Söyleşi: Sevgi Pekcan
Son zamanlarda artan şiddet ile medyada her gün görmeye başladığımız şiddet haberlerinin yansımasını Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Gazetecilik Bölümü akademisyenlerinden Prof. Dr. Ömer Özer ile konuştuk. Özer, temel uzmanlık alanlarından biri olan medyadaki şiddet ve medyaya yansıyan kadına şiddet ve kadın cinayetleri üzerine sorduğumuz soruları yanıtladı. Medyada kadın cinayetlerine nereden bakmamız gerekir sorusuna Özer; “Herhangi bir konunun medyada sunumuyla ilgili bir çalışma yaparken üç boyutlu bakmak gerekir. Bunlar; üretim, içerik ve tüketim boyutlarıdır. Kadın cinayetleri deyince bu üç boyutun da bir arada ele alınarak çözümlenmesi yararlı olacaktır. Nitekim üretim tarafında medyanın ekonomik politiği bakımından yapılan baskılar ya da dayatmalar o sürecin işlemesi sonucunda kadın cinayetlerin belli bir bakıştan, belli nedenlerle hazırlandığını görmek mümkündür. Tüketim tarafından da bu bakıştan hazırlanan içerik anlaşılacaktır.
Medyanın kadın cinayetlerindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Cinayet haberlerinin medyada bu kadar görünür olmasının nedeni nedir size göre?
Önce şunu belirteyim: Medyanın kendisi şiddeti yaratmaz. Sosyal gerçeklikte var olanı alır ve kullanır. Bunu yaparken de sosyal gerçekliği medya gerçekliğine çevirir ve insan gerçekliği de medya gerçekliği üzerinden oluşur ve yapılanır. Dolayısıyla şiddet toplumda var. Medya bunu alıp kendi gerçekliğine çeviriyor ve bu süreçte tanıtıyor, kanıksattırıyor, meşrulaştırıyor ve sonra bayatlattırıp bir kenara atıyor. Kapkaç, liseli ve taksici cinayetlerini düşünelim. Elbette medya, bu haberleri reklam geliri sağlayarakkâr etmek için veriyor.Kadına şiddet haberlerini de bu çerçevede düşünürsek doğru olabilir. Kadın cinayetihaberlerini bir süre verdikten sonradaha aktif daha dikkat çekici, cazip hale getirerek sunmaya başlar. Bu da insanların ilgisini çekmesi dolayısıyla onların da sürekli yenilik istemelerine neden olur. Daha aktif bir şekilde, daha farklı bir şekilde sunum isterler. Yani şiddetin dozunun arttırılması gerekir. Medyada bunu yapar. Üretim tarafından bakıldığında temel neden kâr kaygısıdır.
Peki hocam, bu şiddetin önü kesilemez mi? Yani sunumdan kaldırılamaz mı?
Şiddetin sunumunu kesmek için izleme ölçümlerini devreden çıkaralım denebilir. İzleme ölçümlerini devreye sokmadan sunum yaptırsanız bile şiddet sunumu yapılacaktır. Nitekim şiddet olmadan içerik ilgi çekici hale getirilemez. Yani medya gene verir bunu çünkü şiddet insan ilgisini çekiyor, alıştırıldı insanlar. Bu da üretim tarafından kaynaklanan bir durumdur. Öte yandan bu şekildeki haberler iş yapar, giderek dozunun arttırılmasının nedeni de editörlerin bunu sürekli olarak vermesi zaten.Yani kamu yararı gözetilmesi değil. Elbette sunulduğu gibi başat konumda verilmeyebilir. Oysaki haberlerde keskinleştirme ve/veya kızıştırma yapılarak anlamsal olarak ideolojik bakımdan haberler belli bir anlamla kapatılarak kâr süreçleri devreye sokuluyor.Dolayısıyla kâr kaygısıyla yapılan habercilik kamu yararına diyerek ya da ona dayandırılarak meşrulaştırma sürecine sokuluyor. Bu da medyanın kendi kapitalistlik duruşuyla ilgili bir sorun, sistemden kaynaklanan bir sorun
Sayın Özer, üretim tarafında bunlar yaşanıyor, içerik tarafında neler var?
Öncelikle benim dikkatimi çeken nokta haberlerde öldürülen taraf yani kadınlar gerekçeler uydurularak sanki bu cinayetin sorumlusu onlarmış gibi yapılıyor. Örneğin bir haberde Bihter Yalçınsoy boşanma davası açtı. Ancak davaya saatler kala öldürüldü gibi ifadeler geçiyor. Yani öldürülmesinin gerekçesi boşanma davası açmakmış gibi sunum yapılıyor. Nitekim, boşanma davası açmasa bunlar olmayacaktı gibi anlamsal kapanma var burada. Ayrıca geleneksel tınıları ağır basan bir toplumda, Türkiye toplumu gibi bir yerde kadınların boşanma davası açması çok hoş görülmez diye düşünüyorum. Bu nedenle gerekçe uydurularak suçlanan kadın oluyor. Bu haberde daha da ileri gidilerek yapılan bir sunum var: Haberde erkeğin yani kocasının konuşmak için Bihter Yalçınsoy'un evine gittiğine vurgu var.Bu konuşma çabası ve teklifi reddediliyor. Reddedilince tartışma çıkıyor. Tartışma iki kişi arasında yaşanır. Yani Bihter Yalçınsoy'un da hatası vardır diyor. Tıpkı kavgaya dönüşmesi gibi. Ondan sonra bıçaklanıyor. Yani erkek tarafın işlediği akıl almaz ve son derece yanlış davranış olan cinayet yani erkeğin katil olmasının, bir kadını öldürmesinin sorumluluğu bu tür gerekçeler yaratılarak kadına yüklenmektedir. Bu son derece yanlış bir sunumdur. Yani gerekçeler uydurarak kadın sorumlu tutuluyor.
İçerikle ilgili başka saptamalarınız da varmıdır?
Öte yandan haberlerde kullanılan bazı ifadeler riskli ve ideolojik üretime konu oluyor. Örneğin “tetiği çekme görevi askerden izin alarak düğün için gelen abiye verildi”deniyor haberin birinde. Tetiği çekme görevi. Görev, yapılması gereken meşru bir davranışı içerir. Dolayısıyla tetiği çekme görevi derseniz o zaman buna resmiyet kazandırırsınız, zorunluluk kazandırırsınız ve katilin, bir kadını öldürmesini meşrulaştırırsınız. Yani bu haberi okuyanlar bakımından söylendiğinde ideolojik tınılarıyla insanların zihnine giriyor haberin mesajları. Dolayısıyla medyada ideolojik olarak sunuyor haberleri. Şu ifadeleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekir: “Aile meclisi toplandı ve ölüm kararı verildi. Yasemin Çetin’in infaz emrini babasının verdiği… Yasemin’i sorgulayan abisi…” Bu ifadeler olaya resmiyet kazandırmış ve olay meşrulaştırılmıştır. Nitekim infaz kararını hâkimler verirve sorgulamayı güvenlik güçleri yapar.
İçerikle ilgili ekleyeceğiniz şeyler de var mı?
Onun dışında erkek tarafı tartışılmıyor. Erkeğin kadın üzerinde belirleme ve karar verme hakkı varmış gibi yapılıyor. Dolayısıyla bu da doğru değil. Yani haber diline baktığınızda “Yasemin Çetin, gerdek gecesi bakire olmadığı için baba eve gönderildi” gibi ifadeler görüyorsunuz. Öncelikle burada dilde kadın bedeninin sergilendiğini belirtmek gerekir. Erkek tarafının böyle bir hakkı varmış gibi bir sunum yapılıyor. Elbette yine geleneksel toplum içerisinde burada cinayetin bir parçası olan, olaya karışan ya da olayın içinde olan bir insanın davranışları yani aldığı kararlar meşrulaştırılıyor. Daha doğrusu cinayete giren süreçte sorumlu, sorunlu kadın olarak gösteriliyor. Bu da gazetelerin ideolojik tavır almasından kaynaklanıyor. Bunun dışında katil özne gizlenmekte ve öldürülen kadın nesne konumunu itiliyor. Örneğin deniyor ki boşanmasına saatler kala öldürüldü. Kim öldürüldü? Kadın öldürüldü. Yani cümlede siliniyor, gizli hale getiriliyor, pasif yapı içerisinde veriliyor ve özne kadın pasifleştiriliyor. Özetle söylediğimde olaylar çözülmeye giden ve finali ölümle ya da yakalanan katil ile biten ve devletin görevini yaptığı anlamıyla kapanan bir hikâye olarak sunuluyor. Elbette eleştirel olmaya çalışan medya da var ama kaş yapayım derken göz çıkartılıyor ve eleştirel olmak isterken ideolojik üretimden kaçılamıyor.Örneğin töre deniyor ama töre tartışılmıyor. Böyle töre olmaz olsun deniyor ama böyle töreye karşı geliniyor, töreye değil.
Bu sorunlar çözümlenebilir mi? Bu sorunlar sizce nasıl çözümlenebilir?
Ben aslında hiçbir sorunun çözümsüz olduğunu düşünmüyorum. Çözülebilir ama bu sorun giderek ilerleyecek gibi duruyor. Medya içeriğinin taklit edilme boyutu vardır. Sosyal öğrenme ve taklit kuramına dayalı medyada sunulan görüntülerin çocuklar ya da gençler tarafından taklit edilme durumu var. Genç Werther’in hikâyesinde ya da Saddam Hüseyin asılma görüntülerinde olduğu gibi bir sürü taklit örnekleri var. Yapılan araştırmaların sonuçları ya da spesifik örnekler bulunmaktadır. Dolayısıyla konu son derece önemli. Ama çözüm için sorunun ekonomik, politik, kültürel, sosyal ve eğitimsel boyutları ile ele alınması gerek. Türkiye'ye baktığınızda ekonomisine bakıyorsunuz politikasını görüyorsunuz politikasına bakıyorsunuz sporunu görüyorsunuz sporuna bakıp eğitimini görüyorsunuz. Yani bu açıdan bakılması gerek, bunun tartışılması zorunlu geniş boyutlu olarak. Tartışma yapılmıyor medyada.
Peki medya nasıl bir sunum yapıyor?
Medya olay anını veriyor, etrafını tartışmıyor, olay anına çerçeveliyor ve geniş ölçekle tartışmıyor, çerçevenin dışına çıkamıyor. Nitekim şiddet konusu davranışın kökleri veya kaynakları uygun ulusal dikkat edin, ulusal diyorum, tarihsel, kültürel ve ekonomik bağlamları dışında elverişli biçimde incelenemez. Örneğin İsveç’te işlenen bir kadın cinayetinde şöyle bir değerlendirme yapmıştım:Aslında kurşun bir anlamda oradaki yaşam tarzına sıkılıyordu. Sorun kültürel, sosyolojik farklardı. Bu da eğitimi içeriyordu. Dolayısıyla bunların dikkate alınarak belli bir eğitimsel süreçten geçmesi gerek. Yani bu toplumun modernleşmesi lazım, ileriye gidilmesi gerek, düşüncede gelişmesi zorunlu. Bunun çözüm için son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Onun dışında kâr güdüsü kısılmalı. Hiç olmazsa bu konuda kâr güdüsü kısılsın. Bu önemli. Bu sorun kadınların tek taraflı mücadelesi ile de çözülmez. Topyekûn, erkekleri de çocukları da kısacası herkesi içini alacak bir seferberlik ilan edilmesi durumu orada duruyor. Politik söylem çok önemli burada. Ekonomik yapı çok önemli. Kadınların bağımsızlığı vs. Kültürel olarak hamle yapmak gerek. Sosyal yapıyı geliştirmek gerek. Ve eğitilmesi gerek toplumun. Dolayısıyla topluca ciddiye alınması gereken bir sorun, ciddi bir şekilde ele alınması gereken bir konu. Kadın cinayetlerinin kendi özgül koşullarında incelenmesi doğru olacaktır. Elbette örneğin geleneksel yapının bunda son derece işlevsel olduğunu söyleyebiliriz ve bunların dikkate alınarak tartışılmasında da yarar olduğunu düşünüyorum.
Hocam şunu merak ediyorum: Anlamsal olarak medyanın kadın cinayetlerini sunmasının toplam sonucu nedir?
En önemlisi de kadın cinayeti haberlerinin cinayetin kaçınılmaz olduğu anlamını oluşturması dolayısıyla, sosyal gerçeklik kavramlaştırması ve dünya algılaması çerçevesinde insan zihnine ektiği ve yetiştirdiği mesajlar şöyle olabilir:
a. Genel olarak söylersek, kadınlar her an bir erkek saldırısına uğrayabilir.
b. Genel olarak söylersek, kadın için yaşamda kalmanın en kolay yolu erkeğe itaatir.
Birde şunu eklemek gerekir: Eskiden bölgesel olan sorun giderek metropollerin sorunu haline dönüştü. Nitekim metropoller bölgeselleşti. Ve şiddet, her alanda ve her biçimde yoğunlaştı. Elbette kadına şiddet de genel şiddetin bir boyutudur ama onu ayrı olarak düşünmek ve ele almak son derece önemlidir. Oysaki medya olayları merkez ve çevre ekseninde sunarak çevreyi ötekileştirmekte ve onun sorununun merkeze taşındığı anlamını yaratmaktadır. Arka mahalleler oluşturmaktadır. Aslında haberlerde habercilik kurallarına (5N 1K ve objektiflik durumu) kısmen de uyulmasının asıl nedeni, bu haberleri muhabirler ve onları yönlendiren editörlerin etik ve hukuki yaptırımlardan kaçınmanın bir yolu olarak görmeleridir. Böylece haberler tipikleştirilmektedir ve içine ideolojik unsurlar dolmaktadır. Elbette yargı ve emniyet güçlerinden bilgi almak ve haberi buna dayandırmak da bu sürece işaret eder. Medya olayların ikincil tanımlayıcısıdır ve birincil tanımlayıcılar muhabirlerin güvendiği kaynaklardır ve medya onların söylemlerini yayar. Bu nedenle nadir de olsa bazı haberlerde olay taraflarına söz hakkı verilmektedir ama elbette bunun ideolojik meşrulaştırma gibi sonuçları vardır.
Hocam tüketim tarafında neler yaşanıyor?
Elbette şiddet bir de tüketiliyor. Deniyor ki izleyici aktiftir ve içeriği istediği gibi değerlendirebilir. Ancak medya kurumları güçlüdür. Bir insan ne kadar aktif olursa olsun ne kadar eleştiren olursa olsun, güçlü medya kurumları karşısında ideolojik üretimden kendini sakınamaz. Bir anda medyaya teslim olabilir: Medya güçlü etkilerini yansıtmıştır. Dolayısıyla medya güçlüdür. Gücünü de sistemden almaktır. Zaten güçlü olmasa sistem onu kendi lehine, kendisini meşrulaştırmak için yani sistemin egemenleri kendi çıkarlarını korumak için kullanmazlar. Yani “yok etkilenmiyor” gibi görüşler doğru değil.
Bu bakımdan medyanın kadın cinayetlerindeki rolünü biraz daha açabilir misiniz?
Medya, rekabete girer, insanların izlemesini sağlamak ve ekran karşısında tutmak için daha ilgi çekici hale getirir. Yani magazinleştirir konuyu. Bunu görüyoruz; riskli ifadeler kullanılması. Neden ya da nasıl sunarken, boşanma davası açtığı için ya da tabancayla, kurşunla gibi neden nasılın yanı sıra bağlama girmesi gerekiyor. Sunumlar yetersiz, olay anıyla sınırlı medyanın sunumu, dilde ideolojik üretim yapıyor, haber söylemi de egemen söylemi yeniden üretiyor.
Medyada cinayet haberlerini görüyoruz. Medyada bu kadar cinayet haberlerinin görünür olması cinayet artışlarını sizce etkiliyor mu?
Şimdi şöyle bir şey var. Taklit etkisinden söz ettim. Taklide ilişkin etkisi olur medya görüntülerinin. Yalnızca şiddet örneklerinde değil genel olarak bunu söylüyorum. Yöntemi taklit ediliyor. Bu intihar vakalarında da görülüyor, yöntemi taklit ediliyor. Yani o bak öldürdü, namusunu kurtardı, benim de böyle bir şey başıma geldi, ben de kuşkulanıyorum, bende öldürmeliyim gibi bir düşünce uyandırabilir. Bu örnekte olduğu gibi medya görüntüleri, haberleri taklide neden olabiliyor. Haberler, gerçeği yansıtıyor diye düşünüldüğünden double dose, çifte katlanmış etki yarattığı için, daha çok etkiliyor. İnsanların üzerinde daha belirleyici durumu var. Ama burada şu noktaya da dikkat çekmek lazım. Yani medya etkiliyor, haberler verilmesin. O zaman kadınların öldürüldüğünü kamuoyu nasıl duyacak ve bu konuda nasıl kamuoyu oluşturacaksın? Burada kilit nokta şu; doğru verilmeli haberler. Doğru verilmeli derken nesnellik ölçütüne uyulması gerektiğini kastetmiyorum. Taraflı olsun, kadından taraf olsun ve kadının haklarını korusun. Objektiflik adına mikrofon tutuyorsun ve bana ihanet etti, bende öldürdüm diyor. Kendini meşrulaştırıyor. Elbette devletin burada kadın haklarını koruyucu yasalarını çıkartması lazım. Devletin ondan önce ekonomik bağımsızlığını kazanacak hamleleri ortaya koyması lazım. Eğitim seferberliği başlatması lazım toplumsal olarak. Geleneksel yapı, muhafazakâr durum... Dolayısıyla bütün bunlar, kadın cinayetlerinin olmasına ve artmasına neden oluyor. Çocukların öldürülmesine neden oluyor, istismar edilmesine neden oluyor. Bunlarda da medyada sunulması lazım. Ama gerçek neden ve nasılları verilerek. Sonuçta, kadınlar, en yakınındakiler tarafından öldürülmektedir.Haberler teşvik edici boyuttadır Haberler bilgilendirici değildir: Kadınlar kendilerini nasıl korurun tartışması yapılmamaktadır.
Sizde İletişim Bilimleri Fakültesindesiniz. Sizce burada ne gibi eğitimler verilmelidir?
Neler yapılması gerektiği konusunda mutlaka toplumsal cinsiyet ve haber derslerinin açılmayan yerlerde açılması, açılan yerlerde de kapatılmadan yoğun olarak verilmesi lazım. Yani bir muhabir medyaya geçtiğinde kadın olsun erkek olsun toplumsal cinsiyete ilişkin haberlerin nasıl verilmesi gerektiğini bilmelidir. Bu nedenle geleceğin muhabirlerine okullarda ders verilmeli, eğitilmeli onlar. Onun dışında alaylılara da editörler öğretmeli, editörler de eğitimden geçirilmeli. Yalnızca muhabirlerle olacak şey değil bu. Editörler de belli bir eğitimden geçirilmeli ve onların da bu konuda bilgilendirilmesigerekir diye düşünüyorum.