TARLADAN SOFRAYA

Abone Ol

“Türkiye; dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biridir”. Bu ifade; 25-30 yıl öncesinin tarımdaki sloganıydı adeta! Fakültede iken; hemen hemen tüm hocalarım, aynı cümleyi sık sık paylaşırlardı bizlerle… Babam, mesleği gereği İlçe Tarım Müdürlüğü’nde çalıştığından konuya biraz yakın idim. Ticari olarak işlediğimiz toprağımız olmasa da, çocukluğumda oturduğumuz tüm kiralık evlerimizin, küçük arka bahçeleri vardı ve tavuk beslerdik. Protein deposu yumurtaları toplarken ve yerken, değmeyin abimle keyfimize! Babam aşılamalara gittiğinde, köylülerden bazıları yumurta verdiğinde, mutfak kuluçkahane gibi olurdu! Kimi zaman da, isimleri olan gezen tavuklarımızın mahsullerini, bakkalımız Mehmet amcaya satar, karşılığında leblebi tozu ve Uludağ gazoz alırdık! Kümesten mideye giden yol, o zamanlar bizim evde, 5-6 tavuğumuz sayesinde, bu kadar kısaydı işte! Tarım ve hayvancılık ile uğraşmak; kırsalda yaşayan köylümüz, çiftçimiz adına keyifli, itibarlı, yaşamaya değer bir hayat tarzı idi, o yıllarda! Ve Atatürk’ün dediği gibi; “köylü milletin efendisi” idi. Yıllar içinde, hepimizin az veya çok bildiği nedenlerden dolayı; köylü tüttürdüğü bacasını söndürüp, toprağını, hayvanını satıp, kentlere göç etmeye başladı. Doğru mu yaptı? Hızla artan girdi(gübre, mazot gibi) maliyetleri mi bu sonuca onları sürükledi? Çiftçiye yapılan desteklerin yetersizliği sonucu, kar-zarar dengesinde mi darboğaza sürükledi? İzlenen politikalar çiftçiye can suyu bile olamadı mı? Zorlandıkları hayatlarını kolaya mı çevirmek istediler? Yoksa şehir hayatına mı özenip, köylerini terk ettiler? Ve kırsalı boşalttılar. Yazmadığım pek çok neden daha var mutlaka! Yıllardır; şehirli bir Türkiye’de yaşıyoruz. Durum böyle olunca, köylerin( 2014 yılında mahalle olan) ve tarımın yeri de sorgulanıyor tabii ki! Hele; tüm dünyada gündem Covid-19 olunca! Tarımsal üretim büyük işletme ve şirketlerin tekeline giriyor, küçük ve orta çaptaki işletmeler, hem yük olarak görülüyor, hem de devreden çıkarılıyor.

Koronavirüs salgını, tarımın stratejik önemini bir kez daha, dünya âleme göstermiştir. Ülkemiz; sahip olduğu potansiyel bakımından şanslı görülse de, tarım arazilerimizi korumaya yönelik arazi planlamaları yapılmalı, korunan tarım arazilerimizde üretim miktar artışı, ürün çeşitliliği ile sürekliliği ve sonrasında gıda güvenliğini esas alan, planlamalara geçilmelidir. Girdi maliyetleri düşürülmeli, ürün destekleri arttırılmalı ve tarımda dış alım azaltılmalıdır. Yerli tohum ve coğrafi işaretli ürünlerimizi de dikkate alarak, tarım ile hayvancılık alanındaki gücümüzü tekrar kazanmalı, kendimize yetmeliyiz.

  1. tarımın olmazsa olmazı insan gücüne! Çiftçi, üretici, mevsimlik tarım işçileri. 25 Mart 2020 tarihinde, İçişleri Bakanlığı, 81 ilimizin valiliklerine; “Covid-19 ile mücadele kapsamında alınan önlemler” başlıklı yazı gönderdi. Ancak; uygulaması nasıl olacak? Özellikle her yıl, farklı şehirlerden gelen mevsimlik işçilerin, römorklarda, kamyon gibi araçlarla taşındığını, basından ya da kendi deneyiminden bilmeyen yoktur! Bakanlığın yazısında; çadırda konaklayacak tarım işçilerinin, çadırları 3’er metre, içindeki yatakların 1 buçuk metre ara ile konulması gibi önlemler mevcut. Çadır içi ve çadır aralarında sosyal mesafe uygulandı diyelim. Beslenme, içilebilir, kullanılabilir uygun su, yeterli sayıda taşınabilir tuvalet sağlanması, atıkların uzaklaştırılması, sabun, dezenfektan, hijyen koşullarının sağlanması gibi pek çok konuda, gerekli tedbirlerin alınması ve hayata geçirilmesi önemli ve acildir. Tarımda mevsimlik işçi sayımızın tahmini 500-600 bin olduğunu da belirteyim. Bilindiği üzere; “tarladan sofraya” kolay gelmiyor midemize indirdiğimiz yiyecekler(Benim yumurtalar hariç) Tarımda; tohumdan başlayarak, soframıza ulaşana dek; zincirin her bir halkasında kopukluk yaşanmaması için, izlenebilirliğin ve kontrolün elden bırakılmaması, gereken hassasiyetin gösterilmesi esastır.

Çiftçilik bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl değil…

Bir ömür aslında…

Corona günlerinde; “canım sıkıldı, sokağa çıktım, Avm’ye gittim, aman canım yaşı-başı boş ver takılalım hadi gel” mantığı ile maskesiz, sosyal mesafeye uymayanlar, lütfen kontrollü serbestlik kurallarına riayet edelim!

14 Mayıs, Dünya Çiftçiler günü

Emekleriyle, toprağı yoğuran çiftçilerimiz başta olmak üzere, tarımda emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum.

Sağlıkla kalın!