“8 Mart 1857'de ABD'nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında tekstil işçisi kadınların başlattığı grev, polislerin fabrikanın kapılarını kilitlemeleri ve çıkan yangında 129 kadın işçinin hayatını kaybetmesi ile son buldu. Oysa bu kadınlar, eşit işe eşit ücret istemişler, ağır çalışma koşullarına ve ayrımcılığa karşı çıkmışlardı.
Kadınlar hâlâ yaşamları, eşitlik ve ayrımcılığa karşı durmak için mücadele ediyor. Bizler; iktidarın bu ülkenin kadınlarını yok sayarak, ikinci sınıf insan olarak görüp "makbul kadın" adı altında eve kapatmaya yönelik uygulamalarına, Anayasa ve Yasalara rağmen hukuk tanımaz kararlarına karşı çıkıyor, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyor, 6284 ve Medeni Kanun'dan gelen haklarımıza sahip çıkıyoruz.
Yaşadığımız ekonomik kriz toplumun her kesimini etkilerken, kadınlar ve çocukların payına daha fazla mücadele etmek düşüyor. 6 Şubatta yaşanan ve 11 ilimizi etkileyen, yaklaşık 50.000 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın evsiz kalmasına ve yaşadıkları bölgelerden göç etmesine neden olan depremin "kader planımız" olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Rant hırsı, bilimden uzaklaşmak, ben yaptım oldu mantığı ile ile yaşadık bu sonu. Depremin ilk günlerinde sivil toplum kuruluşlarının, gönüllülerin sahada yer alarak yaraları sarmaya ve dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çaba ve gayretlerine rağmen devlet kurumlarının müdahalede geç kalması, üstüne üstlük ana görevi afet anında vatandaşın yanında ilk olması gereken Kızılay'ın çadır ve gıda satması, hâlâ deprem bölgesinde çadıra ulaşamayan vatandaşlarımız varken kurumun depolarında çadırların olmasi kabul edilemez. Bu yıkımın, bu felaketin sorumluları, birinci sınıf tarım arazilerini imara açanlar, imar afları ile çarpık yapılaşmaya, gerekli zemin etüdü ve projelendirmeyi yapmadan inşaat ruhsatı ve izinleri verenler, gerekli kontrol ve denetimleri yapmayanlar, rant uğruna kat sayısını bilime kulak vermeden artıranlar, organizasyon yapma yeterliliğine sahip olmayan liyakatsız kişiler, rant hırsı ile hareket eden iktidar ve yandaşlarıdır. Sorumlular istifa etmeli ve hak ettikleri cezaları almalıdır.
Deprem bölgesinde sürekli ve en temel insanı ihtiyaç olan duş ve tuvalet ihtiyacının karşılanması, temiz suya erişimin sağlanması, kişisel hijyen malzemelerine, ped ve bebek bezine olan ihtiyacın giderilmesi, özellikle kadınların tecavüz ve şiddete uğrama tehlikesi nedeniyle güvenli alanlar oluşturulması zorunludur. Anne babalarını kaybetmiş çocuklar devlet korumasına alınmalı, kayıp ve çeşitli cemaat ve vakıflara verildiği iddia edilen çocuklarla ilgili gerekli işlemlerin yapılarak sorumlular cezalandırılmalıdır. Depremde evlerini kaybeden vatandaşlarımızın barınma sorununu KYK yurtlarından öğrencileri alelacele çıkartarak eğitimi online olarak devam ettirmek kabul edilemez. Depremde ilk feda edilecek olan "eğitim" değildir.
TMMOB çatısı altındaki mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar olarak; bilim ve tekniği kullanarak, doğayla dost, güvenli ve yaşanabilir şehirler inşa etmek, birbirimize olan güven ve dayanışma duygularımız ile ayrımcılığa ve eşitsizliği karşı durmak üzere yola çıktık. En büyük gücümüzü demokratik, laik, hukuk devlet anlayışımızdan alıyor ve sahip çıkıyoruz.”