Hafta sonunda Sosyal Demokrasi Derneği ile Memleket Sevdalıları Derneği tarafından düzenlenen Türkiye Nereye Gidiyor toplantıları kapsamında “Medya ve Demokrasi” konulu toplantı yapıldı.
Toplantıya Basın Konseyi eski Başkanı ve CHP Milletvekili Oktay Ekşi, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay ile Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi konuşmacı olarak davetliydi.
Oktay Ekşi’nin eşinin rahatsızlığı nedeniyle gelemediği toplantıda diğer konuşmacılar görüşlerini anlattı.
Konuşmacıların hepsi de kendilerine göre etkin insanlar.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu son dönemlerde yaptığı çıkışlarla gündemde.
Sertel çok şeyler anlattı. Ahmet Abakay, daha çok Ankara siyasetini ve Ankara’daki medyanın durumunu gözler önüne serdi. Ercan İpekçi ise medya sektöründeki sendikasızlaştırmayı yıllara dayanan serüveniyle aktardı.
Medyanın bugünkü durumu ve içersinde bulunduğu sorunlar da dile getirildi toplantıda.
Toplantının moderatörlüğünü yapan Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da dışarıdan biri olarak medya ile ilgili görüşlerini paylaştı.
Atilla Sertel, gazeteci patronlardan söz etti.
Nadir Nadi’den, Erol Simavi’den, Haldun Simavi’den, Kemal Ilıcak’tan, Ercüment Karacan’dan dem vurdu.
Bunlar gazeteci patronlardı, siyasi iktidarlarla göbekten bağlı değillerdi dedi.
Özgürce eleştirebiliyorlardı, yazarlarına-çizerlerine karışmıyorlardı. Genel yayın yönetmenlerinin arkasında “yazılacaklar-yazılmayacaklar” diye listeler yoktu dedi.
Hani Bolu beyi Köroğlu’nun diğer adıyla (Ruşen Ali), “Tüfeng icat oldu, mertlik bozuldu” dediği gibi, ne zaman ki gazeteci patronlar, o zamanki basın sektöründen çekilmeye başladı, basında da mertlik bozuldu.
Sonradan işe özel radyolar, televizyonlar girdi, adımız da “medya” oldu.
Evet teknoloji ilerliyor, teknolojiye ayak uydurmayanların yok olup gidecekleri de malum.
Bunların olması kaçınılmazdı, ama bu arada gazeteci patronlar gitti, yerlerine, iş adamı, sanayici, tüccar medya patronları geldi ve günümüzde hemen hepsinin göbeği iktidara bağlı. Çünkü devlete iş yapıyorlar, ihale alıyorlar.
Ancak son aylarda muhalif gazete sayısı artarken, bu gazetelerin toplam tirajları da 500 bini geçti.
Geçmişiyle onur duyduğumuz Eskişehir basını da, diğer illerdeki yerel basın da bu sürece ayak uyduruyor. Gerçi onların siyasi iktidarla pek göbek bağları yok ama, genel ve yerel iktidarlarla göbek bağı olanlar veya yakın olanlar var elbet.
TEK TARAFLI BAKIŞ
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, birkaç gün önce Eskişehir’de yaşanan bir olaydan örnek verdi.
Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un esnafı ziyareti sırasında bir vatandaşın, tüm siyasilere karşı koyduğu tavrın ve tepkinin, sanki sadece Süheyl Batum ve dolayısıyla CHP’ye yapılmış gibi yansıtılmasından şikayet etti.
Oysa vatandaş başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasilere güvenmediğini belirtmiş ve tepki koymuşu. Ama gazeteler bunu CHP’ye yapılmış bir tepki olarak yansıttılar.
Habere tek taraflı bakış açısının en somut örneklerindendi bu.
Bu tür haberler sadece Eskişehir’de olmuyor tabi, her yerde var.
VE BİR FIKRA İLE MEDYA
Medyanın durumunu, kaynağı Uğur Dündar olan ve Atilla Sertel’in anlattığı bir fıkra ile özetleyelim.
“Napolyon dirilmiş ve tekrar dünyaya gelmiştir.
Önce Amerika Başkanı Obama ile görüşmeye gider. Viski kadehleri karşılıklı tokuşturulur, hoş sohbet derken Napolyon, Obama’ya:
Sayın Başkan sizdeki bu modern teknoloji ve silahlar bende olsaydı Waterloo savaşını asla kaybetmezdim der.
Napolyon daha sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’i ziyaret eder.
Orada da votka kadehleri tokuşturulur, sohbetten sonra Napolyon Putin’e;
Sayın Başkan sizdeki bu haber alma teşkilatı bende olsaydı, Waterloo savaşını kesinlikle kaybetmezdim der.
Napolyon’un yolu Türkiye’ye de düşer ve Başbakan Erdoğan’ı ziyaret eder.
Karşılıklı ayranlar içilir, sohbet koyulaşır ve Napolyon Erdoğan’a;
Sayın Başbakan sizdeki bu medya bende olsaydı, Waterloo savaşını kaybettiğimi, bir Allah’ın kulu bile öğrenemezdi der.”