir’in geniş çaplı geçmişini öğrenmekti. 15 yıllık süre içinde İzmir’in geçmişine dair birçok gerçeği de ortaya çıkardık. Bu çalışmayı Kültür Turizm Bakanlığı ve Ege Üniversitesi adına yürütüyorum. Çalışmaları Kültür Turizm Bakanlığı, Ege Üniversitesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bornova Belediyesi destekleri ile sürdürüyoruz. Bizim yaptığımız, kent içi arkeolojidir. Kent içi arkeolojinin en büyük zorluklarından biri de hızlı kentleşmedir. Kentleşirken, görülmediği takdirde kalıntıların hepsi binaların altında kalabilir. Nitekim Alibeke Özkan gibi duyarlı bir insan olmasa böyle bir yerin bulunması belki de imkansız olacaktı. Çünkü bulunduğumuz yerin üzerine bugün yüksek binalar yapılmış olacaktı. Burayı bulamasaydık, 5 bin yıl öncesine dayanan Yassı Tepe’yi de keşfedemeyecektim ve oraya da villalar yapılacaktı. Bir duyarlı kişi sayesinde zincirleme olarak İzmir’in geçmişini kurtarmış olduk. Bu anlamda Alibeke Özkan’a minnettarız.”

Denizle uğraşıyorlardı, özgürlüklerine düşkünlerdi

Yeşilova Höyüğü’nde 8 bin 500 yıl önce yaşayan topluluk hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Derin, şöyle konuştu:

“Burada, denizden biraz uzak gibi duran ama denizi çok iyi kullanan bir toplum olduğunu gördük. Çipura dahil olmak üzere birçok iri deniz hayvanının kemiklerini, midye kabuklarını bulduk. Çok sayıda balıkçı ağ ağırlıkları gördük. Bu da topluluğun denizle haşır neşir olduğunu gösteriyor. Suyla çok ilişkili olmuşlar. Yeşilova etrafındaki dereleri de bir metro gibi kullanmışlar. Dereye atladıkları gibi denize ulaşabilmişler. Öte yandan birbirinden ayrı kulübelerde yaşamışlar, özgürlüğü sevmişler ve Egeliler gibi kırma çatılı evler yapmışlar. Ayrıca taştan evler de inşa etmişler. Ayı ve panter gibi hayvanların o bölgede varlıklarının olduğunu gördük. Bölgede yaşayanlar, panteri kutsal olarak görmüşler ve pişmiş kaplara panter figürleri işlemişler. Buradaki insanlar, doğayı kutsal olarak gören ve doğanın tüm nimetlerinden faydalanan, tarım ve üretim yapan bir toplulukmuş. Çanak çömlek ürettikleri gibi taş alet ürettikleri yerleri de bulduk. Örneğin bir mekanın içinde dokuma tezgahının ağırlıklarını yapmışlar ve bunu yaparken kaç tane ağırlık yaptıklarını ve kaç tane daha yapacaklarını taşa işlemişler. Yani çalışmalar sırasında yaptıkları üretimin defterini de bulmuş olduk.”

İzmir’e yerleşen ilk Egeliler

Yeşilova Höyüğü’nde yaşayan insanların İzmir’in içine yerleşen ilk Egeliler olduğunu belirten Prof. Dr. Derin, “Bu dönem, ‘Cilalı Taş dönemi’ dediğimiz Neolitik Çağ’a denk geliyor. Milattan önce 6 bin 500 yıllarına kadar giden bir tarihsel süreçleri var. Yaklaşık 800-900 yıl boyunca aralıksız olarak burada yerleşmişler ve sonra bölgeyi terk etmişler. Onların yaşamlarına ilişkin bulamadığımız tek şey cesetleri, yani mezarları. Bir gömü durumu yok. Belki ölüleri açığa bırakıyorlardı, belki doğayla birlikte özdeşleşen bir ölü gömme uygulamaları vardı. Bir gün çalışmalar sonucunda herhalde onu da keşfederiz. Bu höyükte Cilalı Taş devrine ait üst üste 10 köy var. Şu an bu 10 köy içerisindeki son köyü çalışıyoruz. Defter yaprağı gibi çevirip çevirip okuyacağımız 9 tane daha köy var” dedi.

-İHA-