Markanız Covid-19'un ikinci dalgasına hazır mı?

Abone Ol

DSÖ'nün (Dünya Sağlık Örgütü) Haziran ayında yaptığı açıklamasında olası ikinci Koronavirüs dalgasının Sonbahar aylarında başlamasının beklendiği söylenmişti. 19 Eylül’ü de kilit tarih olarak vermişlerdi.

Tüm dünyada Haziran ayı itibarı ile geçilen normalleşme süreci sonrası bir anda her şey unutuldu, sanki bir rüyadaydık da uyandık misali herkes bir rahatladı. Geldi bahar ayları gevşedi covid yayları moduna girdik. Şimdi de geldi sonbahar ayları nasıl toparlanır bu millet onu bilemiyorum.

Yetkililer tüm ülkeleri hızlı ve etkili test, vaka takibi ve izolasyonu konusunda çalışmaya çağırıyor.

Sonbaharda baş gösterebilecek ikinci dalga Covid-19 salgını için DSÖ, bulaşma takibi ve olası karantina uygulamalarını birleştirecek bir strateji geliştirmeye çalıştığını açıkladı.

DSÖ, sosyal mesafe ve karantina gibi tedbir uygulamalarının Covid-19'la mücadelede tüm dünyanın elini güçlendirdiğini söylerken zamanımız varken hazırlık yapmanın akıllıca olacağını belirtmişti.

Bugün 1 Eylül zamanımız pek kalmadı gibi ama ben sormak istiyorum şimdi:

‘Markanız Covid-19 un ikinci dalgasına hazır mı?’

Son üç ay maddi ve manevi olarak nasıl geçti? Sayısal verileriniz ne gösteriyor? Gidişat ne yönde? Yaptığınız işle ilgili arz / talep dengesi geçen yıla oranla ne durumda?

Normalleşme başlamadan önce bütçe planlarınızı revize ederek, minimum maliyet gözetecek şekilde sistem yönetimi yapmayı tüm önemli yöneticiler ve iş ehli insanlar kendi birimleri için önermişti. Ben de pazarlama harcamaları konusunda güven ve kaliteli hizmet odağında, doğru müşteri ilişkileri yönetimini sağlayacak, işe yarar pazarlama çalışmalarına odaklanmaları gerektiğini hem takipçilerime hem markalarıma bolca dile getirdim. Ancak eğer bir liste yapmak gerekse bu listede neler olmalı diye soracak olursanız, uzman görüşleri ve yerli yabancı kaynak taramaları sonucunda kendi yorumumu da katarak sizler için bir kontrol listesi hazırladım. Umarım işinize yarar.

Ofiste, üretim alanlarında ve sahada maksimum güvenlik önlemi alarak önce personelimizi koruma altına almalı ve kendisini güvende hissederek çalışmasını sağlamalıyız.

İşi sahada olan çalışanlar için minimum temas gözeterek çalışma imkânı sunmalıyız.

Zaman zaman evden, zaman zaman ofisten olacak şekilde ihtiyaca göre hibrit modele geçmeliyiz.

Kendi önlemlerinizle tedarikçi ve iş ortaklarına da örnek olarak, takip ve denetim de ciddiyeti esas kabul etmeliyiz. Bunu da tüm partnerlerimize yansıtmalıyız.

İç ve dış iletişim kanallarınızı şeffaf ve düzenli bir diyalog ile yönetmeli, iletişime açık olmalıyız. Ekip arkadaşlarımızla bir arada çalışıyor olmasak da sık sık iletişim halinde olmalıyız.

En kötü senaryoya göre önlem planını yaparak hazır beklemeliyiz. Ancak bu durumun da motivasyonumuzu ve iş yapış şeklimizi olumsuz etkilemesine izin vermemeli ve her şeyin iyi olacağını düşünmeli, buna göre işinizi en iyi şekilde yapmak için çaba göstermeye devam etmeliyiz.

Maliyetlerinizi yeniden gözden geçirerek gerekli kısıtlamalara gitmeliyiz. Nakit akışınızı buna göre düzenlemeliyiz. Ödeme vadelerimizi yeniden yapılandırmalıyız. Bunları yaparken de çalışanlarımızı ve partnerlerimizi zor durumda bırakmamalıyız. Tüm iletişimlerimizde açık ve net olmalı, verdiğimiz sözleri tutmalıyız. Yerine getiremeyeceğiniz sözler de vermemeliyiz.

Genel giderlerimizin maliyeti haricinde ürün maliyetlerimiz üzerine de yoğunlaşmalı ve müşteri memnuniyetsizliği yaratacak herhangi bir karar almadan, kaliteden ödün vermeden gerekli kısıtlamaları yapmalıyız.

Uygun maliyetli finansman bulmalı ve onu harcamadan ikinci dalga gelirse diye bir kenarda bekletmeliyiz.

Dijital dönüşümü doğru anlayarak online satış ve dağıtıma yatırım yapmalıyız.

Sosyal medyada marka itibarına dikkat ederek tutarlı ve mantıklı, marka değeri odaklı sürdürülebilir içerik üretmeliyiz. Dijital ayak izimizin stratejik olmasına önem göstermeliyiz.

Gerekirse küçülmeye gitmeli, kangren olup kolu kaybetmeden parmaktan vazgeçme erdemini göstermeliyiz.

Zamansız ve riskli projelere girmeden, yatırım maliyeti oluşturmayacak tüketici ihtiyacına yönelik işlerle sürdürülebilirliğe odaklanmalıyız.

Milenyum çağı ile zaten kapıda olan ancak Covid ile su yüzüne çıkan yeni dünya düzeni üzerine çalışarak; değişen tüketici eğilimlerine doğru cevap verecek projeler üzerine çalışmalıyız.