Öncelikle şunu söylemek istiyorum.
Bizler yıllardır 'Barış' türkülerini söyleyen, 'Barış'ı isteyen ve 'Barış' için canlarını yitiren kuşaklarıyız.
Barış'ı ve Kardeşliği anlatmak için şuan kurulan Akil insanları eleştirmek anlamına gelmiyor.
Bizler Barış'ı istediğimiz için 'komünist' diye öldürüldük, cezaeevlerine tıkıldık, işkencelerden geçirildik.
Halkların kardeşliğinden sözedildiğinde 'toplum içinde bizleri yoketmeye' çalıştılar.
İnternete girip Barış Derneği yargılanmasını okuyun.
Barış istedikleri için dernek kurdukları için bu insanlar 12 Eylül'de yargılandılar.
İşkenceden geçirildiler.
İŞten atıldılar...
O dönemde bu kuşak Barış'ı isterken, kardeşliği isterken; sağcısı, milliyetçisi, islamcısı, liboşcusu, ABD'nin kalemşörleri üzerimize saldırmışlardı...
Biz bunları istediğimiz için 'vatan haini' olarak suçlanmıştık.
Biz; insanların birbirlerini öldürmemelerini istemiştik.
Dil, din, ırk, mezhep, kültür ayrımı yapmadan birlikte yaşanabileceğini söylemiştik.
Herkes kendi dilinden türküler söyleyebilmeli, okumalı demiştik.
İnsanların, halkların buna 'hak'ları olduğunu söylemiştik.
Topyekün üzerimize gelmiştiniz..
Sürüldük, öldük, cezaevlerinde kaldık, işsiz kaldık, yakınlarımız bu yüzden acılar çektirildi.
Ama bizler hiç bir zaman Barış'tan ve Kardeşlikten hiç vazgeçmedik..
İstemeye ve savunmaya devam ettik.
Ve şunu da iyi biliyoruz; her zaman söyledik söylemeye devam ediyoruz.
Emperyalizm ve kapitalizm hiç bir zaman Barış'ı sevmez, kardeşliği sevmez...
Desteklemesi bir amaç içindir...
Hazırladığı projenin gerçeklemesi, sömüreceği ülkeyi ve halkları ele geçirmektir.
Gerçek Barış ve kardeşlik yolunda Emperyalizme ve kapitalizme 'geçit' verilmez.
Yannis Ritsos'un Barış adlı şiirinin bir bölümü ile Barış ve Kardeşlik yolunda mücadele etmiş ve devam eden herkese selam gönderiyorum.
"Çocuğun gördüğü düştür barış./ Ananın gördüğü düştür barış./ Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış./ Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba/
elinde yemiş dolu bir sepet;/ ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi/ ter damlalarıyla alnında.../ barış budur işte./ Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman,/ ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,/ yangının eritip tükettiği yüreklerde/ ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,/ ölüler rahatça
uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,/ boşa akmadığını bilerek kanlarının,/
barış budur işte./(...)Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların/ sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın./ Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir./ Ve toprakta derin izler açan sabanların/ tek bir sözcüktür yazdıkları:/ Barış./ Ve bir tren ilerler geleceğe doğru /kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden/ buğdayla ve güllerle yüklü bir tren./ Bu tren barıştır işte./ Kardeşler, barış içinde ancak/ derin derin soluk alır evren./ Tüm evren,/ taşıyarak tüm düşlerini./ Kardeşler, uzatın ellerinizi./ Barış budur işte."