Silivri’de bir gün (1)

Abone Ol

İstanbul’un şirin ilçesi Silivri, kimilerine cennet, kimilerine zindan olmuş.
Eskişehir’den gazeteciler ben, Yılmaz Karaca ve Hüsnü Arslan, İzmir’den İstanbul’dan, Ankara’dan gazeteci arkadaşlarımızla Silivri’de tutuklu bulunan gazeteci arkadaşlarımızı ziyarete gittik.
TGF Genel Başkanı Atilla Sertel’in organizasyonunda gerçekleştirilen bu ziyarette izin alınmakta zorlanıldı biraz.
Çünkü bir hafta önce bir başka ekip ziyaret etmişti aynı arkadaşlarımızı.
Günler önce başvurulmasına rağmen 12 Şubat gecesi saat 22.30 sıralarında izin verildiğinin haberi geldi. Bizler ise ziyareti 13 Şubat’ta gerçekleştirecektik.
Aslında 12 Şubat günü öğle saatlerinde Eskişehir’den çıkıp bir gece İstanbul’da kaldıktan sonra sabah da ziyareti planlamıştık ancak izin gece saatlerinde gelince biz de gece yola çıkmak zorunda kaldık.
İzinin geç gelmesi üzerine İstanbul ve İzmir’den bazı gazeteciler herhalde izin verilmeyecek diye programlarını değiştirmişler o nedenle de gelemediler. Bunlar arasında gazeteci Ayşe Arman da vardı.
Sabah Silivri’ye ulaştık ve o meşhur nizamiye girişinin önünde fotoğraf da çektirdik.
Burada TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, gazeteciler Mehmet Faraç, Mine Kırıkkanat, Ünal Ersözlü, Tuğrul Keskin, Elif Akçınar, Mustafa Kaya, Halil Hüner ve diğerleriyle buluştuk.
İki önemli arama noktasından geçtikten sonra, ki bu geçişler elektronik ortamda, kemer, ayakkabı, ceket çıkarılarak yapılıyor. En son cezaevi girişinde ise üzerimizde kartvizit bile kalmayacak şekilde her şeyimizi bıraktık, saat ve yüzük dahil.
Bir tek kalem kağıda izin verdiler.
Tabi o an biz gazeteciler için en önemli şey de onlardı.
Kayıtlarımız yapılıp retina (göz) kontrolünden de geçtikten sonra kampüs içersinde otobüs ile gazetecilerin kaldığı cezaevine doğru yola çıktık.
Kimleri ziyaret edecektik.
Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım ve Turan Özlü.
Balbay Cumhuriyet Gazetesi yazarı, Tuncay Özkan bir çok gazetenin yöneticiliğini yapmış, televizyon kanalı kurmuş değerli bir gazeteci. 
Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım ve Turan Özlü. Aydınlık ve Ulusal Kanal’da çalışan gazeteciler.
Kampüs çok büyük, içersinde 10 kadar ayrı ayrı cezaevi var.
Bizler “1 Nolu L Tipi Kapalı İnfaz Kurumu” nda kalan meslektaşlarımızın yanına gittik. Cezaevi girişinde de sıkı bir aramadan sonra üst kattaki görüşme odasına ulaştık.
Kendileriyle birer saat ayrı ayrı görüşecektik. Prosedür öyleymiş. Yani hepsiyle bir arada görüşme yok.
Önce Mustafa Balbay ile görüşecektik, biz salona gittiğimizde kendisi bizden önce gelmiş ve bekliyordu.
Mustafa Balbay ile daha önce hiçbir araya gelmemiştim, ismini bilir yazılarını okurdum. Ama birbirimize o kadar sıkı sıkıya sarıldık ki anlatamam. Güçlü kuvvetli, yerinde duramayan bir Mustafa Balbay ile karşılaştık.
Hepimizle aynı şekilde sarıldı, sıcacık, sevgi ve hasret dolu.
Görüşme salonu oldukça geniş, masalar var. Tutuklu ve hükümlülerle açık görüşler burada yapılıyor. Duvarlarında mahkumların yaptığı resimler var. Biri büyükçe bir boğazın üçüncü köprüsünü yapmış, bir duvarda salıncakta sallanan pinokyo var. Duvarlarda bol miktarda çiçek motifleri var. Bunların da bir mahkum tarafından pet şişeler kesilip boyanarak yapıldığını öğrendik.
Oturacağımız masanın üzeri beyaz örtülerle örtülmüş. Üzerine de bordo renkli ayrıca bir örtü konulmuş.
Balbay ile kucaklaşma süreci bittikten sonra oturduk. Bisküvi, çay, su ve meyve suları ile doldu masanın üstü.
Bunları hep infaz koruma memurları (gardiyan) getirdi,  görüşme sürecinde de hep böyle oldu. Hizmeti onlar yaptı. Son derece güler yüzlü, sıcak insanlardı.
Mustafa Balbay’ın cezaevinden yazdığı bir kitabında konu ettiği Mikail de sürekli güler yüzüyle hizmet etti durdu bize.
GAZETECİLERİN DE YANIŞMASINA TAKDİR
Mustafa Balbay, “Atilla büyük iş yapıyor. Bir tarihteki Atilla var, bir de bizim Atilla. Gazetecilerin birlik ve dayanışması burada çok kıskanılıyor” diye başladı söze.
Bilindiği üzere TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, başlattığı Silivri ziyaretleriyle gündeme oturmuş bazı ünlü köşe yazarlarının köşelerine de konu olmuştu.
Bu gruba verilen iznin gece geç saatlere kadar kalmasında sık yapılan ziyaretlerin etkisi olabileceğini söylemişi Genel Başkanımız. İlk önce ayda bir yapılan bu ziyaretler, daha sonra her haftaya kadar gelmiş, hatta bakanlık yetkilileri korkarız bunu gündeliğe dönüştüreceksiniz diye sitem de etmişler.
Ama öyle çok talep var ki diyor Sertel, her gün yapsak bile karşılayamayacağız.
Gerçi gitmeyenler, gitmeyeceğini söyleyenler de var elbet.
Ancak bundan sonra her ay için söz de vermiş.
Silivri’ye gidip bu ziyaretlerde bulunan bir gazeteci olarak kendimi şanslı hissediyorum. Hani diyorlar ya her gazetecinin oraya gidip görmesi lazım diye.
Evet gazetecilerin bu birlik ve dayanışması orada diğer tutuklu ve hükümlüler tarafından hem kıskanılıyormuş, hem de takdir ediliyormuş.
Orada askerler var, komutanlar var, bilim adamları var, bürokratlar var. O kesimlerden ziyaretçiler gelmiyormuş.
Mustafa Balbay çok önemli mesajlar verdi. Diğerleri de, onlara tek tek değineceğim.
 
(Devam edecek)