Söyleşi: Özlem Biberoğlu

Türkiye’nin en kapsamlı kadın ve anne destek platformlarından ‘Hepsi Anneliğe Dair’ platformu ‘Anne olmayı düşünenlere, gebelere ve annelere’ özel düzenlediği festival ile birlikte anne adaylarına destek oluyor. Festivalin ilk günü 21 Eylül’de; anneliğe hazırlık-kendimle bağ’, ikinci günü 22 Eylül’de ise ‘anneliğe geçiş-bebeğimle bağ’ temaları, alanında uzman eşlikçiler ile birlikte ele alındı. Platformun kurucuları Burcu Karakurt Gün ve Gülsen Bakırhan platform ve festival ile ilgili merak edilenleri Esgazete’den Özlem Biberoğlu’na anlattı.

Anne adayları için bir festival düzenleme fikri nasıl ortaya çıktı?

Büyükerşen neden Ünlüce'yi işaret etti Büyükerşen neden Ünlüce'yi işaret etti

Burcu Karakurt Gün: Bir sabah uyandım ve Gülsen’e sesli bir mesaj gönderdim. “Benim bir hayalim var ama bunu ancak seninle birlikte yapabilirim” şeklinde. Gülsen de bana aynı heves ve coşkuyla cevap verince dedik ki biz bu festival işini oturup sağlamca planlayalım. İlerleyen zamanlarda sadece festivale özel bir buluşma yaptık ve o buluşmada biz şu anda gerçekleştirdiğimiz festivalin neredeyse yüzde 80’lik kısmını planladık. Orada işte bizim ilk tohumlarımız atıldı. Gülsen ile yaptığımız planlamalar sonucunda oluşturduğumuz taslak tasarımı, alanında uzman kolaylaştırıcılara gönderip haber bekledik. İlk başlarda birkaç olumsuz yanıt aldık, herkes fikrimizi çok beğendi fakat kimsenin bu dört gün için yeterince vakti yoktu. Biz de biraz düşündükten sonra festivali ilk olarak tek günlük yapmaya karar verdik ve kolları sıvadık. Mayıs ayında, anneler gününün hafta sonunda ilk festivalimizi düzenledik.

Gülsen Bakırhan: İlk festivalimiz gün boyu sürdü ve içinde yoga eğitmenleri olarak bizim oturumlarımız da dahil toplam 6 farklı oturum vardı... Bizim dışımızda alanında iyi bilinen kolaylaştırıcı ve uzmanlara ulaştık. Öyle ki yas ve ölüm eşlikçiliği üzerine yıllardır çalışmalar yapan ve festivalimize Avustralya’dan bağlanan bir kolaylaştırıcımız bile vardı. İşte biz bu noktada hayalini kurduğumuz hibrit festivalimizi gerçekleştirmiş olduk. Hem yüz yüze sunum yaptık hem de burayla sınırlı kalmayarak online bağlantılar ile kadınlara ve annelere ulaştık.

“Hepsi Anneliğe Dair” Platformu’nu kurmaya nasıl karar verdiniz?

Gülsen Bakırhan: Bizim aslında ilk hedefimiz hayalini kurduğumuz festivaldi. Burcu’yla festivali tasarlarken  annelik öncesi, gebelik ve annelik evrelerinde kendi yaşadığımız zorlanmalardan ve ihtiyaçlardan yola çıkarak fikirler ürettik ve bu fikirler doğrultusunda projemizi şekillendirdik. Festivali tasarlarken ’annelik’ kavramı üzerinde çok durursak eğer bu festivalde anne olmak isteyip olamayan ya da bir sebeple olmayan insanları dışarıda bırakmış oluruz dedik. Derinlemesine düşünmeye başladıkça baktık ki bu konu çok derinleşiyor, daha kapsayıcı olmak istediğimizi fark ederek platformu kurduk.

Burcu Karakurt Gün: Annelik öncesi, gebelik ve annelik ile alakalı çok fazla bilgi olmadığını, olan bilgilerin de birbirine bağlanmadığını gördük. İnsanlar anneliğe hazırlanırken kendi çabalarıyla bazı kaynaklar buluyorlar, birileriyle konuşuyorlar hatta çoğu zaman konuşmuyorlar. Belki konuşmayı istiyorlar ama söylemiyorlar çünkü söylerlerse toplum baskısıyla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Örneğin bir süredir bebek sahibi olmaya çalışan bir çifte, ‘ay denediniz olmadı mı?’ veya ‘şunu yersen olur aslında’ gibi böyle bilen de bilmeyen de çok fazla tavsiye veriyor. Burada psikolojiler es geçilebiliyor, sonrasında büyük bir yalnızlık oluşuyor. Gebeler de kendilerini çok yalnız hissediyor. Yaşadığı durumun sadece kendisine özgü olduğunu düşünmeye başlıyor çünkü kadınların yaşadığı sorunlar konuşulmuyor, anlatılmıyor. Biz bütün kadınların ve annelerin yaşadıklarını iyisiyle kötüsüyle konuşmaya değer görüp daha fazla kadına seslenelim, dokunalım diye ‘Hepsi Anneliğe Dair’ platformunu oluşturduk.

“Anne adaylarının hissettiği yalnızlık” hissini platformunda temelinde yatan “köy arayışı” ile ilişkilendirmişsiniz. Bunun sebebi nedir?

Burcu Karakurt Gün: Eskiden gerçekten köylerde yaşıyorduk. En görünen anlamıyla olay sadece bundan ibaret diyebilirim en özet haliyle. Köyde yaşarken biri doğurduğunda ‘hadi sen şimdi yat uyu’ diyerek doğum yapan kadının evini temizleyen, yemeğini pişirip getiren birileri olurdu çünkü herkes duygusal ve fiziksel olarak birbirlerine çok yakındı. Her şey böyle çok doğalından, akışta, çok düşünülmeden yaşanırdı. Çocuklar bahçelerde, toprağa yakın büyürdü. Bir gün halanın, diğer gün bir teyzenin, öbür gün yengenin kucağında seviliyordu. Kimse kimseyi yargılamıyordu, sosyal medya maruziyeti yoktu. Herkes herkesi destekliyor, çocuklar da çok güzel büyüyordu. Yani aslında bu köy arayışı ‘bir arada olma’ arzusundan geliyor diyebilirim.

Gülsen Bakırhan: Bahsettiğimiz aslında, doğalından gelen çaba sarf etmeden alınabilen insan desteği ve dayanışması. Günümüzde bunu bulabilmek artık pek kolay değil maalesef, bir destek bulabilmek için çok çaba sarf etmek gerekiyor. O yüzden bizim kendi seçilmiş köyümüzü kurmamız gerekiyor çünkü doğalından gelen bir köyümüz yok. Bizim bu köyü gerçekten bize destek olabileceğine inandığımız insanlarla, sadece fiziksel veya fizyolojik değil psikolojik ve ruhani olarak da destekleyebilecek insanlarla kurmamız gerekiyor.

“Kadınların anneliğe dair çekinceleri, korkuları veya hayalleri neler?

Burcu Karakurt Gün: Çok çok fazla cevabı var bu sorunun. Hiçbiri şaşırtıcı değil, hepsi çok tanıdık ve hepsi bir yerlere dokunuyor. Mesela hiç anne olmamış birinin hep; acaba yetebilir miyim, yapabilir miyim? Benden iyi bir anne olur mu? korkusu var psikolojik tarafta. Bununla birlikte anne olmayı düşünen ama kendi çocukluğundan memnun olmayan kadınların, ben de çocuğuma benzer şeyler yaşatırsam ve hayatında acı verici izler bırakırsam şeklinde düşünceleri var. Bu toplumda bir kadın olarak kariyer tarafında veya finansal olarak da kaygılar olabiliyor. Yani anneliğe biraz mesafeli bakmanın ardında genelde böyle şeyler var. Annelik öncesi sorunlar bir şekilde çözülse dahi, anne olduktan sonra da yine benzer kaygılar devam ediyor. Bu konularla alakalı o kadar fazla bilgi var ki, kadınlar bu bilgilerin arasında kayboluyor. Hatta bunun şakası çok yapılıyor, mesela çocuk düşüyor, anne ‘Ay bir dakika şimdi göz hizasına inerek mi konuşuyorduk, yoksa yukarıdan mı bakmamız gerekiyordu’ veya ‘sen kalkabilirsin mi demeliyim yoksa kucağıma mı almalıyım? gibi çok fazla tereddüt var. Bakıldığında herkes bir önceki nesilden daha iyi olmaya çalışıyor ve elinden geleni yapıyor ama bazen tıkandığımız, yetersiz hissettiğimiz anlar oluyor. Çoğunlukla anneler bu durumla yalnız başa çıkmaya çalışıyor. O zaman da işte ‘yeterince iyi annelik’ kavramı bizim sığınağımız, desteğimiz haline geliyor. Sen çocuğun için olabilecek en iyi annesin mesela. Bir ailesin artık. Bağlanmışsın zaten göbekten, artık sizin yolunuz çizilmiş. Demek ki sen onun için en iyi annesin. Ne yaparsan iyi olacak zaten, ki ne yaparsan yap bunun da telafisi var. Güçlendirici şeylerden bir tanesi de bu aslında. Kriz anında bunları hatırlamak çok zor olabiliyor ama bir yandan da işte bu tip bir araya gelme, paylaşma alanları da insanlara bunu hatırlatıyor. Bir yerlerde okuyorsun belki ya da mesela ben gelip diyorum Gülsen’e ‘zorlanıyorsun, biliyorum.’ Bu destekler hatırlatma anlamında güzel ama o kadar zorlanma anı var ki gün içerisinde bizim bunu sürekli yapıyor olmamız lazım. Biz Gülsen’le birbirimize yapıyoruz bunu ama her zaman ancak bu birlikteliği bulamayan kadınlar da çok. Ya da etrafında hiç yeni anne olmayanlar olabiliyor. Festivalimize katılan annelerden biri dedi ki; ”ben buraya benim çocuğum uyumuyor ve çok zor geceler geçiriyorum, herkesin çocuğu çok güzel uyuyor diyerek gelmiştim. Bugün fark ettim ki kimsenin çocuğu uyumuyormuş ve bu normalmiş” hepimiz bu duruma çok gülmüştük. Aslında biz Mayıs ayındaki ilk festivalde birbirimize yaptığımız yarenlik sayesinde yalnız olmadığımızı görmüştük, platform altında yaptığımız her etkinlikte de bunu görüyoruz.

Gülsen Bakırhan: Biz Burcu ile bu konuda biraz şanslıyız. Etrafımızda çok bebekli kadın var. Bir şekilde arkadaşlarımızın hepsi neredeyse hemen hemen 0-4 yaş arasında çocuk sahibi ama herkesten aynı desteği alamayabiliyorsun veya herkese de onun senden ihtiyaç duyduğu desteği veremeyebiliyorsun. Ancak bu yarenliği bulmanın çok büyük bir değeri var. Mesela arkadaş çevresinde hiçbir çocuk yokken, ilk anne ya da ilk anne baba olup yalnız hissedenler var. Durum böyle olunca insanlar da ister istemez gerçekten sadece benim başıma geliyor gibi düşüncelere kapılabiliyor. Bu durumu çok yaşıyoruz. Kendimize şu soruyu da sormayı pratik etmemiz gerekiyor, ‘ben şu an zorlanıyorum, bunun içinde yoluma nasıl devam edebilirim veya aradığım desteği nereden, kimden alabilirim’ gibi. Bunun gibi soruları sormak ve kimden nasıl destek alacağını öğrenmek zaman alıyor. Böyle ortamlarda bir araya gelmek de bu süreçlerde kolaylaştırıcı oluyor.

“Festivalinize katılan anne adaylarına ne söylemek istersiniz?”

Gülsen Bakırhan: Yaşadığımız hiçbir tecrübede yalnız ve desteksiz değiliz. Sadece bazen bu destek kendiliğinden olmayabiliyor, bir çaba göstermek gerekebiliyor. Özellikle annelik tecrübesini tatmış kadınlar için söyleyebileceğim şey, kendilerini yalnız veya desteksiz hissediyorlarsa bizim açmış olduğumuz alanlarda veya benzeri kadın platformlarında, belki kadın çemberlerinde, anne çemberlerinde yarenlik bulabilecekleri ve bu yarenliğin annelik tecrübesinde çok dönüştürücü olduğunu bilmelerini isterim. Ben kendi annelik tecrübemde ‘köyümü’ böylelikle buldum. Yalnız değilsiniz, eksik değilsiniz sadece desteğe ihtiyacınız, ihtiyacımız var gelin birlikte birbirimize destek olarak yarenlik bulalım.