Yazan: Temel Akbaş

Bir zamanlar halkın sesi, gerçeğin ışığı olan yerel basın, şimdi gözlerimizin önünde yavaş yavaş ölüyor. Eskiden toplumun vicdanı olan gazeteler, şimdi sessiz bir çöküşün içinde. Türkiye’de gazetecilik uzun zamandır zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Ve maalesef artık bu mücadele her geçen gün daha da ağırlaşıyor.

Basının en önemli gelir kaynaklarından biri olan Basın İlan Kurumu'nun (BİK) resmi ilanları her yıl azalıyor. Bu azalma, özellikle yerel basını derinden sarsıyor. Anadolu’nun dört bir yanında gazeteciler mesleklerini bırakmak zorunda kalıyor. Bir zamanlar büyük bir tutkuyla bu mesleği yapan insanlar, şimdi geçim kaygısı nedeniyle gazeteciliği terk ediyor. Basın, hem maddi hem manevi olarak kan kaybediyor. Ancak asıl acı olan, bu kaybı herkesin sessizce seyretmesi. En başta devlet olmak üzere, kimse bu çöküşü durdurmak için harekete geçmiyor. Yaşatmak için çaba gösterecek kimse yok.

BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç, son toplantısında bu durumun önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşeceğini açıkça dile getirdi. Resmi ilanların azalması, gazeteler için büyük bir darbe. İhale ilanları parça parça dağıtılıyor, kamu kurumları bütçelerini kısıyor, gazetelerse ayakta kalmak için çırpınıyor. Ne yazık ki, bu çırpınışlar basının ölümünü durdurmaya yetmiyor. Ve ne yazık ki, kimse de bu çırpınışlara kulak asmıyor. Herkes bu sessiz ölümü izlemekle yetiniyor.

OEDAŞ muhtarlara yatırımları anlattı OEDAŞ muhtarlara yatırımları anlattı

Özellikle yerel gazeteler, satmayan ve okunmayan yayınlara dönüşmüş durumda. Okur sayısı düştükçe ilan gelirleri de azalıyor. Bu durumda gazeteler hem ekonomik hem de ideolojik bir krizle karşı karşıya. Kamu kurumları, artık satmayan gazetelere ilan vermek istemiyor. İhale ilanlarının sayısı azalıyor, basın yavaş yavaş gözden düşüyor. Ama ne devlet ne de başka bir güç, basını yaşatmak için elini taşın altına koyuyor.

Gazetecilik sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sorumluluktu. Gazeteciler toplumun sesi, halkın vicdanıydı. Ancak bu misyon giderek kayboluyor. İdeolojik ayrılıklar, çıkar çatışmaları, basının bağımsızlığını tehdit ediyor. Gazetecilik artık sessiz bir ölümün eşiğinde. Erkılınç’ın da dediği gibi, birbirimizi kandırmaya bir son vermeliyiz. Gerçeklerle yüzleşme vakti geldi. Fakat bu gerçeği görmek isteyen pek yok. Herkes bu ölümün kenarına çekilmiş, izlemekle yetiniyor...

Basın, yaşatmaya kıyamadığımız bir değerdi. O kadar güzel ölüyordu ki...