Alman filozof Schopenhauer, insan ilişkileri hakkındaki görüşlerini çok güzel bir metaforla, kirpilerin hikayesi ile anlatır.
İlişkilerde aşırı yakınlaşmak ve iç içe geçmek zamanla hiç hesap edilemeyen sorunlar doğurabilir. Biriyle fazlaca yakınlaşır, fazla samimiyet kurarsanız istemeden de olsa bir süre sonra o kişiyle çatışmaya girip birbirinize zarar vermeye başlayabilirsiniz. Yakınlık ve samimiyet dendiğinde çoğu zaman arada hiç sınır ve mesafenin olmadığı, her türlü ihlalin normal kabul edildiği, iç içe hallerin yoğun olduğu ilişkiler akla geliyor. Oysaki bütün ilişkilerde asla ihlal edilmemesi gereken kırmızı bir çizgi vardır. Onu ihlal ettiğinizde ilişkinizin hasar görmesine neden olabilirsiniz. İlişki içinde her iki tarafında nefes alması ve kendine dair özellikleri canlı tutabilmesi önemlidir.
Şimdi hep beraber Schopenhauer bunu nasıl anlatmış bakalım, ne dersiniz ?
Soğuk bir kış günü kirpiler ısınmak için bir araya toplanırlar. Bir süre sonra okları birbirlerine batıp acı verince uzaklaşırlar. Üşüyünce tekrar birbirlerine yaklaşırlar. Ancak okları yüzünden her defasında canları yanan kirpiler bir türlü yan yana duramaz ve her defasında yeniden ayrılırlar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelen kirpiler ciddi bir ikilem yaşarlar. Bu ikilem aralarındaki uzaklık, her iki duruma da tahammül gösterebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürer.
Schopenhauer, burada kirpilerin ilişkilerini insan ilişkilerine benzeterek der ki ; İnsanları biraraya getiren, iç dünyalarındaki boşluk ve tekdüzeliktir. İnsanlar sevilmek ve yalnız kalmamak adına ilişki kurarlar. Ancak birbirlerine uymayan özellikleri ve tahammül edemedikleri tarafları onları birbirlerinden uzaklaştırır. Hayatın tek düzeliğinden kaçıp insanlarla birlikte olmak ve insanların dayanılmaz taraflarından uzaklaşmak ihtiyacı birbirini takip eder. En sonunda, kendilerine rahatsızlık vermeden bir arada olabilecekleri ortak bir noktada buluşurlar. Buluştukları bu noktada, birbirlerinin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ve buna karşılık okların acısı da artık hissedilmez olur. Kendi iç sıcaklığı yüksek olanlar ise diğerlerine sıkıntı vermemek, kendileri de sıkıntı çekmemek için, insanlardan uzak durmayı tercih ederler. Kirpilerin yaptığı gibi, rahatsız olmadan bir arada bulunabilmek için uygun mesafeyi ayarlamanızı önerir ve sadece kendi beden ısısını yani içsel gücünü koruyabilenlerin diğerleri ile arasındaki güvenli mesafeyi doğru ayarlayabileceğini söyler ünlü filozof.
Hemen hemen bütün ikili ilişkilerin en başında her şey mükemmel ve etkileyicidir. İnsanlar kurdukları ilişkilerde birbirlerine kolayca alışabilen bir varlık olmalarının avantajını yine birbirlerinden kolayca sıkılarak bir anda yitirebilirler.
Zamanla, kişilerin farklılıklarından dolayı birbirlerine karşı tahammülsüzlükleri baş gösterebilir. Kirpi ikilemi uzun ömürlü ilişkiler için insanların kurduğu bütün ilişkilerde aralarında yeteri kadar mesafe bırakmalarını ve birbirlerinin özel alanlarına saygı göstermeleri gerektiğini savunur. Diğer taraftan da yalıtılmış bir yaşam sürmemek gerektiğini ve insanlarla aradaki mesafeyi çok açmayıp yalnızlaşmamak gerektiğini öğütler.
Sınırlarınızı koruyamadığınızda kendinize "evlilik neden bana göre değil, ilişkiler neden bu kadar karmaşık ?" gibi sorular sorabilirsiniz. İdeal yetişkin ilişkisi kendi özerkliğine hakim, bağımsızlık kapasitesine sahip iki kişi gerektirir. Sınırların olmadığı ilişkilerde kişilerin kendilerinin de nedenini tanımlayamadığı problemler yaşanabilir. Sevdiklerinizle birbirinize tahammül gösterebilme aralığını doğru tayin edemediyseniz yollarınız ayrılır.
Naçizane tavsiyem...
Çay içerken bile yanmamak için ''dudak payı'' bırakmalı efendim...
Hoş kalın...