Uçmaya çalışıyordu, kanadı kırılmıştı ama farkında değildi, yarası ağırdı hem de çok ağır, canı acıyordu biri onu fark etse ayağa kalkabilirdi,ama kimse dokunmuyordu kimsenin yarasına herkes kendi içinde kendi iç kanamasında ölmek istemiyorum daha çok yolum var dedi,bir el uzandı minicik bedenine,gözleri parladı,umutlandı belki dedi belki…
Küçük kız koşarak eve gitti anne,anne diye bağırdı!! yavrum dedi annesi bitanem ne oldu?
Yardım et anne ölüyor elime aldığım da sıcacıktı,ama şimdi titriyor üşüyor anne çok üşüyor lütfen ölmesin o daha bir yavru anne baksana küçücük..
Annesi ısıttığı küçük bir havluyla sardı o minicik bedeni bir damlacıktı..ve kızının suratına baktı,yaşayacaksın dedi içinden bu kirli dünyaya inat,kızım için,benim içim yaşayacaksın dedi..
Hayat bazen sandığımız kadar yaratıcı olmuyor ve çoğu zaman da yüzümüze gülmüyor hayal gücünden yoksunmuş gibi sahneler birbirini tekrar ediyor.Hangi yaşanmışlığı deşsen altından çürümüş bir başka bir hayat çıkıyor.Mutluluğu arayan dev bir insan ordusu.. işte bunların arasında dünyaya gelmiş özgürlüğünü isteyen, yaralanmış,benim daha çok yolum var diyen minik yavru bir kuş…
Alınan yaralar çoğu zaman iz bırakırken çoğu zaman da yaşama tutunmanın en büyük etkeni oluyor canlılar için,acılara tutunup yaşamak rutin hale geliyor bir süre sonra , canınız daha az acıyor gün geçtikce bir nevi törpüleniyorsunuz yani yaşama karşı..
Küçük bir kız çocuğunun el uzattığı minik bir yaralı kuş misali acılarınıza derman olacak ,yaralarınızı saracak insanlar olmalı yanınız da sizi mutlu edecek,iyi gelecek insanlar…
Artık ona azat edebiliriz dedi annesi küçük kız yaşlı gözlerle minik yavru kuşa baktı ,onu son kez öptü ve avuçlarını arasından henüz tam anlamıyla kirlenmemiş olan gökyüzünün semalara doğru saldı,kanatlarını özgürce çırpmanın rahatlığıyla gözden kayboldu bir süre sonra…