Tarihin tozlu sayfalarında saklı kalmış sayısız, hiç adını duymadığımız ama bir şekilde hayatımıza dokunmuş kahramanlarımız vardır. Bugün onlardan birinden bahsedeceğim. Besim Ömer Paşa..(Akalın)
Çocukluğunda Paşa dayısının sürekli “Besim, seni evlendireceğim, sarışın bir kız alacağım” demesi ve çocuk ruhunun bunu "evlilikle korkutma" olarak algılaması yüzünden evlenmeye cesaret edememiş bir adam Besim Ömer Paşa. (Besim Ömer Akalın) Eski deyimle Nisaiye’ci tıbbi deyimle Jinekolog, şimdiki adıyla Kadın Doğum Uzmanı. Paşalığı, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede askeri öğrenci olarak okuması ve Paris’te yüksek tahsil yaptıktan sonra rütbesinin General olarak yükseltilmesinden gelir.
Besim Ömer 1892 yılında Paris’ten döndükten sonra İstanbul’da ilk defa bir “Viladethane” açar. Viladethane, Doğumevi demektir. 1892’ye kadar doğumları evlerde sadece ebeler yaptırırdı. Ancak yoksul nüfusun kadınları ve bebekleri doğum sonrası bakımsızlıktan ölüyorlardı. Besim Ömer Paşa kadın için doğum kadar doğum sonrası bakım ve kontrolün de önemli olduğunu düşünüyordu. Ayrıca evlerde doğum yapamayan kadınlar, hamile olduğunu ailesinden gizlemek zorunda kalanlar ya da genelev çalışanları da bu konuda çok acılar çekiyordu… Besim Ömer Paşa, Gülhane Askeri Tıbbiye'nin yakınındaki, üç oda ve bir sofadan ibaret olan binada ilk doğumevini açar. Açar açmasına da halk bundan pek hoşlanmaz. Ve yeni açılan kliniğin ismini koyar. “Piçhane ! ”
Açılan klinik saraydan gizlidir. Çünkü 1885 de Vehbi Bey böyle bir Viladethane için Abdülhamitten izin istemiş ama bu izin verilmemiştir. 1892 ye kadar olan sürede birçok kadın doğum anında ölürken bir o kadar çocuk da sakat kalır. Besim Ömer Paşa, belli çevreler tarafından hakarete uğrar, Cağaloğlu'ndaki evi taşlanır. Bunun nedeni "Piçhane" kurmasıdır "
Gazetelerde uzun uzun yazılar yazarak böyle bir kliniğin ne kadar gerekli olduğunu anlatmaya çalışır. Bu büyük çaba sonuç verir. Besim Ömer Paşa, son sınıf öğrencilerine 24 saat arayla, altışar kişilik gruplar halinde nöbet tutturur. Doğumevi, bu alanda nice uzman doktorun yetiştiği bir okula dönüşür. Doğumevi'nin başarısı İstanbul'da dilden dile yayılır. Öyle ki bina başvuruları kabul edemez hale gelir. Halkın talebi karşısında II. Abdülhamit, 1904 yılında yeni bir Viladethane yani Doğum Evi yapılması iznini verir. Bu izin, Besim Ömer Paşa'nın zaferinin saray tarafından da kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Böylece Türkiye’nin ilk Doğum Hastanesi açılmıştır. Ama ancak 20. yüzyılda …
Besim Ömer Paşa’nın yaşadığı bir olay hayatının bir başka dönüm noktasıdır... 1912 yılında Amerika’da Newyork’ta bir tıp kongresine katılmak ister. Gemi yolculuğu için bir kamara bileti alır. Gemi İngiltere’den kalkıp Fransa’ya uğrayacak ve oradan Newyork’a geçecektir. Ancak o sabah Paris’ten limana gidecek olan treni kaçırır ve gemiye binemez. Bu gemi yolculuk sırasında bir buzdağına çarparak batan Titanic’tir.
Atatürk Devrimleri aslı itibarı ile “Kadın Devrimleri”dir. Bütün bunlar Cumhuriyetle beraber sorun olmaktan çıkmıştır. Kadınlarımız artık “piçhane” lerde (!) doğum yapmıyorlar. Ama kadınlarımızın günlük hayatlarına müdahaleler hala var. Hem bir türlü kurtulamadığımız şark kafasından, hem de daha da kötüsü bizzat devlet tarafından.
Bilim için, kadınlarımız için, savaş veren Besim Ömer Paşa cumhuriyetle birlikte “Akalın” soyadını almış ve 1940 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Ruhu şad olsun...