Yine böyle bir kış günüydü. Soğuğun iliklerimize kadar işlediği ayazın bedenlerde hüküm sürüp ihtilal yaptığı günlerdi.
Takvimler 2004 yılının 13 Şubatını gösterdiğinde tayinle gelmiştim Eskişehir’e…O zamanlar Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü bünyesinde Yol İşlerinde görevlendirildim.
İl Müdürü Mustafa Gürbüz Bey personeliyle yakın ilişki içerisinde görev yapan, ekip çalışmasına değer veren, dürüst bir idareci olduğuna dair fikir sahibi olmuştum.
Günler birbirini kovalıyordu. Yeni bir şehir,iş yeri ve tanımadığım bir çevreye alışmaya çalıştığım, gurbeti hücrelerimde yaşayıp düşüncelere daldığım bir anda telefonun sesiyle kendime geldim.
Ahizeyi elime aldığımda karşımda Sekreter Nalan Hanım: “Hüseyin Bey İl Müdürümüz Mustafa Bey sizinle görüşmek istiyor”
Heyecan ve biraz da meraklı bir ses tonuyla –geliyorum.. Deyip telefonu kapattım.
Makam odasının bulunduğu kata, belleğimde bulanık düşüncelerle mücadele ederken sekreter hanımın yanına varmışım. Makam odasının girişinde göze çarpan alt zemini deniz mavisi kaplamalı geniş güzel bir makam odasına buyur edildim.
İçeri girdiğimde Mustafa Bey önündeki evrakları imzalarken ayağa kalkıp naif ses tonuyla “Hoş geldiniz. Hayırlı olsun” diyerek başladı görüşmemiz…
Yurdun değişik illerinde görev yaptığını şimdi ise Eskişehir’de birlikte çalışacak olmamızı, teknik eleman eksikliğini yaşadıklarını belirtip tayinle gelmemden mutlu olduğu yüz ifadelerinden belliydi.
Zaman ilerledikçe kurduğu sıcak/ kuşatıcı cümleler, cana yakın davranışları etkilemişti beni.
Sohbetin bir bölümünde çağırma sebebini açıkladı. “Asfalt Kaplama Şefliğine bakmanızı özellikle bu alanda teknik personele ihtiyacının olduğunu, Tüpraş’tan alınan Bitüm Malzeme temini dahil yol yapım işleri sorumluluğu bundan böyle sizde”
Nasıl uygun görürseniz Müdür Bey deyip ikram ettiği çayı içerek odasından ayrıldım. Üzerimize verilen görevin sorumluluğu büyüktü.
Kısa zamanda yaptığımız çalışmalar İl Müdürümüzün dikkatini çekmiş olmalı ki ara sıra makamına çağırıyor memnuniyetini dile getiriyordu.
Öyle ki ilerleyen zamanlarda mesleki kongrelere, incelemeye, eğitime, teknik gezilere bazen birlikte bazen ayrı olarak katıldık.
Tam on yıldan fazla devam etti bu süreç…Taki Köy Hizmetleri Teşkilatının kapatılmasına kadar.
Eskişehir’de göreve başladığımızda İl Müdürümüz olan Mustafa Gürbüz Bey geçtiğimiz gün emekliler kervanına katıldı.
Ülkenin dört bir yanında başarılarla geçen, anılarla/hatıralarla dolu 40 yıllık memuriyet hayatını geride bırakarak.
Memur olanlar bilirler ki dönüm noktaları vardır hayatta. İdarecilerin tavrı, duruşu son derece önemlidir. Burnundan kıl aldırmayan, asabi, egosu tavan yapmış idarecilerin aksine, bizleri bağrına basan Mustafa Bey adaletli/yardımsever/mütevazı bir idareciydi…
Bir diğer emekli olan arkadaşımız Ahmet Emir…Giresun’un yiğit evladı. Jeoloji Mühendisi olarak Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünde kırk yıl görev yaptığı sürece Eskişehir’in tüm köylerini avuç içi gibi bilen teknik eleman.
Gitmediği köy, ayak basmadığı yer yoktur Ahmet abinin. Köylerin en temel ihtiyacı olan içme suyu çalışmalarına bağlı sondaj kuyuları hep onun eseri. İlk günden itibaren yıllar boyunca birlikte çalıştık. Aynı yörenin insanı olmamız yakınlaştırdı bizi birbirimize.
Gümüşhane’ye yolculuk ettiğimizde Giresun’da bir sıcak çayını ailece içmeden geçemeyeceğim bir ağabeyim.
Diğer arkadaşım Ragıp Yıldırgan….Biz yol işleriyle uğraşırken o, su yapıları ile meşguldü. Eskişehir’de sulama projelerinin altında imzası olan Ziraat Mühendisi. Vatanımıza tam 37 yılını vermiş bir teknik eleman. Arı gibi çalışan çabalayan Ragıp Bey,evladının eğitimi için yıllar önce Erzurum’dan kalkıp Eskişehir’e gelip bu kutsal toprakların sulanması için emek vermiş “dadaş” hemşerim.
Evet, üç kıymetli arkadaşım memuriyetlerini tamamladılar. Arkadaşları olarak veda yemeğinde birlikteydik.
Bu üç isim bize göre; bildikleri yoldan sapmayan, inançlı, ahlak şeciyesi yüksek,liyakatlı, ve vatansever görev aşkıyla bu coğrafyaya hizmet ettiler yıllarca. Başları göğe değecek kadar dik, yüzleri analarının ak sütü kadar temiz olarak.…
Veda yemeğinde anıları hatıraları tazeledik. Uzun süre görmediğim arkadaşlarımla buluşup hasret giderdik…Abdurrahim, Aziz, Tahir, Ali, Yüksel Beyler… Hülya, Aysun, Ayfer, Remziye, Zehra, Melike Hanımlar…ve niceleri…
Yapılan sohbetler öylesine derin ve anlamlıydı ki, zamanın tenimizde olduğu kadar belleğimizde bıraktığı nice nice izler ve duygular yoğunlaştığında, göz pınarlarımızda titreyen yaşların akmasına engel olamadığımız anlar oldu.
Dönemin valisi Sayın Kadir Çalışıcı Beyin katılması ayrı bir renk kattı geceye. Kısa ve öz konuşmasıyla bizleri o günlere götürdü.
Özellikle yol yapımlarında ansızın yanımıza gelip şantiyemizde çok sevdiği kuru fasulye yemeğine salladığımız kaşıklardan tutunda “Yollar ve Yıllar” adlı yaşamından kesitler sunduğu çok beğendiğim kitabına kadar konuştuk… “Emekli olun ama kendinizi emekli yapmayın” cümlesi anlamlıydı.
Konuşmasının bir bölümünde vatan-millet için çarpan yüreğinden kopup gelen “Şimdi ben emekliyim. Ancak devletimiz istesin Hakkâri’ye vali olarak gidip görev yaparım” diyecek nitelikte memleket sevdalısı bir idareci.
Kendi ifadesiyle “Köy Hizmetleri benim sağ kolumdu. Çok güzel çalışmaları hep birlikte yaptık” cümleleri doğru işler yaptığımızın tesciliydi.
Neylersiniz zaman su misali akıp gidiyor. Eskişehir’e büyük hizmetler etmiş arkadaşlarımın yüzlerindeki çizgiler, saçlarındaki aklar çok şey anlatıyor geçmişe dair…
Netice olarak dışarıdaki ayaz bedenimizi üşütse de dostların varlığı gecede içimizi ısıttı… Doğduğu topraklardan gelip doyduğu topraklara hizmet etmiş ve emekliye ayrılmış dostlarımın; ömürleri bereketli, yaşamları mutlu ve sağlıklı geçsin. Darısı bizlere diyelim…
NOT: Elazığ ve Malatya depreminde yaşamlarını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Allah her türlü felaketten ülkemizi korusun.