Hayatın için de her zaman bilimden yana olmuşumdur. Ne var ki bilim de kapitalizme hizmet ettiğinden dolayı çığırından çıkmış durumda. Teknoloji ne denli hızla ilerliyorsa doğanın dengeside o hızla bozuluyor. Herşeyin doğal yapısını yitirdiğini, tadının kaçtığını hissediyorum.
Görüyorum ki bu durumdan sadece ben şikayetçi değilim. Herkes aynı dertden şikayetçi olunca arz talep meselesi pazarın gözünden kaçar mı? Kaçmaz tabiki de...
İlk başlar da bir kaç girişimcinin 'organik' adıyla başlattığı olay şuan koca bir sektöre dönüşmüş durumda. Yiyecekten tutunda giyecek, ev eşyası oyuncaklar aklınıza ne gelirse bir organiktir almış başını gidiyor.
Mahalle pazarlarının tezgahlarında bile 'organik' ürün adı altında her zaman tükettiğimiz ürünler satılıyor. Bir organik furyasına kapılmış gidiyoruz.
Anneannemin 'bizim zamanımızda' diye söze başlayıp anlattıkları aklıma geliyor; ' Bizim zamanımız da yağmur yağdığında, bereket yağıyor derdi büyüklerimiz. Yağmur yagdımı evlerin dışını ağaçları herşeyi yıkar, temizler. Toprağı sulayıp beslediği gibi biz de çocuk aklı yağmur altında coşar, oynar, yağmur damlalarını ağzımızla kapmaya çalışırdık.' diye anlatırdı.
Ahhh anneanne bizim zamanımızda sizin zamanımızda ki gibi herşey doğal, saf ve temiz değil artık. Ben yağmurun bir damlasının bile kızımın tenine değmesinden korkuyorum çünkü yağmur damlaları kimyasal atıklarla, zehirlerle dolu. Artık yağmur yağdığı zaman evler, ağaçlar herşey çamurla kaplanıyor. Yağmur bulutları oradan oraya giderek bütün topraklara bereket yerine zehir depoluyor.
Çığrından çıkarılmış teknoloji sayesin de dünyanın hiç bir yerinde doğal ve temiz toprak, hava, su kaldığına inanmıyorum. Bunların kalmadığı bir dünya da 'organik' ürün bana aldatmacadan başka bir şey çağrıştırmıyor.
Organik beslendiğini sananlar kendilerini değil 'organik sektörünü besliyor'.