Bizim sorunları doğru zeminde tartışamamak gibi bir sorunumuz var, Kalabak suyu krizinde de aynı hataya düşüyoruz. Şimdi burada sorun, Kalabak suyunu sevmek veya sevmemek mi? Tarihi geçmiş damacanada su içmeyi istemeyenler Kalabak’a ihanet mi ediyor? Eskişehir’i sevmiyor mu? Peki sorunu görmezden gelip, sorumluluk almayanlar mı Kalabak’ı ve şehri daha çok seviyor? Yapmayın herkes gayet iyi biliyor ki konunun şehri sevmekle bir ilgisi yok, elbette asıl sorunun üstünü örtmek için insanların algısı değiştirilmek isteniyor. Ancak ben bir gazeteci olarak tartışmaların bu kadar yanlış bir eksende şekillenmesinden çok rahatsızım. Konunun merkezi sağlık olmalı, 2016 yılında değişen mevzuat ile birlikte damacanaların neden değiştirilmemiş olduğu mutlaka sorgulanmalı. Çünkü ben bununla ilgili bir açıklama yapıldığını hatırlamıyorum, işin kötüsü Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de konuyu ciddiye almaması ve “damacanaların altına ben mi bakacağım” tavrında olması… konunun merkezi evlere getirilmeyen Kalabak suyu olmalı…
Son Büyükşehir Meclisi’nde de AK Parti’nin bu sorunu doğru okumaması yüzünden, yine Kalabak suyu ile ilgili sorun çözülemedi, konu yine “Kalabak’ı seviyor muyuz, sevmiyor muyuz” ekseninde kaldı. O gün mecliste; sorunlu bir konuda, halk sağlığını ilgilendiren ciddi bir krizde; nasıl Eskişehir halkının hakkı aranamaz, bunu gördüm… Bana öyle geldi ki daha önceden hazırlanmış soruları sormak için sormuş gibiydiler, çünkü verilen cevapların tatmin edici olup olmadığı ile bile ilgilenmediler, soruların yanıtları bence yeni soruları beraberinde getiriyordu, ama niyeyse merak etmediler…
Örneğin ESKİ Genel Müdürü Ahmet Şekerci mevzuat değişikliği yapıldığı günden bu yana damacanaların değişiminin yapıldığını, eski tarihlilerinin yenileriyle değiştirildiğini söyledi ancak 2016 yılından bu yana nasıl tümünün değiştirilemediğini, hala 10-15 yıllık damacanaların nasıl kullanılabildiğini açıklamadı, zaten AK Parti de merak etmedi… Şöyle küçük bir araştırma yapınca Sağlık Bakanlığı’nın, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun "İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" düzenlemeleri, maddesi ile 2016 yılında, damacana dolum sürelerinin 3 yıldan 5 yıla çıkarıldığını öğrendim, Yani daha öncesinde bu kullanım süresi daha da kısa olduğu için, damacanaların daha da çabuk değiştirilmesi gerekiyormuş… Bu nasıl oldu, gerçekten merak ediyorum.
Sonra yine mecliste ESKİ Genel Müdürü Ahmet Şekerci, Ağustos ayının 24’ünden bugüne 34 bin damacananın 2020 tarihli olarak kullanıma sunulduğunu söylüyor, yani neredeyse 2-3 haftada 34 bin damacana değiştirebilecek kapasiteleri varmış. Eskişehir’in kullanımında olan 500 bin damacana var. Bu matematikle kentteki 500 bin damacananın 2016 yılından bu yana yenilenmemiş olmasının tek bir açıklaması kalıyor; ESKİ tarafından böyle bir çalışma yapılmamış, bu konu önemsenmemiş veya iyimser olursak gözden kaçırılmış. Bu olasılıkların hiç biri ne ESKİ’yi ne de belediyeyi haklı çıkarmaz.
Damacanaların değiştirilmesi için ESKİ’nin önemli bir bütçe ayırdığını biliyoruz, peki değişimler yapılmadıysa bu kaynak ne için kullanıldı? ESKİ’nin kullanmadığı bütçesini Büyükşehir bütçesine aktardığını hepimiz biliyoruz. Bu konuya da açıklık getirilmeli…
Kalabak su krizinin esas önemli noktası olan halk sağlığı konusunda ise hiçbir açıklama yapılmadı! Sanki konu sadece tarihi geçmiş damacanaların zamanında toplanmaması sorunuymuş gibi bir algı yaratıldı, ancak bu toplanmayan tarihi geçmiş damacanalardan su içenlerin sağlığına nasıl zarar verilebileceği hakkında bir tek cümle duymadım ne yazık ki? Ben olsam ısrarla bu tarihi geçmiş damacanaların sağlığa zararı nedir? Sorusunun yanıtını isterdim.
Bana kalırsa AK Parti bu konuda en büyük hatayı malum “siyah araç” ile yaptı, konuyu herkes bildiği için uzatmayacağım. Ama aslında konumuz, Kalabak suyuna yapılan karalama kampanyası değil, tarihi geçmiş damacanaların yenileri ile değiştirilmemesi sonucunda 5 yılın üzerinde kullanılan damacanaların sağlığa nasıl zarar verebileceği olmalıydı. İnsanlar sizce insanlar sağlıksız diye mi Kalabak su almaktan vazgeçti, yoksa Kalabak suya ulaşamadıkları için mi başka marka almak zorunda kaldı? Ben söyleyeyim; kimse Kalabak suyunu terk etmedi, Kalabak suyuna ulaşamadı ve bırakmak zorunda kaldı. Şimdi Kalabak suyuna en büyük zararı ufak siyah bir minibüs ve üstünde yazan saçma yazılar mı verdi, yoksa haftalardır Kalabak suyunu insanlara ulaştıramayanlar mı verdi diye sormak gerekir. Bunun devamında da şu konuda dürüst bir açıklama yapılmalı; damacanalar yıllardır bütçe olmasına rağmen neden değiştirilmedi, bu ihmal kimden veya neden kaynaklandı?