Sağlık Haberleri

Üniversite sınavı yaklaşırken kaygı belirtilerine dikkat edin

Abone Ol

Uzman Psikolog Beste Çokaygil, yaklaşan üniversite sınavıyla birlikte öğrencilerde oluşan sınav kaygısının “bulantı, terleme, tuvalete sık çıkma, titreme, kalp çarpıntısı” gibi fiziksel ya da “ders çalışmama isteği, ders çalışmayı erteleme, sınavla ilgili sorulara yanıt vermeme, dikkat eksikliği, odaklanma” gibi psikolojik belirtileri olduğuna dikkat çekti.

Psikolog Çokaygil, anne babalara, çocuklarında bu belirtileri görmeleri halinde uzman yardımı almalarını tavsiye etti.

Her sınav döneminde sıkça gündeme gelen çocuklarda sınav kaygısı, birçok ailenin adeta korkulu rüyası halini aldı. Hayatın her alanında herkeste oluşabilecek kaygı hali, sınava hazırlanan öğrencilerde ise daha sık görülüyor. Uzmanlar ise ebeveynleri, çocuklarını gözlemleme ve gerekli desteği sağlama konusunda uyarıyor. 18-19 Haziran’da yapılacak olan üniversite sınavlarına hazırlanan gençler için yaklaşan süreçte dikkat edilmesi gereken noktaları belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikolog Beste Çokaygil, öğrencilerde ve ailelerde oluşabilen sınav kaygısı hakkında önemli bilgiler verdi.

“Sınav başarısı ile hayattaki başarı eşdeğer olarak kabul ediliyor”

Sınav hazırlığı yapılan dönemde yaşanabilecek kaygının, birçok probleme neden olabileceğini belirten Uzman Psikolog Çokaygil, “Kaygı zaman zaman hepimizin hayatında oluşan kaçınılmaz bir duygudur. Sınav tarihinin yaklaşmasıyla beraber gençlerde de sınav kaygısı artmaya başladı. Sınav kaygısı, öğrenilen bilgilerin sınav esnasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olabilir. Bu da başarının düşmesine yol açabilir” sözleriyle anne babaları uyardı. Yanlış ders çalışma alışkanlığı, zamanı doğru yönetememe, aile ve sosyal çevre baskısı, gerçekçi olmayan beklentiler, başarısızlık korkularının, sınav kaygısını oluşturan en önemli etkenler arasında olduğuna dikkat çeken Psikolog Çokaygil, “Gençlerin sınav başarısı ile hayattaki başarıyı eşdeğer olarak düşünmeleri sınav kaygısını etkileyen en önemli nedenlerden birisidir” dedi.

“Sınav kaygısının belirtileri her gençte farklı özellikler gösterir”

Psikolog Çokaygil, sınav kaygısının, gençlerde fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak birbirinden farklı belirtileri olduğunu dile getirerek, “Sınav kaygısının belirtileri her çocukta farklı özellikler gösterir. Örneğin daha sakin, içe kapanık olan gençlerde anlaşılmayabilir. Genç, bu kaygısını kendi içinde yaşar ve kimseye belli etmez. Başka gençlerde bu daha öfkeli ve hırçın bir şekilde ortaya çıkarabilir. Sınav kaygısı, duygusal, fiziksel ve davranışsal belirtiler olarak ortaya çıkıyor. Sürekli tedirgin olma, endişeli olma hali, depresif ruh hali, sürekli ağlama gibi belirtilerle kendini belli edebiliyor” diye konuştu. Sınav kaygısının bulantı, terleme, tuvalete sık çıkma, titreme, kalp çarpıntısı gibi belirtilerinin de olabileceğine değinen Psikolog Çokaygil “Ders çalışmama isteği, ders çalışmayı sürekli olarak erteleme, sınavla ilgili sorulan sorulara yanıt vermeme, sınavla ilgili konuşmak istememe, dikkat eksikliği, odaklanma gibi problemler ise sınav kaygısında davranışsal olarak görülen belirtilerdir. Bazı gençlerde sınav kaygısı ile birlikte depresyon ve anksiyete ortaya çıkabilir” dedi.

“Duygu ve davranışlarında tutarsızlıklar görüyorlarsa uzmandan yardım alınmalı”

Hazırlık sürecinde gençlerde sınav kaygısı sebebiyle oluşabilecek belirtileri ebeveynlerin iyi takip etmesini ve gerekli durumlarda uzman yardımına başvurmaları gerektiğini söyleyen Uzman Psikolog Çokaygil, şunları söyledi:

“Sınavın yaklaştığı süre içerisinde bu belirtilerde artış görüyorlarsa ve gencin duygu ve davranışlarında tutarsızlıklar görüyorlarsa mutlaka bir uzmandan yardım almalarını öneririm. Aileler de sınav sürecinin belirsiz olmasıyla birlikte öğrenciler kadar etkileniyor. Ebeveynler de maalesef bu süreci stresli ve oldukça kaygılı geçiriyor. Bu süreci kontrol altına alabilmek için çocukların okul ve sınav sürecini mümkün olduğu kadar denetlemeye çalışıyorlar. Özellikle ailelerin korkularını, kaygılarını mümkün olduğunca çocuklarına yansıtmamaları ve mümkün olduğunca yıkıcı değil, yapıcı bir yaklaşımla iletişim kurmaları gerekiyor.”