Nörolojik bir hastalık olan migreni tetikleyenler arasında yiyecek içeceklerden, mevsimsel değişikliklere kadar pek çok etken yer alıyor. Hastalığın seyrinde günlük hava değişiklikleri bile etkili olabiliyor. Batıgöz Sağlık Grubu’ndan Nöroloji Uzmanı Dr. Nurettin Varolgüneş, migren hakkında bilgiler verdi…
Baş ağrısı genel bir tanımdır ve Uluslararası Baş Ağrısı Derneği, baş ağrılarını 14 ana grup ve yüzlerce alt grup olarak sınıflandırmıştır. Başka bir hastalıkla ilişkisi olmayan ve doğrudan baş ağrısı ile kendini gösterenler primer baş ağrılarıdır ve migren bu grupta yer alır.
Ağrı sürekli ve şiddeti giderek artan yapıdaysa, ilk kez ağrıyla tanışan kişinin yaşı 10’un altında ya da 50’nin üstündeyse, daha önce mevcut olan ağrının şiddeti, şekli değiştiyse, tedaviye cevap vermiyorsa, baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve ağrı bir fiziksel aktivite sırasında (ağır bir yük kaldırmak, cinsel ilişki) ortaya çıkmış ve şiddetini artırmışsa mutlaka doktora gitmek gerekir.
Migren baş ağrılarının yaklaşık yüzde 60’ı başın tek tarafında görülür ve çoğunlukla zonklama eşlik eder. Bulantı ve zaman zaman kusma eşlik eder. Bu ağrı ataklar halinde seyreder ve 4-72 saat arasında devam edebilir. Görme bulanıklığı, ışıktan ve sesten rahatsız olmalar görülür. Fiziksel aktivite ve baş hareketleri bu atakları tetikler.
Migren baş ağrısı genetik geçişli bir hastalık olarak kabul edilmektedir ancak burada sorumlu genler henüz saptanamamıştır. Çevresel faktörler yani stres, hava kirliliği, depresyon, uykusuzluk, beslenme bozuklukları, aşırı parlak ve titrek ışık yayan ekranların sık ve yakın mesafe kullanımı da migreni tetikleyebilir.
LODOS VE PARFÜM KOKUSU TETİKLİYOR
Yükseklik değişiklikleri, hava kirliliği, sigara dumanı, aşırı parlak ışık veya titreyen ışık, yüksek ve devamlı gürültü, parfüm kokusu, kuvvetli diğer kokular ve kimyasal maddeler, hava durumundaki değişiklikler (basınç, sıcaklık ve nem değişikliği, lodos), mevsimsel değişiklikler (sonbahar ve ilkbahar atakların sıklaştığı aylardır), uzun süren açlık, çok ya da az uyuma, uyku düzenindeki bozukluklar, uçak yolculukları, doğum kontrol hapları, adet dönemi, bazı yiyecek ve içecekler (çikolata, kabuklu kuruyemiş, şarap gibi mayalı içkiler); migreni tetiklemektedir. Besin listesini daha da uzatmak mümkündür fakat her hastada migren ağrısını artıran yiyecek farklı olabilir.
"Önemli olan kişinin ağrısını tetikleyen besini kendisinin bulup keşfetmesidir" diyen Batıgöz Sağlık Grubu’ndan Nöroloji Uzmanı Dr. Nurettin Varolgüneş, “Beslenmemizde yer alan önemli yiyeceklerin migreni tetiklediği sonucuna varmadan önce defalarca bu yiyeceklerin kişi tarafından denenerek emin olunması gerekir” dedi.
KADINLARI DAHA ÇOK ETKİLİYOR
Yapıları gereği kadınlar çevresel faktörlerden daha çabuk ve fazla etkilenirler bu da riski arttırır. Menopozdaki kadında migren krizleri seyrekleşir. Hamilelikte çoğunlukla 3 ile 9’uncu aylar arasında migren krizleri azalmasına rağmen zaman zaman bazı gebelerde migren krizlerinde artış olabilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Tedavideki hedef, ağrıyı tetikleyici faktörleri azaltmak, sinir sistemindeki hassasiyeti ve ağrı sırasında ortaya çıkan damar ve damar çevresindeki olayları baskılamaktır. Temel tedavi, koruyucu ve akut atak tedavisi olmak üzere ikiye ayrılır.
Eğer hastanın ağrıları ayda bir iki kez görülüyorsa sadece akut atak tedavisi önerilir. Akut ağrı atağı tedavisinde basit ağrı kesiciler, steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar, ergotaminli ilaçlar ve triptanlar kullanılır. Ağrı kesici ve ergotaminli ilaçlar sık kullanıldığı takdirde ağrıyı sürekli yapar ve bazen daha ciddi yan etkilere yol açabilirler.
Atak sırasındaki bulantı ve kusma için de anti emetik grubu bulantı giderici ilaçlar verilir. Ağrı kesiciler atağın başında alınmalıdır. Emilimi hızlandırmak için de bulantı önleyici ilacın ağrı kesiciden önce alınması gerekir.
"Bir ay içinde atak sayısı üçü, dördü geçiyorsa o zaman sadece atak sırasında değil, migren atağını önlemeye yönelik ilaçları da kullanmak gerekir" diyen Batıgöz Sağlık Grubu’ndan Nöroloji Uzmanı Dr. Nurettin Varolgüneş, “Kişi ayda 2-3 ataktan az migren krizi geçiriyorsa koruyucu tedavi gerekmeyebilir. Kişinin sosyal yaşamı ve işi göz önüne alınarak koruyucu tedavi atak sayısına bakılmaksızın da hastanın isteği üzerine verilebilir. Koruyucu tedavide ilaçlar her gün alınır. Bu amaçla kalp ilaçları, depresyon ilaçları, epilepsi ilaçları kullanılmaktadır. Ağrı kesicilerin her gün alınması sakıncalıdır” dedi.
Migrende botoks, akupunktur, kronik ağrılarda doku masajı, Riboflavin, magnezyum ve bazı bitkisel ilaçlar alternatif tedaviler olarak kullanılmakta ve bazı hastalarda yararlı olmaktadır.