Eskişehir'de geçtiğimiz aylarda yaşanan ve hepimizi derinden sarsan o üzücü olay, aslında buzdağının sadece görünen yüzü. Maskeli bir gencin, sanal dünyanın karanlık dehlizlerinden süzülüp gerçek hayata taşıdığı şiddet, hepimize dijital oyunların çocuklarımız ve gençlerimiz üzerindeki etkisini bir kez daha düşünmemiz gerektiğini acı bir şekilde hatırlattı. Peki, bu genç insanı böyle bir eyleme iten motivasyon neydi? Bu soruya yanıt ararken, dijital oyun dünyasının karanlık sarmalına odaklandım.
Gerçeklikten Kopuş
Sanal dünyanın cazibesi, gençlerimizin gerçeklik algısını ciddi şekilde bozabiliyor. Amerika'da yaşanan bir olayda, 17 yaşındaki bir öğrencinin okula silahla giderek 15 kişiyi öldürmesi, bu durumun en acı örneklerinden biri. Yapılan araştırmada, saldırganın bir gün önce arkadaşına "Polise haber vermeyin, korkmayın, sadece oyun oynuyorum" dediği ve saldırıdan hemen önce uzun süredir oynadığı Counter Strike oyununu oynadığı tespit edildi. Bu olay, sanal ve gerçek dünya arasındaki sınırın nasıl bulanıklaştığını gözler önüne seriyor.
Eskişehir’deki saldırganın, hiç tanımadığı insanlara karşı sergilediği vahşi saldırının ardındaki motivasyon, aslında hepimizin ortak merakı. Bu konuyu uzmanlar detaylı bir şekilde inceleyecektir. Kendini gösterme arzusu, bir güç gösterisi yapma isteği, varlığını kanıtlama çabası...gibi bazı nedenler bu saldırıda rol oynamış olabilir. Ancak kesin olan bir şey var ki, bu saldırgan gencin gerçeklik algısı ciddi şekilde zedelenmiş.
Oyun dünyasının cazibesi, özellikle ergenlik dönemindeki gençler için karşı konulamaz bir çekim alanı oluşturuyor. Sanal dünyada elde edilen başarılar, kazanılan güçler, gerçek hayatta karşılığı olmayan bir tatmin duygusu yaratıyor. Ancak bu sanal tatmin, zamanla gerçek dünyanın acımasızlığıyla yüzleşildiğinde büyük bir hayal kırıklığına dönüşebiliyor.
Eskişehir'de oyun oynayan çocuklarla yapılan görüşmeler, bu durumun vahametini gözler önüne seriyor. Eğlenceyle başlayan bu yolculuk, zamanla hırsa, boş zaman değerlendirmesine ve hatta gerçek hayattan kaçışa dönüşüyor. Sanal dünyada kurulan arkadaşlıklar, edinilen ortak çıkarlar ve kazanılan başarılar, gerçek hayatta aranan ancak bulunamayan birçok boşluğu dolduruyor.
Sosyalleşme mi, Yalnızlaşma mı?
Oyunlar, ilk başta sosyalleşme aracı olarak görülse de, zamanla yalnızlaşmaya yol açabiliyor. Oyun oynayan gençlerden biri, "Çocukken eğlence olarak başladı. Anasınıfından itibaren oyun oynuyorum. Sonrasında bu giderek hırs ve boş zaman değerlendirmesine döndü. Kazandıkça devam ettirmek, kaybettikçe de kazanmak için oynuyorum. Gündelik hayatın kaygısını da buraya odaklanarak atıyorum. Sinirlendiğimde de oyun oynarım, keyiflendiğimde de. Biraz olsun orayı tampon olarak kullanıyorum," diyor. Bir diğeri ise, "Hayat kaygılarımdan ve sorumluluktan kaçmak için oyun oynuyorum. Bunun yanında arkadaşlarımla sohbet etmek için oyun oynuyorum. Yaş ilerledikçe bu durum değişiyor. Küçükken eğlenmek için oyun oynarken büyüdükçe gerçek hayattan kaçmak için oyun oynarsın," şeklinde konuşuyor. Bu ifadeler, oyunların gençleri nasıl gerçek hayattan uzaklaştırdığını ve yalnızlaştırdığını açıkça gösteriyor.
Yasaklar Sorunu Çözmüyor
Ailelerin yasaklarla sorunu çözmeye çalışması, genellikle işe yaramıyor. Araştırmaya katılan bir genç, "Çok uğraştı ailem benimle. Özellikle ortaokul ve lise zamanlarımda aile bireylerim beni engellemeye çok uğraştı. Fakat her zaman bir yolunu buldum. Modemimi söküp götürüyorlardı. Ben de harçlıklarımı biriktirip yedek modem almıştım. Onlar gittiğinde onu takıyordum. İnternet kablosu keza öyle. Aynı şekilde bilgisayar kasasının güç kablosu da. Hepsinin yedeklerini okul çantamda tutuyordum. Arkadaşlarım da benimle oynardı. Onların süreyle ilgili bir derdi yoktu," diyor. Bu durum, yasakların gençleri daha da inatçı hale getiriyor.
Oyun Değil, İhmal Öldürür
Eskişehir’deki saldırı, yalnızca bir "oyun bağımlılığı" meselesi değil. İhmal edilen ergen ruhları, iletişimsizlik ve şiddetin kanıksanmasıyla birleşince trajedi kaçınılmaz oluyor.
Artık dünya bizim büyüdüğümüz yer değil. Sokak oyunlarının artık oynanmama nedeniyle ilgili bir sürü etken var diyebilirim. Sokaklar dar, teknolojinin içine doğdular, telefon/ tablet oyunlar, sokaklar eskisi kadar güvenli değil ve oynayacak alan bulamıyorlarizim küçükken koltuk minderlerini birleştirerek yaptığımız çadırlar ya da ev oyunları günümüzde Minecraft adlı oyunda benzer bir şekilde canlandırılmaktadır. Çocuklarımız ve gençlerimiz bizim geleceğimiz. Onları sanal dünyanın karanlık dehlizlerinden korumak, gerçek dünyanın güzellikleriyle buluşturmak bizim elimizde.
Unutmayalım: Çocuklarımızı kaybettiğimiz yer, ekranlar değil, onlarla kurmadığımız gerçek bağlar.
Son söz olarak yaralılara acil şifalarve yaşadıkları bu travmayı aşma gücü diliyorum.