Cumhuriyetin kurulmasının ardından eğitimsizlik sorununu çözmek için büyük bir atılım yapıldığını ifade eden ADD Eskişehir Şube Başkanı Cihan Taşar, “Savaş sonrası ekmek yapacak unumuz, bebelerin altına saracak bezimiz, çaya atacak şekerimiz, duvara çakacak çivimiz bile yoktu. Dış ve iç engellemeleri aşarak tarımı, hayvancılığı canlandırıp halkı doyurmak, üretim tesisleri kurmak, para bulmak, her alanda uzmanlar yetiştirmek, bunun için milleti ayağa kaldırmak, onun için de eğitip bilinçlendirerek kimliğini kazandırmak, millet olduğunu öğretmek gerekiyordu. Oysa 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet idaresinin bulduğu ilkokuldan üniversiteye toplam 347 bin 821 öğrenci (nüfusun ancak yüzde 2,8’i) ve çoğunluğu asker ve sivil bürokratlar olan yüzde 3,5 okur-yazar idi. Bu vahim eğitimsizlik sorunu en ivedi konuydu.” ifadelerini kullandı.
Cehaletin esas kaynağının ulusun yüzde 85’inin yaşadığı kırsal kesimde olduğunu belirten Taşar, şöyle konuştu: “Çözüm Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un yarattıkları Köy Enstitüleri ile bulundu. Dünyada eşi, benzeri görülmemişti. Tamamen yerli ve milliydi. Atatürk’ün 1936’da askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapmış gençlerle başlattığı Köy Eğitmenleri atılımının devamı olan Köy Enstitüleri, üretilen “Eğitim içinde iş, iş içinde eğitim” modeli ile “Okul yapan okullar” olmak üzere açıldı. Yoksul köy çocukları, hem kız erkek birlikte eğitim görme, kardeşçe beraber yaşama kültürüyle, hem kendi binasını, çatısını, sırasını yapma becerisiyle, hem bilimsel bilgiyle, hem edebiyat ve sanatla, hem de kırsal kesimin gereksinimi olan tarım, hayvancılık, demircilik, inşaatçılık, marangozluk, arıcılık, balıkçılık ve benzeri pratik bilgilerle donatılıyordu. Her öğrencinin yılda en az 25 klasik roman okuması ve bir enstrüman çalması zorunluydu. Yetiştirilen bu öğretmen ordusu; bir yandan Aydınlanma ateşini Anadolu’ya yaydılar, bir yandan öğrencileriyle birlikte okullarını, su yollarını, elektrik santrallarını, ahırlarını inşa ettiler, tarlalarını ekip biçtiler, bir yandan da verdikleri teorik ve pratik bilgilerle köylüyü eğittiler. Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940 tarihli 3803 sayılı yasa ile yaşam buldu. 1948 yılına kadar yurdun her bölgesinde 21 enstitü açıldı. Yöresine göre her birinin tarlaları, bağları, bahçeleri, arı kovanları, bağcılık, balıkçılık malzemeleri, kümesleri, ahırları, besi hayvanları, atölyeleri, laboratuvarları vardı. Derslerin yarısı teorik, diğer yarısı uygulamalıydı. “
Günümüz Kemalist devrimcilerinin en önemli görevlerinden biri de bu özgün eğitim modelini çağımız koşullarına uyarlayarak yeniden hayata geçirmek olduğunu vurgulayan Taşar, sözlerini şöyle sürdürdü: “4+4+4 ucubesi ile kesintisiz temel eğitimi boğazlayan, ‘Taşımalı Eğitim’ adı verilmiş ne idüğü belli sistemle köy okullarını kapatıp halkımızı tarikatlara ve imamlara mahkum eden, asırlardır milletimizin başına bela olmuş bu Orta Çağ zihniyeti, ancak çocuklarımız yeniden Laik Cumhuriyet’in bilim ışığına kavuşturularak yenilgiye uğratılabilir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, kuruluşlarının 84. yılında Köy Enstitülerinin fikir babası Büyük Atatürk’ü, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, kurucuları Hasan Âli Yücel ve Tonguç Baba’yı, Köy Enstitülü sevgili öğretmenlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.”