Bilimin büyük hızla ilerlediği teknolojinin yaşam şartlarını büyük ölçüde etkilediği günümüzde insani gelişim çağa ayak uyduramamış, bilim gelişmiş lakin insan gelişmemiştir. Hala ilkel davranış özellikleri gösteren insan, güç sahibi olmayı diğer her şeyden üstün tutarak kendinden zayıfları ezmeyi meziyet sayıyor hatta bununla gurur duyabiliyor. İnsanı insandan soğutan bu gibi durumlar saygıyı azaltırken nefreti çoğaltıyor. Bu nedenle güç sahibi olma tutkusu artarken, çevresinde kendilerine şefaat edecek başkaları olsun isteğiyle bir cemaate tutunarak kendini güvende hisseden insanlar, kendini geliştirmeye ihtiyaç duymuyor ihmal ediyor veya gereksiz görüyor. Çünkü artık özgüveni de yükselmiş, ötekilere atarlanmaya başlamıştır.
“Tarafsız olan bertaraf olur” dedikleri gibi, kendisine taraf seçen insan diğerlerini ‘aptal’ olmakla tanımlarken, tarafsız olanı dışlayıp yalnızlaştırarak onları taraf olmaya zorlamaktadır. Böylece cemaatlere bölünen toplum ve onların sözcüsü haline gelen insanlar, birlik olmayı ‘ait olduğu cemaat gibi düşünmek’ olarak algıladığından, toplumsal çatışmaları körüklemekte ve farklılıklara tahammül etmemektedir. Bu cemaatler ister politik veya dini veya sosyal veya kültürel veya spor amaçlı oluşumlarda olsa anlayış değişmemektedir; ‘ya bendensin ya toprağın’ sadece kıçı başı ayrı oynayan dokuz kıbleli kişiler bu ortamda kayığını yüzdürürken, her cemaat onu kendinden sanmakta, böylece güç sahipleri değişse de o daima kazanmaktadır.
İnsanlar bir cemaate tabi olurken kendi aklını fikrini düşüncesini de terk etmek zorundalar zira hafazanallah fikirleri cemaatle ters düşerse dışlanmak durumunda kalırlar ki, bir daha kendilerini affettirmek yeniden kabul edilmek için büyük çaba sarf etmek zorunda kalabilirler. Bu nedenle hiç itirazsız cemaatinin fikirlerini savunmak, yaptıklarını onaylamak zorundadır. Eleştirel düşünmek farklı fikirler üretmek ‘hain’ diye etiketlenmeyi göze almaktır, zira bir cemaate ait olmak cemaatin gönüllü avukatı olmayı kabul etmektir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre; insanın kendini gerçekleştirmesinin aşamaları var. Günümüzde hala fizyolojik ve güvenlik gereksinimlerini karşılayamayan insanlar kendini gerçekleştirme ihtiyacı hissetmiyorsa, bu vebal ona ait değil, dünyayı yönetenlere aittir. Dünyanın tek bir köşesinde bile insanlar kendini güvende hissetmiyorsa, bütün dünya insanları kendini güvende hissetmemelidir ve işte bu nedenle cemaatleşme zihinleri kilitleyen kapılar değil fikir havuzuna dönüşmelidir.
Ergün Çetin