Dr Safiye Ali ; Türkiye’nin ilk kadın doktoru,
Safiye Hüseyin Elbi ; İlk hemşiremiz.
Selma Rıza ; İlk kadın gazetecimiz
Sabiha Bengütaş ; İlk kadın Heykeltraşımız
Prof.Remziye Hisar ; İlk Kimya Profesörümüz
Rebia Tevfik Hanım ; Avrupada ünlenen ilk kadın modacımız
Şekibe Ali ; İlk Üniversite Mezunu kadınımız
Şair Nigar Hanım ; Edebiyatımızın ilk kadın şairi
Seniha Sami ; Müzecilik tarihinin en parlak kadını
Sabiha Bozcalı ; İlk kadın illüstratör ressamımız (resim sanatının abartılı ya da doğada benzeri görülemeyecek ve deneysel olarak kurgulanamayacak kompozisyonlarla resmedilmesi)
Hale Asaf ; Dünyaca ünlü Kadın Ressamımız..
Melek Celal ; Eserleri dört dile çevrilen ressam, heykeltraş, hat sanatı uzmanı..
Leyla Saz; İlk kadın bestekarımız
Bu isimleri tanıyor muyuz, daha doğrusu isimlerini duyduk mu ? Çoğu tanzimat sonrası ortaya çıkmış , Cumhuriyet döneminde bu ülkenin aydınlık yüzleri olarak büyük yararlılıklar göstermiş ressam, şair, doktor, gazeteci... Ancak ne okul müfredatlarında ne de kıyı köşede isimleri geçmez. (İlgilenenler için Taha Toros – O Güzel İnsanlar ) Rahmetli Duygu Asena’nın dediği gibi “Kadının adı yok”..
Ne yazık ki bu değerleri bilmediğimiz sürece o “milli” dediğimiz şeyler var ya boş laftır...
Madam Curie’yi öğrenirken Kimya Bilimini nesillere öğreten ilk kadın, Remziye Hisar’ı es geçmişiz. Florence Nightingale tamam da, Çanakkale Savaşında, ateşin göbeğinde hastane haline getirilmiş köhne bir gemide yaralılara yetişmeye çalışan ilk hemşiremiz, Kadın birlikleri, Hemşire okulları açmış yüzlerce Hemşireyi yetiştirmiş Safiye Hüseyin’in hiç mi değeri yok ? Milli Değer diye ortada dolaşanlara sormak lazım. Başında Milli Eğitim yazan Talim Terbiye’ye sormak lazım. Bunları kadın olduğu için mi çocuklarımıza öğretmiyoruz. ? Milli Değerlerimiz içinde bu kadınlarımız yok mu ? Milli deyince aklınıza sadece Kara Fatma (Fatma Seher) , Nene Hatun’mu geliyor ?
8 Mart Kadınlar günü..
Yazın bakalım bir yerlere Atatürk’ten kadına dair veciz bir şeyler, çiçekler alın hediye, güzel sözler, zarif iltifatlar yapın bitsin bu iş.. 8 Mart’ta kutlayıp 9 Mart’ta balkabağına dönüşen, ağzı salyalı dinci psikopatların, şiddet ve cinayet zebanilerinin önüne attığımız kadınlarımız.
Kadın kadını tanımalı her şeyden evvel.. Kadın kendini tanımalı. Bilmeli ve övünmeli.. Övünmemiz gerekenler sadece elde kılıç sallayanlar değil, aslında bu gibi değerlerimiz olmalıydı. Çağdaşlıkla, Batıcılığı bir tülü ayırt edemedik. Şarklı kafayla ortada kaldık. Toplumsal çürümemizin en can alıcı sebebi budur. Yok farzetmek, ezmek, bilgisiz ve eğitimsiz bırakmak.
Nazım Hikmet geçmişten bu güne seslenmiş bizim kadınlar için ;
(….)
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız..
(…….)
Hey gidi koca Nazım. Hala değişen bir şey yok.. Kentlisi de bunun benzeri…