Yurdum İnsanı

Abone Ol

Tatil dönemi bitti.
Yepyeni bir sezon başlıyor.
Belçika’da çocuklar okullarına, büyükler ise işlerine ve uğraşlarına başladı bile. 

Bu gün Eskişehir’den Brüksel’e uçtuk.

Yolculuk tam bir maceraydı diyebilirim…

Daha uçağa binerken bizimkilerin valizleri karşısında şaşırmadan edemedim.

Tüm kışlık yiyeceklerle birlikte dolaplardaki bütün kıyafetler de geldi sanırım.

Uçak bir saat gecikmeli kalktı.

Bu sefer kitabimi okuyamadım çünkü yanımda yardımcı olmam gereken yaşlı ve hasta büyüklerim vardı.

Eşimin annesi ve babası da bizimleydiler.

Hostesler ellerinden gelen yardımı yapıyorlardı.

İşleri de aslında kutsal bir görevdi.

İnsanlara hizmet !

Bir insana yardım ya da hizmet etmek kadar güzel ve kutsal ne olabilirdi hayatta.

Ömrümüz yeterse çoğumuz bir gün yaşlanacağız, ya da hastalanıp birilerine muhtaç durumda olacağız kim bilir…

Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin diyelim.

 

***

Yolculuk gayet güzel geçti.

Her defasında olduğu gibi bu sefer de yolculuğun sonunda verilen anonslarda ‘’uçak tamamen durmadan yerinizden kalkmayınız ve cep telefonlarınızı açmayınız’’ uyarıları veriliyordu.

Üstelik hem Türkçe hem de İngilizceydi yapılan tüm anonslar.

Ancak bizimkiler anonstan hiç bir şey anlamamışa benziyordu.

Daha uçak tamamen durmadan pek çok kişi koridorlara kalktı ve arkamdaki amca yüksek sesle ‘’biz indik, biz indik !’’ diye bağırıyordu.

Daha o susmadan uçağın ön taraflarından bir ses daha geldi. Teyze de geldiğini bildirmek için o kadar yüksek sesle konuşuyordu ki, yanındaki amca da “ne bağırıyorsun” diyordu...

Acaba bizim kadar aceleci bir millet var mıdır ki diye soruyorum bazen kendime.

Trafikte bile daha ışık yanmadan arkadaki araç sürücüsü kornayı çalar, bir de sollayıp küfür etmeye başlar.

 

***

Özeleştiriyi o kadar çok seven bir insanım ki, ara sıra kendi hatalarımı ve milletimizin yanlışlarını şöyle bir gözden geçiririm.

Millet olarak bazı kanunları ne zaman ve nasıl öğreneceğiz acaba ?

Yere tükürmenin ya da çöp atmanın ayıp her şeyden önce görgü kurallarına aykırı olduğunu örneğin…

Tramvaya binerken diğer insanları itip kakmadan binmeyi...

Bindikten sonra da hasta ve yaşlı insanlara yer vermeyi...

Sokakta bayanlara laf atmamayı...

 

Allah hiç kimseyi cahil etmesin diyeceğim ama Allah kitabına zaten “oku” diye başlamış. İlimin önemine değinmiş. Ahlakin her şeyden önemli olduğunu açıkça bildirmiş. 

Neyse ki bizim insanimiz yardımsever ve en azından acil durumlarda ambulans gelene kadar ilk müdahaleyi bilinçli ya da bilinçsizce yapan bir millet..

 

Başımıza zaten ne geliyorsa hep o cehaletten gelmiyor mu?

Ancak yurdumu da, yurdum insanını da o kadar çok seviyorum ki.

Allah vatanımızı düşmanlardan korusun!

Güneşimiz, üç tarafı denizlerle kaplı olan yurdumuz dünyanın en güzel ülkesi.

Bunun yanında cehaletten gelen sorunlarımız o kadar çok ki..

Bu durumda da söyleyebileceğimiz tek şey olabilir;

Okuyalım, okuyalım, yine okuyalım!....

 

 

 

Birgül KAPAKLIKAYA

Brüksel,

4 Eylül 2014