MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Niye evet diyor muşuz? Ne yapacaktık; FETÖ’nün yanında mı duracaktık?. Evet derken, dünkü sözlerimizle çelişmiyor muymuşuz; niye çelişelim, PKK’nın, CHP’nin, EMEP’in, ÖDP’nin, TKP’nin, elinde Ülkücü kanı olan Aydınlıkçıların kuyruğuna takılmak asıl çelişki ve çürüme değil midir?" dedi.Grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, MHP’nin askerin, devletin, hükümetin şartsız yanında ve destekçisi olduğunu söyleyerek, “Bu arada Rusya ve İran’ın izleyeceği politikalarda bölgesel zeminde titizlikle izlenmeli, işbirliği ve diyalog kanalları açık tutulmalıdır. Buna rağmen, Rusya’nın PYD-PKK’ya Moskova’da kucak açması, Mehmetçiklerimizi şehit edip sonra cılız bir özürle durumu idare etme kurnazlığı dikkatlerimizden kaçmamıştır. İşin bir başka püf noktası da, Moskova’daki bölücülük konferansına HDP’den milletvekillerinin de katılmış olmalarıdır ve bize göre bunun adı tamı tamamına vatana ihanettir. Rusya’nın Suriye ilgili hazırladığı anayasa taslağı, PYD için kültürel özerkliği masaya çıkarması, siyasal özerklik ve bölünmenin de fitilini tutuşturacaktır. Görüldüğü kadarıyla Astana ve Cenevre süreçlerine sekte vurma konusunda Rusya’nın heves içinde olması bize göre iyi niyetle okunamayacaktır. Türkiye gittikçe kayganlaşıp koyulaşan bir tehdit kuşağındadır. Ortadoğu yanarken, ülkemiz hiç de rahat değildir. Küresel güç odaklarının, gizli ve vahşi örgütlenmelerin Türkiye ayağı olan FETÖ iblisinin 15 Temmuz darbe kalkışmasının tamirat ve telafisi ise henüz aranan ve arzulanan seviyelerde değildir” ifadelerini kullandı. “İMAM KİSVELİ İMANSIZ, HOCA KILIKLI HAÇLI ARTIĞI” “Milli hafızalardan katiyen çıkmayacak bu vahşi Temmuz akşamında, Türk milletinin işgale boyun eğmesi, Türk vatanının esarete diz çökmesi dayatılmıştı” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asker kamuflajı içine saklanmış yılanlar, Türkiye’yi bitirmek, son darbeyi indirmek için savaş uçaklarını kanunsuzca uçurmuşlar, helikopterleri korsanca gezdirmişlerdi. Türk düşmanlığının paralı ve kumandalı uşakları milli varlığımızı ateşe vermek istemişlerdi. TBMM bombalanmış, millet kurşunlanmış, emniyet ve istihbarat binaları saldırıya uğramış, 248 vatan evladı da şehadet şerbetinden içmişti. 2 bin 193 kardeşimiz ise darbecilerin kanlı kalkışması sonucunda yaralanmıştı. Hiç kuşku yok ki, 15 Temmuz darbe teşebbüsü son iki asrın en adi, en korkunç, en acımasız, en vahşet ve cinayet girişimidir. Türk milleti eli silahlı hainlere şehirleri dar etmiş, havada uçan darbeci uçaklara yiğitçe kafa tutmuştur. Tanklara perde çeken, havada-karada darbecilere pençe vuran aziz milletimizdir. İstilaya direnen, isyan karşısında devleşen, Türkiye’ye ölüm emri veren alçakları rezil eden mensup olmakla iftihar ettiğimiz asil ve soylu millet varlığıdır. Biz bunu biliyor ve Türk milletiyle övünüyoruz. FETÖ, bir suç şebekesi, dışı İslam, içi ihanet şeytani bir çetedir. Amacı ise yıllar içinde, kendisine açılan kulvar çerçevesinde devlet ve toplum hayatının tüm hücrelerine yuvalanarak ele geçirmek, ardından da yok etmektir. Haşhaşiler, Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı, İllimünati yapılanması başta olmak üzere, batıni ezoterik örgütler neyse FETÖ aşağı yukarı aynısıdır ve bu karanlık şebekenin görünür elebaşısı Pensilvanyalı imam kisveli imansız, hoca kılıklı haçlı artığıdır.” “FETÖ’NÜN PKK’DAN, IŞİD’TEN, YPG’DEN, DHKP-C’DEN ELBETTE EKSİĞİ YOK, HATTA FAZLASI VARDIR” ABD’nin bu teröristi derhal Türkiye’ye iade etmesinin gerektiğini belirten Bahçeli, “Bir defa 15 Temmuz’u hala idrak edememiş, tehlikenin farkına bilerek veya bilmeden hala varamamış siyaset ve sosyal çevrelerin mevcudiyeti meselenin bir başka sarsıcı ve kaygı verici yanıdır. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, 15 Temmuz melanetiyle ilgili taraf olmak ve ittifakla cephe almak zorunluluğu vardır, bu da bütün partiler adına kaçınılmaz bir vazifedir. Bu itibarla 7 Ağustos Yenikapı Ruhu bizim asla vazgeçmediğimiz, vazgeçmeyeceğimiz bir milli duruş ve diriliş tablosunun özetidir. Fetullahçı Terör Örgütü’nün PKK’dan, IŞİD’ten, YPG’den, DHKP-C’den elbette eksiği yok, hatta fazlası vardır. 15 Temmuz düşmanlığı bize göstermiştir ki, Türk vatanının imhası, Türk devletinin milletiyle birlikte tarihten silinmesi vehim değil, vahim bir plan olarak devrededir ve bu tehdit geçmemiş, aksine uygun zamanın gelmesi için beklemeye alınmıştır. 918 yıl önce Kudüs’ün işgaliyle krallık kurup oluk oluk Müslüman kanı dökenlerin mirasçıları bu tarihi komplonun içindedir. Anadolu’yu hakimiyeti altına almak isteyen haçlı kafilesinin başına muazzam mücadelesiyle gökkubbeyi deviren Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’dan intikam almak isteyenler 15 Temmuz’un suç ortaklarıdır. Bin yıldır İslam’ın inmeyen kılıcı Türkleri, devşirdikleri dönme ve satılmış piyonlarla bitirmek, vatanı bölüşmek isteyenler 15 Temmuz kalkışmasının tam orta yerindedir” şeklinde konuştu. “TÜRK MİLLETİNİN İSTİKLALİNİ KORUMAK MECBURİYETİNDEYİZ” Asırlarca Türklüğü Anadolu’dan çıkarmak isteyenlerin kurumayan şiddet kaynağında 15 Temmuz’un mayalandırıldığını kaydeden Bahçeli, “İşte bunun için biz Türklüğün bekasını düşünmek, Türk milletinin istiklalini korumak mecburiyetindeyiz ki, bu nedenle de 16 Nisan’a evet diyoruz, evet diyeceğiz. 15 Temmuz aslında hacı postuna bürünüp koynunda haç taşıyan, dilinde hakikat, kalbinde hıyanet; alnı secdede, aklı köhne efendilerinde olan münafık ve melun niyetlerin hilalimizin sancak ve ismet-i haremine kurşun sıkması, pusu kurmasıdır. Selçuklu ve Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne Irak ve Suriye aşısı yaparak kökünü kurutma amacı güdenler 15 Temmuz’da silah başı yapmışlardır. Bunlara; üniversiteler, medya, bürokrasi, iş dünyası, eğitim, emniyet, TSK, sivil toplum kuruluşları gibi alanlarda konuşlanmış hayasız himmetçi ortakçıları destek vermişlerdir. Esasen bu saldırganlık ve tertip yeni değildir, arkası da kesilmeyecektir. Aktörler değişse bile, senaryo hep aynıdır. 15 Temmuz Müslüman Türk’üm diyenden bin yıllık bir intikam alma hevesinin ifade ve ilamıdır. Çanakkale’de şamarladıklarımız, Sakarya’da şaşkına çevirdiklerimiz, Dumlupınar’da kovaladıklarımız 15 Temmuz’da karşımıza tekrar çıkmışlardır. Bunların kökü derinlerde, emperyalizmin içindedir. Bunun için 15 Temmuz Türk milletine yeni bir Sevr dayatmasıdır, Türklüğe yeni bir linç kampanyasıdır, İslam’a yönelik yeni bir haçlı akınıdır. Eğer 15 Temmuz süreciyle su üstüne çıkan işgal ve darbe mekaniği tortu ve kalıntılarıyla birlikte tamamen silinmezse, Türkiye’nin bu coğrafyada, bu beşeri varlıkla, bu şartlarda yaşaması zora girecektir. Allah muhafaza, belki de imkânsızlaşacaktır. Hep dedim, yine tekrarlıyorum; tehlike yakın ve büyüktür” değerlendirmelerinde bulundu. “HALEP YOLUNDA DEVE İZİ SAYMAYIN, KARGAYI BÜLBÜL DİYE SATMAYA KALKMAYIN” 15 Temmuz’un başarılı olması halinde kaç vatan evladının katledileceği, kaç vatan evladının yokluğa, yoksulluğa, vatansızlığa, esarete sürükleneceği sorularını soran Bahçeli, “Bu sorunun cevabını bilen var mıdır? Böylesi bir felaketi tahayyül eden çıkmış mıdır? 15 Temmuz gerçekleşmiş olsaydı, Türk milletine hayat ve varlık hakkı tanınacak mıydı? Devlet yıkılıp vatan elden gitseydi ne yapacaktık? Bir ara başbakan olacağım diye tutturup avaz avaz bağıranlar bu soruya nasıl cevap vereceklerdir? 15 Temmuz’da olmayınca, keçeyi suya atıp çıkan yeri taşlayarak 16 Nisan’da şanslarını denemek için hazır kıta bekleyenler, size diyorum, size sesleniyorum: Halep yolunda deve izi saymayın, kargayı bülbül diye satmaya kalkmayın. Niye, çünkü hiç kimse yemez, hiç kimse yutmaz; unutmayınız ki, kazdığınız kuyuya bir kez daha düşeceksiniz, iki cami arasında kalmış beynamaz gibi anılacak, böyle de kalacaksınız. 15 Temmuz feci bir olaydır, zamanla arkasındaki sis perdesi aralanacaktır. Mesela Yurtta Sulh Konseyi’nin kimlerden oluştuğu, 15 Temmuz’un siyasi ayağının ana kadro ve zirve isimleri mutlaka ortaya çıkacaktır. Dağa doğrusu çıkmak ve deşifre edilmek mecburiyeti vardır. 15 Temmuz’un karanlıkta kalan yüz ve isimlerini öğrenmek milletimizin en doğal hakkıdır. İşgale umut bağlayanlar, darbeseviciler, darbe şakşakçıları, FETÖ’nün kripto elemanları kimdir, kimlerden oluşmaktadır? El değmemiş, dokunulmamış, kendisini unutturmuş veya kenara almış FETÖ’nün kodaman ve hatırlı simaları nerelerde gizlenmekte, neden imtiyazlarla koruma altındadır? Şu ana kadar 100 bine yakın kişi memuriyet ve mesleklerinden ihraç edilmiştir. Daha dün 227 hakim ve savcı meslekten atılmıştır ve bugüne kadar 3 bin 886 hakim ve savcının ihracı sağlanmıştır. Bu manzara aslında Türk adaletinin ne hale getirildiğinin, kimlerin eline düşürüldüğünün açık kanıtıdır” diye konuştu. “NEREDE FETÖ ORADA REZİLLİKTİR” FETÖ’nün parmağının adaletin gözüne girdiğini söyleyen Bahçeli, “Pensilvanyalı teröristbaşı adaletin terazisini kırmıştır. Mahkemeler garabet kumpanyasına dönmüştür. Deyim yerindeyse canavar yargıç kürsüsüne çıkmış, kuzular sanık sandalyesine oturtulmuştur. Yıllarca kim haklı, kim haksız birbirine geçmiştir. Kim yalancı kim dürüst iç içe girmiştir. Masum musun, mahkûm mu belli olmamıştır. Sanık mısın, tanık mı birilerinin keyfine kalmıştır. Nerede FETÖ orada haksızlıktır. Nerede FETÖ orada pisliktir. Nerede FETÖ orada rezilliktir. İşini özeti bize göre budur. On binlerce kişi soruşturma geçirmiş ve tutukludur. Ancak ortada dişe dokunur, herkesin işte bu dediği isimlere tesadüf edilebilmiş değildir. Pensilvanya’nın kapısında nöbet bekleyen, telefonuna bylock indirip 1 doları cüzdanında gezdiren meşhur siyasetçilerden hiç mi iz yoktur? Bununla birlikte bazı akademisyenlerin rahatı ve konforu bozulunca, malumlarınız ortalık karışmıştır. Türkiye’nin milli ve manevi varlığı için en küçük katkı ve çabası olmayan, mukallit olmakla aydın olunacağını sanan; FETÖ ve PKK çizgisinde bulunmaktan rahatsızlık duymayan küçük bir grup hukuk semtlerine uğrayınca ayağa kalkmışlardır. Memur görevinden oluyor da, akademisyen niye olmayacakmış? Üniversiteleri babalarının çiftliğine çevirip tekellerine alanların sızlanmalarına, timsah gözyaşlarına bu milletin karnı toktur. Kampüsleri bilim yuvası yerine, ideolojik ve gayri milli akımların kampına çevirenlerin bu millete ne hayrı dokunmuş, hangi çığır açıcı fikir ve düşüncelerde imzaları görülmüştür? Kimin suçu varsa veya kim suçsuzca Türk mahkemeleri hükmünü verecektir. Herkese düşen bunu sabırla beklemektir. Bunlar oluyorken, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı’na suikast yapmak için Marmaris’e giden darbeci hainlerin yargılanmasına dün Muğla’da başlanmıştır. FETÖ’nün darbe girişiminde Cumhurbaşkanına yönelik saldırıya ilişkin davanın iki numaralı sanığının medyaya yansıyan ifadeleri ise ibret verici, tüyler ürperticidir. Bu caninin, “hiçbir şeyden korkmuyorum, darbe yaptım, cezası idam bile olsa canım yanmaz” şeklindeki kokuşmuş sözleri en küçük pişmanlık emaresi taşımadığı gibi, Türkiye’ye meydan okumaktır. Türk adaletinin bu darbeciyi ve diğerlerini en ağır şekilde cezalandıracağına inancım tam ve eksiksizdir. Hainler idamdan korkmuyor ve milletimiz de idam talebinde ısrar ediyorsa; o zaman bize düşen bu kanuni düzenlemeyi TBMM’de yapmak, Türkiye düşmanlarına hak ettiği cezayı vermektir. Tekrar ediyorum, AKP top çevirmesin, zamana oynamasın, hakikaten idamın geri getirilmesi konusunda samimiyse Milliyetçi Hareket’in sözü söz olsun, buna kayıtsız şartsız destek verecektir. 15 Temmuz Türkiye için dönüm noktasıdır. Bizim bakış ve değerlendirmemiz budur. Türkiye işgalcilerden son anda kurtarılmıştır. Siyasi denklemin sabit ve değişken parametreleri 15 Temmuz’dan sonra farklılaşmıştır. Gelişmelere bakarak, ülkemizin tamamen güvenli hale geldiğini, risklerin tümden bertaraf edildiğini söylemek asılsız olduğu kadar saçma bir iddiadır. Yakından takip ediyoruz ki, devlet kendine gelebilmiş, tam olarak ayağa kalkabilmiş değildir. Siyaset ve bürokrasi tereddütlü, diken üstündedir. Toplumsal hayata kuşku ve korku hâkimdir. Elbette masumlar suçluların arasına karışabilmekte, artan mağduriyetler endişe vermektedir. Bunu gidermek için azami dikkat, suçluyla suçsuzu ayırt edecek adalet ve hakkaniyeti etkinleştirmek şarttır. Ancak FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı olanlar hakkında hukuki yaptırım ve idari tasarruflar sonuna ve gittiği yere kadar yapılmalıdır. Türkiye bu beladan temizlenmelidir. Devlette kanunlar dışında oluşmuş, kendine özgü, sinsi, kapalı devre çalışan hiyerarşik örgütlenme ve sızmalara kesinlikle müsaade edilmemelidir” açıklamasını yaptı. “MEVCUT YÖNETİM SİSTEMİYLE DAHA BÜYÜK MUSİBETLERE DUR DEMEK VE BAŞA ÇIKMAK ARTIK ÇOK ZORDUR” 15 Temmuz’un herkes ve özellikle Türk siyaseti için ders ve milat niteliğinde olduğunu belirten Bahçeli, şunları kaydetti: “Türkiye’nin beka sorunu 15 Temmuzla birlikte daha da derinleşmiş, muhtemel kaos, darbe ve kriz ihtimalleri daha da görünür hale gelmiştir. 15 Temmuz’dan sonra, ülkemizi hedefine alan, alması kuvvetli olan saldırı emellerine, derin komplolara, devasa tuzaklara karşı iktidarı ve muhalefetiyle bir ve uyanık olmak kaçınılmazdır. Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi meseleye siyaset üstü bakmakta, tarih penceresinden milli şuur ve ruhla yaklaşmaktadır. Siyasi kavrayış ve anlayışımız taktik değilse bile, stratejik olarak 15 Temmuz sonrası zorunlu olarak değişmek durumunda kalmıştır. Çünkü 15 Temmuz depreminin farklı zaman ve bahanelerle tekrarı ihtimal de olsa mümkündür, beklenmelidir. Darbeler bitti, vesayet gitti, ileri demokrasi geldi derken, Türk milleti zalimce kurgulanmış, arka planında küresel zulmün parmak izleri bulunan bir saldırıyla karşılaşmıştır. Tarih bize diyor ki, ihanetin kapağı açılır, düşmanlığın kapısı aralanırsa giren de, girmek isteyen çok olacaktır. Yaşadığımız buhranları bölgesel ve küresel şirret tasarımlardan bağımsız ele almak doğru değildir. Türkiye’yi ateşe vermek isteyenler hala pusudadır. Türk vatanında gözü olanlar, milli bekamız üzerinde tarihi hesabı bulunanlar kalabalıklaşmış ve kızışmışlardır. İşte önümüzdeki yoğun tehlike karşısında Türkiye’ye sahip çıkmak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ülkeyi yönetenlerle omuz omuza müdafaa etmek önemli hal almıştır. 11 Ekim 2016 tarihli TBMM grup toplantımızda, hükümet etme sistemindeki fiili tıkanıklığın açılması, yönetimdeki karmaşa ve anayasaya aykırı durumu çözmek için getirdiğimiz teklifin altında yatan asıl amillerden birisi de budur. Mevcut yönetim sistemiyle daha büyük musibetlere dur demek ve başa çıkmak artık çok zordur. Filli sorun ve açmazın önü arkası alınmayacak bir rejim krizine, bir beka bozgununa neden olacağını gördüğümüzden Adalet ve Kalkınma Partisi’ne çağrıda bulunduk ve meseleyi uzlaşma ahlakıyla ele aldık ve hükümet sistemiyle ilgili yaptığımız değişikliğin milletimize götürülmesi, son kararın da milli irade tarafından verilmesi gerektiği hususunda müştereken sonuca vardık. 16 Nisan’da da on sekiz maddelik anayasa değişikliğinin referandum safhasını demokratik adap ve sabır içinde yerine getireceğiz. Elbette biz devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet, Türkiye için evet diyeceğiz, millet-devlet kaynaşma ve kenetlenmesine seve seve destek vereceğiz.” “ART NİYETLİ PROPAGANDA MEKANİZMASI ÇOĞUNLUKLA PARTİMİZİ KÖŞEYE SIKIŞTIRIP…” “Niye evet diyor muşuz? Ne yapacaktık; FETÖ’nün yanında mı duracaktık?” diye devam eden Bahçeli, “Evet derken, dünkü sözlerimizle çelişmiyor muymuşuz; niye çelişelim, PKK’nın, CHP’nin, EMEP’in, ÖDP’nin, TKP’nin, elinde Ülkücü kanı olan Aydınlıkçıların kuyruğuna takılmak asıl çelişki ve çürüme değil midir? Biz Türkiye diyoruz, vatan, millet, bayrak ve devlet için elimizi taşın altına koyuyoruz. 15 Temmuz’dan sonra siyaseti kör dövüşüne sokmak, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a kadar anlamsız söz düellosuna girmek toz bulutu dağılasıya, istikrar ve milli güvenlik tam egemen olana kadar eşyanın tabiatına aykırıdır. Demokratik eleştiri haklarımız saklı kalmak kaydıyla yaptığımız da budur. Hayır diyen vatandaşlarımıza, vatan evlatlarına sözüm yoktur, bilakis iradelerine, demokratik seçimlerine saygım vardır. Bunu tartışmak bize göre abestir. Fakat hayırsızlardan oluşan, hayır cephesi kurarak müfterilik ve fesatlık yarışına giren yalancı siyasilere, emekli siyasetçilere, eski tüfeklere, bazı siyasi partilere, terör ve bölücülük taşeronlarına kesinlikle itibarımız yoktur, sırtımız da bunlara dönüktür. 16 Nisan’da bir parti, bir şahıs, bir fikir, bir siyaset değil; milletimiz önüne koyulan anayasa değişikliğini oylayacak, kendi geleceği hakkında bir karar verecektir. Çıkan sonuca herkes bağlı, saygılı ve hürmetkar olmalıdır. Bizim anlayamadığımız hayır koalisyonun niçin bu kadar gerilimli, niçin bu kadar telaşlı, niçin bu kadar tahammülsüz olduğudur. Bunlara diyorum ki, hayır da hayır var diyorsanız, buna yürekten inanıyorsanız, edep, ahlak ve ölçülü bir şekilde tezlerinizi anlatır, ardından milletimizin karar ve tercihini beklersiniz. Ne var ki, bu yapılmamakta, demokratik nezaket hiç gözetilmemektedir. Bakıyorum da, art niyetli propaganda mekanizması çoğunlukla partimizi köşeye sıkıştırıp dava arkadaşlarımız üzerinden yürütülmeye ayarlanmıştır” ifadelerini kullandı. CHP sözcülerinin, bazı anketçilerin, bir kısım kalem ve çürük çarık fikir sahiplerinin kendi tabansızlıklarını unutup, MHP tabanının yarıdan fazlası hayır vereceği kehanetiyle yatıp kalktığının altını çizen Bahçeli, “Bizde taban yoktur diyoruz anlamıyorlar, gerçekten de bunlara ne desek boştur; zira kafaları büyük içi boş, tut kulaklarından çifte koş. Durum ve halleri aynen budur. Bitli baklanın kör alıcısı olur misali, CHP sözcüleri dibi yanmış tava gibi 16 Nisan’ı karartmaya, kara göstermeye çabalamaktadır. Milletten ödleri patlamaktadır. Türkiye’nin toparlanmasından, hukuki ve siyasi dengeye kavuşmasından korkup kriz ayinine çıkmaktan utanç duymayan CHP için başını öne eğeceği günler uzak değildir. PKK’nın tırmandığı dala salıncak kuran bu zihniyet; 1923’ün CHP’si değil, 1919’un Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin adeta kopyası, klonlanmış halidir. Ne de olsa, ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olurmuş. CHP, yanına aldığı bölücülük ve terörden mimlenmiş dünür ve akraba partileriyle kalburla su taşımaktadır. Ne derse desinler, Milliyetçi Hareket Partisi 16 Nisan’da evet diyecektir. Bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmeyecektir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket Türkiye’nin istiklaline bütün dava ve ülküdaşlarıyla sahip çıkacak, Türk-İslam ülküsünün istiklali, güçlü bir şekilde temsil ve hak ettiği mertebelere gelmesi için evet de buluşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bir bütündür, dava arkadaşlarım ülkesi ve milleti için gereğini yapacaklardır. İnancım bu şekildedir. Bizim ülke ve vatan sevgimizin sadakasına bile layık olmayanların hakkımızda dedikodu yapmaları yetmezmiş gibi, çevremizde dolaşıp hayır diyen ve kararsız duran çetelesi tutması, bir defa muhataplarını zilletten kurtarmaya, kirli alınlarını aklamaya şüphesiz ki kafi gelmeyecektir” ifadelerini kullandı. “SEBİLHANE BARDAĞI GİBİ DİZİLMİŞLERDİR” Anayasa değişikliğini Türkiye için, milli beka ve Türklüğün kutlu varlığı için tarihi gördüklerini vurgu yapan Bahçeli, “Değişen hükümet etme sistemidir, peki karakter ve siyasi kan akışının istikametini değiştiren, dönüştüren kimlerdir? Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin gelmesiyle devlete düzen, ülkeye huzur gelecek; milli birlik ve kucaklaşma ahlakı alanını genişletecektir. Türkiye tek yürek, Türk milleti tek ses olacaktır. Peki bundan kimler, neden rahatsızlık duymaktadır? Başkalarının düdüğünü öttürüp istikrarsızlık rüyasına dalan ilkesizler, Türkiye’yi kilitleyip bunalım ve buhran çıkmazına kapatmak isteyen iradesizler emri nerelerden almışlardır? Evet diyoruz; Harran’ın, Bafra’nın, Bozova’nın, Çukurova’nın, Anadolu Bozkırlarının sesine tercüman oluyoruz. Evet diyoruz; Nemrut’un, Kaçkar’ın, Gabar’ın, Munzur’un, Ilgaz’ın, Erciyes’in, Torosların sesini duyuruyoruz. Evet diyoruz; Sakarya’nın, Fırat’ın, Dicle’nin, Seyhan’ın, Meriç’in, Menderes’in sesine kulak veriyoruz. Evet diyoruz; Yörüklerin Gaggoşların, Dadaşların, Efelerin, Seğmenlerin sesini, nefesini haykırıyoruz. Evet diyoruz; Horonun, Zeybeğin, Halayın, Barın, Karşılamanın sesiyle coşuyoruz. Evet diyoruz; Bilge Kağan’ın, Dedem Korkut’un, Şeyh Edebali’nin, Akşemsettin’in, Yunus’un, Hacı Bektaş’ın, Pir Sultan’ın, Mevlana’nın hatıra ve haysiyetini savunuyoruz. Evet diyor, Mustafa Kemal’den Başbuğ Türkeş’e kadar büyüyüp kökleşen milli ve üniter Türk devletinin namusuna arka çıkıyoruz. Hayır diyen siyaset damarı, hayırda birleşen taassup ve kör safsata, siz kimin sesine ses oluyor, hangi çevrelerin dümen suyunda ilerliyorsunuz? Kendilerine Türk milliyetçisi diyen zevat bir platform kurmuş, 1 Kasım’dan sonra ellerine tutuşturulan MHP’yi içten yıkma talimatnamesini akıllarınca aynen uygulamak ve ilerletmekle meşgullerdir. Bunlar 18 Şubat’ta Ankara’da, CHP’nin himaye, aydınlıkçıların şemsiyesi altında toplanıp, MHP’ye öteden beri ters bakan, isimleri hizip ve fitne çıkarmakla anılanların da katılımıyla sebilhane bardağı gibi dizilmişlerdir” değerlendirmelerinde bulundu. “BİZ EVET DİYORUZ YA, BUNLAR İLLE DE HAYIR DİYECEKLER” “Türk milliyetçisiyiz” dediklerini ama Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’nı yuhalatacak, aleyhe slogan attıracak kadar ipten kazıktan boşandıklarını görmediklerini, göremediklerini ifade eden Bahçeli, “Hepsine yolları açık olsun diyor, bizden uzak, Allah’a da yakın olmalarını temenni ediyorum. Nehrin kenarına kuyu kazılır mı, bunların yaptığı budur. Aynen suyu kesilmiş değirmen gibi olduklarını anlamayacak kadar yollarını şaşırmışlar, Ankara’da toplaşmışlardır. Biz evet diyoruz ya, bunlar ille de hayır diyecekler. Hayır desek, inanınız alayı birden evet diye gezerlerdi. CHP ve Perinçek’in kanatları altına sığınıp narkozu yiyenler, ezberleri de bitince geriye sarmaya, patinaj içinde çırpınmaya başlamışlardır. Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde kalır dedik, anlamadılar. Üstelik fikri mutasyona uğrayarak yörüngelerinden çıkıp kimliksizliğin ve hiçliğin kayalıklarına tosladılar. Hayır diyorlarmış, sizlerin bu kutlu davaya ne hayrınız geçti de aziz milletimizi hayır demeye çağırıyorsunuz? Kurmak için uygun zaman kolladığınız partinizle karşımıza çıkın da hepinizin boy ölçüsünü görelim. 1990’lı yıllarda merhum Başbuğumuzu kurultay salonlarına sokmamak, MHP’yi ele geçirmek, davamızın haysiyetini gölgelemek için oyun içinde oyun kuranlar, şimdi kalkmışlar Türk milliyetçisi maskesiyle yine film çeviriyor, yine sahne alıyorlar. Bunlara diyorum ki, hadi oradan, bu kutlu davanın nefer ve aziz mensupları sizleri tanıyor, niyetlerinizi biliyor, haddinizi bildirmek için de emin olun gün sayıyor. Çabalar beyhudedir; Yemin ettik, dönmeyiz. Söz verdik, çiğnemeyiz. Evet dedik, devlet ve milleti ezdirmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli güvenliğine destek çıkıyor, evet diyoruz. Türk milletinin milli birliğini, bekasını ve refahını temin etmek istiyor, evet diyoruz. Toplumsal huzur ve asayişimizi çok ciddi ve ağır tehlikelere karşı yalnız bırakmıyor, evet diyoruz. Türk milliyetçiliğinin açtığı yolda, milli ruh ve ahlakın belirlediği ilkeler etrafında devletin yeniden yapılandırılmasına evet diyoruz, evet diyeceğiz. Bağımsızlığımız tehlikededir, korumak için evet. Cumhuriyetimiz sarsılmaktadır, muhafaza için evet. Bin yıllık kardeşliğimiz tartışılmaktadır, mahfuz tutmak için evet. Milli kültür ve varlıklarımız, milli kimlik ve onurumuz aşındırılmaktadır, onarmak için evet. Bizim için bayrağa sahip çıkmak yemindir. Vatana sahip çıkmak yemindir. Türkiye’mize sahip çıkmak yemindir, vazgeçilmeyecektir” açıklamalarını kaydetti.(Goncagül Özcan / İHA)