Haftalardır/günlerdir hepimiz seferberlik ruhuyla #Evde Kal Türkiye #Hayat Eve Sığar! diye birbirimize sürekli telkinlerde bulunurken, Cuma gecesi açıklanan sokağa çıkma yasağı kararıyla hiçbir şey olmamış gibi caddeleri dolduran vatandaşlar görünce “eyvah” dedik evimizde.
Bunca emek boşa mı gitti diye hayıflandık!
Gecenin ilerleyen vaktinde 30 Büyükşehir ve Zonguldak ilinde alınan kararla sanki “Ey ahali, virüs salgını bitti artık sokağa çıkabilirsiniz” gibi ironiydi yaşananlar.
Günlerdir uzmanlar konuşmuyor, yetkililer uyarmıyor, her akşam vaka sayıları artmıyor, ölümler yaşanmıyor gibi sorumsuzca davranış gösteriyoruz.
Kalabalıkları görünce sizi bilmem ama “virüsün mutasyona uğrayarak Akciğere değil Beyinlere ulaştığını” düşündüm bir anda.
Kuran-ı Kerim’in Araf Suresi’nin 155. Ayeti “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım?” geldi aklıma.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Sokağa çıkma yasağının açıklandığı saat tartışma konusu. Karar vericiler “böyle olacağını tahmin edemedik” anlamında açıklamalarda bulunsalar da olan olmuştu. Bu karar birkaç gün önceden açıklansaydı böyle vahim bir tablo ile karşılaşmazdık diyen uzmanlar var.
Sormak lazım…Sen ey kardeşim! evinde olman gerekirken neden dışarıdasın?
Televizyonlardan ve sosyal medyadan gördüğüm fotoğraflarla içim ürperdi. Bir an omuzlarıma gökkubbenin ağırlığı çöktü zannettim. “Nasıl bir toplum olduk” dedim kendi kendime.
Kalabalıkları görünce Milli Takımımız dünya şampiyonu oldu da bizim mi haberimiz olmadı.
Sahi bu neyin paniği!
Benzin istasyonları ile fırınların önü miting alanı gibi. Maske yok mesafe yok. Gözlerime inanamadım. İçimde öfkeli bir huzursuzluğun önlenemez bir yükselişi var. Keşke rüya olsaydı herşey…
Ne alacaksın kardeşim? Sonuçta iki gün sokağa çıkmayacaksın. Kaldı ki ekmek ve su ihtiyacı vefa grupları/belediyeler tarafından her gün kapının önüne getiriliyor.
Bugün her birimizin evinde, ailesine en az iki gün yetecek erzak yok mu? Elbette var.
Erzakı geçtik benzin istasyonuna aracıyla gidip o kuyruklara girenlere ne demeli? Allah aşkına düşündükçe aklım almıyor. Ey sürücü kardeşim! Zaten iki gün aracına binemeyeceksin. Neden oradasın?
Bu zevatı muhteremlere şunu demek lazım. Kendini düşünmüyorsun bari aileni/komşunu/arkadaşını düşün.
Çünkü virüs çok sinsi ve hızlı yayılıyor. Tedbirli olmak zorundayız.
Hepsini geçtik günlerdir bu zor savaşta ön cephede mücadele eden var gücüyle can vererek can kurtarmaya çalışan sağlık ordusuna bari saygı duy be kardeşim!..
Cuma gecesi yaşanan bu olumsuzluklara toplumun her kesiminden tepkiler yağdı. Uzlaştırma Derneğimizin watsapp grubundan Dernek Başkanımız Muharrem Bey aşağıda okuyacağınız “karınca” kıssadan hissesini hatırlattı.
Kıssadan hisse düşündürücü!
Hz. Süleyman bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da bir buğday tanesi diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Hz. Süleyman (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır.
Sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca da “Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diyerek sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden yarısını bıraktım der.”
Karıncanın verdiği mesajı çok net sevgili okuyucular.
Sabırlı ve kanaatkâr olmalıyız. Aç susuz, savaş günlerinde bile vakurlu, başı dik, yiyecek fazla yemeği olmadığında üzüm hoşafı ile bu toprakları bize vatan bırakan bir neslin torunlarıyız.
Tüm dünya zor ve meşakkatli bir dönemden geçiyor. Gözle görülmeyen bir virüs olağan yaşamın durmasına sebep oldu. Üretimin durma noktasına geldiği günümüzde elimizdeki kaynakları ve nimetleri “karınca” gibi idareli kullanmak zorundayız.
Bu sürecin ne kadar devam edeceğini kimse bilmiyor.
Salgın toplumsal. Dolayısıyla ben ne kadar kendimi korursam koruyayım. Eğer sen böyle sorumsuzca davranır canının istediği şekilde sokağa çıkarsan biz bu savaşı zor kazanırız. Böyle devam ederse bu ülkede ne salgın biter ne de karantina!